Türkiye'de
seçmenlerin borsa yatırımcısı gibi değil, uzun vadeli
analizlere göre rasyonel karar verdiğini belirten
ANAR Genel Müdürü Dr. İbrahim
Uslu'ya göre
AK Parti seçmeni lider, diğerleri ise ideoloji kriterini ön planda tutarak oy veriyor
Ankara Sosyal
Araştırmalar
Merkezi (ANAR) AK Parti'ye her ay düzenli olarak kamuoyu araştırmaları sunan ve toplumsal dinamikleri oldukça iyi analiz eden bir araştırma şirketi. Bu nedenle ANAR Genel Müdürü Dr.
İbrahim Uslu ile söyleşimizin ikinci gününde, yaptıkları araştırmalar ışığında AK Parti ve seçmen davranışları üzerine değerlendirmelerini sorduk. Dr. Uslu'nun AKŞAM'a açıklamaları Türkiye'de siyaseti anlamak için çok önemli ipuçları sunuyor:
- AK Parti'nin düzenli araştırmalarını yapan üç şirketten birisiniz? Bu süreç nasıl gelişti?
Benim
Başbakan'la ilk tanışmamın vesilesi yine bir araştırma olmuştur. 95 sonu, 1996 başıydı, ben yurtdışından yeni dönmüştüm. O dönemde Tayyip Bey'le yakın çalışan bir yakın arkadaşım vardı. Bana 'Tayyip Bey bir araştırma yapmak istiyor' dedi. O dönem kendisi
İstanbul Belediye Başkanı, ben de akademisyendim. 3 ay sonra araştırmayı tamamlayıp, sunum sürecinde ilk kez kendisiyle tanıştım. Daha o yıllardan beri Tayyip Bey iyi bir araştırma kullanıcısıdır. O yıllarda sadece oy oranını tahmin için partiler araştırma yaptırırdı. Ama
seçim yokken, 'Seçmen benim hizmetlerim hakkında ne düşünür?' anlayışı çok sıra dışı, çok vizyoner bir şeydi. Türkiye'de de siyasal anlamda araştırma pazarı AK Parti ve
Avrupa Birliği süreci ile beraber çok büyüdü. Hem AK Parti, hem de kamu kurumları pek çok konuda '
Kamuoyu ne düşünüyor?' diye araştırma yaptırıyor.
Avrupa Birliği'yle yürütülen tüm projelerin araştırma bütçesi var. Bugün
sektörün büyüklüğü 265 milyon lira. 10 yıl önce böyle bir sektör bile yoktu neredeyse.
POLİTİKA DEĞİŞEBİLİYOR
- Sizin bu yaptığınız araştırmaların sonucunda
politikalarını değiştiriyor mu peki Başbakan Erdoğan veya AK Parti yönetimi?
Ben birkaç kez hissettim. Sadece bir araştırma sonucunda şu politika değiştirmiştir demek çok iddialı olur. Ama onu hissettiğim zamanlar oldu. Toplumdan gelen geri bildirimler çok olumlu değilse süreç içinde politika değişikliğine gidiyor.
- Mesela? Bir örnek verebilir misiniz?
Örneğin zina yasasında Başbakanımız politikalarını değiştirdi. Ben orada araştırmaların etkisini hissettim.
BORSA YATIRIMCISI
- Toplumda
şike ile ilgili
algı nasıl?
Savcılık harekete geçip,
gözaltılar olduğunda doğrudan hükümetle alakalı görülmediği için seçmen davranışı üzerinde etkili olabilecek bir tarafı yoktu.
Şike yasası sürecinde seçmen kendi parti
tercihine göre tutum aldı. Orada üç parti birden desteklediği için seçmenler çok kutuplaşmadı.
- Mesela Fenerbahçe'de sıkıntılı günler yaşanıyor. 'Sandıkta görüşürüz' diyenler de oldu. Taraftarların bu tarz duruşları, tepkileri ne kadar etkiliyor siyaseti?
Bu tür olayların siyasal sonuçları olmuyor genelde. Mesela
genel seçimler öncesinde Trabzon'da 'Kupayı Fener alırsa, AK Parti'ye oy yok' diye bir
kampanya vardı. Fakat AK Parti Fener
şampiyon olduğu halde, seçimin galibi oldu. Bizim seçmenimiz pireye kızıp yorgan yakan bir seçmen değil. Çok daha rasyonel bir seçmenimiz var ve orada oy kararını verirken, tekil bir hareketle şekillendirmiyor. Bu sade
futbol için değil. Mesela
Habur,
Oslo... 'AK Parti seçmeni oy vermeyecek' sanıldı ama hiç de öyle olmadı. Seçmen Türkiye'de çok aklıselim, rasyonel davranıyor ve hiçbir zaman tek bir olaydan hareketle tercihini şekillendirmiyor. Seçmen borsadaki yatırımcı gibi davranmıyor. Daha uzun vadede analiz yaparak tutum alıyor. Her partinin başına bazı olaylar gelebilir ama seçmenin bir partiyi reddetmesi için yeterli değil. Mesela
CHP'de
kaset çıktı, genel başkan değişti. MHP'de bir değil birkaç kaset çıktı... Ama kimse partisini terk etmedi. Tek bir olay siyaseti şöyle etkiler demek çok da mümkün değil.
RASYONEL GEREKÇELER
- Peki, ne etkiliyor seçmeni?
Lider,
ekonomik performans, kadroların genel olarak performansı ve ideolojik tercihler çok etkili.
- İdeolojilerin öldüğü yalan yani?
Yalan, hele Türkiye'de çok etkili. Sadece Türkiye'de değil, dünyada da bu böyle.
- AK Parti'ye oy veren kitle neden oy veriyor sizce?
Bu zor ama Türkiye'de şu an rasyonel gerekçelerle en fazla tercih edilen parti AK Parti. Muhalefetteki üç parti CHP, MHP ve BDP'nin tercih edilmesinin birinci nedeni ise ideoloji. AK Parti'ye bakınca ise önce lider, kurumsal performans, sonra ideoloji geliyor.
Demokrat Parti dönemine bakıldı
- AK Parti'nin ideolojisi nedir size göre?
AK Parti onu çok iyi formüle etti ve insanların büyük çoğunluğu da bunu satın aldılar: Muhafazakar
demokrasi. İnsanların bir kısmı İslamcılıkla muhafazakarlığı birbirine karıştırıyor ama muhafazakarlar ve halkın yönetiminden yanalar. Baktığınız zaman AK Parti'nin formülasyonu çok doğru bir formülasyon. AK Parti de aklına bir anda cin bir fikir gelip, bunu uydurmadı. Geri dönüp siyasal tarihe, Demokrat Parti dönemine bakıldı. Hatta sadece Demokrat Parti değil, ondan önce kurulmuş tüm partilere de bakınca çoğulculuğu isteyen, aynı zamanda muhafazakar insanların o partilere yönelimini biliyoruz. AK Parti kurulurken siyasal tarihi ve seçmeni çok iyi analiz etmiş. Ve Türkiye'deki büyük seçmen kitlesinin, ana akımın büyük ölçüde muhafazakar, bir taraftan da demokrasiye inanan ve halkın üstünlüğünden yana bir seçmen kitlesi olduğunu gördü.
Erbakan için aynı güven yoktu
- AK Parti'ye oy verenler için din faktörü ne kadar etkili sizce?
Ben çok önemli olduğuna inanıyorum ama Batılı literatüründeki gibi 'İslamcı' kavramlarına inanmıyorum. Zaten Türkiye'deki din anlayışı da çok özel bir anlayış. Mesela şeriatla yönetildiğini düşündüğümüz Osmanlı'nın resmi mezhebi Bektaşilik. Bunu tolare edebilmiş veya hoşgörüsü çok yüksek. Yoksa Yezidiler bin yıldır burada yaşayamazdı. Elbette
İslamiyet çok önemli ama parti tercihlerinde din çok da yukarıda değil. Öyle olsa, AK Parti'ye oy verirken ideolojinin ilk sırada olması gerekirdi. Lidere, kurumsal performansına bakıyor önce. AK Parti bir ideoloji partisi değil.
KOALİSYON PARTİSİ DEĞİL
- AK Parti'yi tanımlarken ne partisi demek lazım?
Merkez parti diyecekseniz birine, AK Parti tümüyle buna uyuyor. Tabii lider faktörü çok önemli.
- AK Parti nasıl bir parti size göre? Bir
koalisyon partisi mi?
AK Parti bir koalisyon değil. Şu an parlamentoda temsil edilen partiler içinde en homojen olan AK Parti. CHP'de, MHP'de bile daha fazla koalisyon var.
- Başbakan Erdoğan'ın eşinin kapalı olması,
Müslüman kimliğini ön plana çıkarması etkiliyor mu seçmen tercihini?
Aynı güven, itimat rahmetli Erbakan'a yoktu. Refah Partisi'nde de
dindar ve eşlerinin başı örtülü kimseler vardı. Ama aynı güveni onda hissetmediler, burada başka bir şey var. Birincisi Başbakan Erdoğan'ın kendilerine yalan söylemeyeceği, onları aldatmaya yönelik bir çaba içerisinde olmayacağını düşünüyor. 'Zaman zaman hata veya başarısızlıkları herkesin olur' diye düşünüyor ve uzun vadeli değerlendirmede hataları görmezlikten geliyor.
TÜRK MİLLİYETÇİLERİ HER YERDE
- CHP'ye oy verenleri nasıl tanımlıyorsunuz peki?
Onlar kendilerine 'sosyal demokrat, Atatürkçü, Kemalist ve Türk milliyetçisi' diyor. Çok az 'ulusalcıyım' diyen de var. Bu üç kimlikle kendisini şekillendiriyor. AK Parti seçmeni muhafazakar veya İslamcı, liberal-demokrat ve Türk milliyetçisiyim diyor. BDP dışında tüm partilerde kendini Türk milliyetçisi olarak tanımlayan bir kitle var.
Milliyetçilik hiçbir partinin tekelinde değil ve ayrıştırıcı bir faktör değil. Atatürkçülük, Kemalistlik, muhafazakarlık gibi faktörler daha ayrıştırıcı.
Eşimle Bangkok'ta bir araya gelebildik
İbrahim Uslu, AKP
Şanlıurfa Milletvekili Doç. Dr. Zeynep Karahan Uslu'nun eşi. İbrahim Uslu, eşinin ve kendisinin hem iç hem de dış seyahatli çalışma düzenleri nedeniyle zaman zaman görüşmekte zorlandıklarını esprili bir dille şöyle anlatıyor: Normal şartlarda eşimle görüşmem sorun değil Ankara'da olduğunda. Ama Dış İlişkiler Komisyonu'nda görev yaptığı için çok sık yurtdışına gidiyor. Bizim de müşterilerimizin çoğu yurtdışında olduğundan ben de çok sık Ankara dışına çıkıyorum ve işte o zaman görüşmemiz çok zor oluyor. Seçim zamanı iki ay içinde evinde sadece bir gece kaldı mesela. Bir kere uzun zaman sonra Bangkok'ta görüştük. Ama normal şartlar altında
aile yaşantısına, bir arada olmaya çok önem veriyoruz.
AKŞAM