PKK'nın
Kürt aydınlarına ve
siyasetçilerine yönelik tehditlerin sistematik bir
uygulama olduğunu dile getiren Güçlü, PKK'nın bu
hakaret ve tehditlerine sessiz kalmanın düşünce ve ifade özgürlüğünü öldürmek anlamına geldiğini belirtti
Terör
örgütü PKK'nın
Kemal Burkay başta olmak üzere Kürt aydınlarına yönelik başlattığı tehditler konusunda
Cihan Haber Ajansı muhabirine konuşan Güçlü, Burkay'a karşı yapılan hakaret ve tehditlere sessiz kalınamayacağını vurguladı. "PKK, kuruluş manifestosunda, tek ideoloji Apoizm, tek parti PKK, tek lider/şef Abdullah
Öcalan'ın egemenliğini savunan, otoriter bir kuruluş olarak yapılandı." diyen Güçlü, şöyle devam etti: "Bu yapısından dolayı, Kürt
toplumsal öncü güçleri devletin işbirlikçileri, PKK dışındaki
Kürdistan örgütlerini reformist ve revizyonist olarak nitelendirip devlet yandaşı; PKK'lı olmayan ve PKK'yı eleştiren Kürt aydınlarını da tehlikeli görerek, düşman ilan etmiştir. Bu toplumsal güç ve dinamiklerin yok edilmesi, Kürdistan örgütlerinin ortadan kaldırılması ve
tasfiye edilmesi, ayrı düşünen aydınların sinmesi ve ortadan kaldırması için pervasız bir saldırı ve yok etme eylemi içine girdi. Bu nedenle, binlerce toplumsal kanaat önderini, toplumsal temsilciler ağaları, aşiret reislerini, Kürdistan partilerinin lider,
yönetici ve üyelerini, Kürt köylülerini, kadın ve çocuklarını, Kürt aydınını, Türk sosyalisti ve devrimcisini, kendi örgüt muhaliflerini sindirdi ve katletti. PKK bu uygulamalarıyla, kendi dışındaki tüm yapıları tasfiye etme konusunda başarılı oldu."
Saldırıların amacının Kürt ulusal hareketlerini, farklı düşünceleri yok etmek ve ortadan kaldırmak olduğuna dikkat çeken
İbrahim Güçlü, PKK'nın, otoriter ve faşizan yapısından dolayı, demokrasiye, örgütlenme, düşünce ve ifade
özgürlükleri başta olmak üzere bütün hak ve özgürlüklere karşı olduğunun altını çizdi.
"PKK KÜRT AYDINLARI TEHDİT ETMEYE DEVAM EDECEK"
1989 yılında kendisi, Burkay ve Orhan Kotan başta olmak üzere birçok Kürt aydını ve siyasetçisine yönelik tetikçilerin harekete geçtiğini dile getiren Güçlü, 2005 yılında kendisinin de içinde bulunduğu onlarca Kürt aydını ve siyasetçisini; yakın tarihte de Ümit
Fırat,
Orhan Miroğlu,
Şivan,
Muhsin Kızılkaya, Emre Uslu'nun ölümle tehdit edildiğini hatırlattı.
Terör örgütünün önümüzdeki günlerde de kendisi için engel gördüğü ve düşüncelerinden korktuğu Kürt aydınlarını ve siyasetçilerini tehdit etmeye devam edeceğini anlatan Güçlü, şunları kaydetti: "PKK'nın, Kemal Burkay ve diğer Kürt aydınlarını tehdit etmesi, onların sadece düşünce açıklamalarıyla ilişkili değildir. PKK'nın dönemlere göre farklı Kürt aydınlarını tehdit etmesi, o aydının o dönemde yaptığı özgün işler ve açıklamalarla da bir bağlantısı var. Ama PKK'nın Kürt aydınlarını ve siyasetçilerini tehdit etmesinin daha köklü ideolojik, siyasi, tarihi, yapısal nedenleri var. PKK'nın Kürt aydın, siyasetçilerini tehdit etmesinin ve öldürmesinin nedeni; derin devletin yönetemeyeceği sağlıklı ve demokratik Kürt ulusal örgütü ya da örgütlerinin oluşmaması, olmaması, Kürt meselesinde PKK'nın tekelinin devam etmesi içindir. Bu amaçla, 1974 yılında sağlıklı, demokratik, Kürt kitlesiyle uyumlu, bilimsel parametreleri benimseyen, kitlesel Kürt örgütleri 12
Eylül rejimi tarafından tasfiye edildiler. PKK geliştirilen örgüt oldu. Kemal Burkay tecrübeli bir Kürt aydını ve siyasetçisi olarak PKK gerçeğine uygun inandırıcı açıklamalar yapıyor. Bu açıklamalar, PKK'nın iç yüzünü deşifre etmeye yönelik açıklamalardır. PKK, kendi gerçeğinin ve gerçek yüzünün ortaya çıkmaması için Burkay'ı tehdit ediyor. Bunun yanında, Burkay'ın
AK Parti desteğini alarak PKK dışında bir örgütlenmeye gideceği ve bu örgütlenmenin, PKK'nın egemenlik alanını, gücünü sınırlayacağı, giderek yeni başka Kürt örgütlenmelerin PKK'nın varlığını tehlikeye düşüreceğini düşünüyor. Bundan dolayı Burkay'a hakaret yapıyor, tehdit ediyor."
"TÜM YAPILAR BURKAY'A HAKARET VE TEHDİDE KARŞI ÇIKMALI"
Burkay ve diğer Kürt aydınlarının PKK dışındaki siyaset aktörler olduğunu ve bunların öldürülmesinin PKK için fay hattı niteliğinde olduğuna dikkat çeken Güçlü, "Bu fay hatlarının harekete geçmesinin, PKK'nın başına büyük belalar getireceğini düşünüyorum. Bunu PKK de iyi biliyor, buna göre hareket etmesi gerekiyor. Burkay'a hakaret ve tehdide karşı tüm Kürt aydınlarının, siyasetçilerinin, siyasal yapıların şiddetle karşı çıkması; PKK'yı teşhir etmesi ve eleştirmesi gerekir. Ne yazık ki, PKK Burkay'ı tehdit etmesine rağmen; onun Hak-Par'da çalışmalar yürüten arkadaşları, PKK'nın
legal yapısı ile
ittifak yapmaya devam ediyor. Bunun bir çelişki yarattığı, PKK'yı fazlasıyla cesaretlendireceği bilinmelidir. Apo diktatörlüğü tarafından katledilen Kürt sayısı, son otuz yılda Türk devletinin katlettiği Kürt sayısı kadardır diye düşünüyor ve bilinmesini istiyoruz." diye konuştu.
Bazı aydın ve siyasetçilerin
soğuk savaş döneminin kuşatılmış, tecrit edilmiş, 'kol kırılır yen içinde kalır' kapalı toplum devrinde yaşadığını vurgulayan Güçlü, dünyada bütün sorunların bir ulusun ve ülkenin sınırlarını aşarak uluslararasılaştığının görmezlikten gelindiğini ifade etti.
"PKK'NIN KEMALİST DEVLETİN BİR PROJESİ OLDUĞUNA İNANIYORUM"
İbrahim Güçlü, şunları söyledi: "PKK ve Öcalan sınırsız ve
akıl almaz bir uygulamayla istediği Kürdü öldürsün. Böyle bir özgürlük, bugünkü koşullarda hiçbir otoriter, oligarşik rejime ve diktatöre tanınmamıştır. En önemli başka konu, PKK'nın yapısıyla ilgilidir. PKK, eğer Kemalist devletin bir projesi ve kurumu ise ki ben böyle olduğu görüşündeyim. Kemalist devlet de diktatörlüğü temsil ediyor, birileri de bu diktatörlüğü ve kurumlarını, örgütlerini, projelerini yargılamak ve sorgulamak istiyorsa, bundan geri durulamaz. Benim düşünceme göre,
Ergenekon,
Balyoz,
Andıç davaları ne ise PKK'nın Kürtleri öldürerek işlediği insanlık suçlarının da yargılanması odur. Ayrıca, PKK, Öcalan 'Hakikatler
Araştırma Komisyonu'nun kurulmasını devletten istiyor. Meclis'te görüş belirtmemize karşı çıkan arkadaşlara göre bu
komisyon oluştuğu zaman, PKK'nın yaptıklarını bu komisyonun çalışmalarının dışında tutmak isteyecekler. Bununda insanlık suçlarına
ortaklık anlamına geleceği açık değil mi?"