Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül,
TBMM 24. Dönem 3. Yasama yılı açılış töreninde bir konuşma yaptı. Her yeni günün, her yeni başlangıcın yeni umutları da beraberinde getirdiğini belirten Gül, dünyanın köklü değişimler geçirdiği,
ekonomik, sosyal ve siyasi alanlarda muazzam altüst oluşların yaşandığı günümüz ortamında da yüce
Meclis'in milletin sorunlarının çözümünü emanet ve itimat ettiği en önemli kurum olduğunu kaydetti. Gül, kuruluşundan beri olduğu gibi bugün de milletin
rehberlik için yüzünü TBMM'ye çevirdiğini ve parlamento üyelerinin varlığından, çalışmalarından ve gayretlerinden ümitvar olduğunu belirtti. Dünyada ve
Türkiye'de meydana gelen olumlu ve olumsuz gelişmelerin, karşı karşıya kalınan sorunların, bu yasama dönemini öncekilerden daha hassas hale getirdiğini vurgulayan Gül, şöyle devam etti:
“Böyle dönemlerde daha fazla konuda ortak tavır alabilmemiz gerekiyor. Bunun için de daha geniş istişareye, çok yönlü diyaloğa ve her düzeyde daha yakın çalışmaya ihtiyacımız var. Siyasi partiler
demokrasilerin temel unsurudur. Siyasi partilerimizin saygıdeğer liderleri ile siyasetçilerimizin şartların gerektirdiği ortamın oluşmasına ortak katkıları, başka her türlü katkıdan daha fazla belirleyicidir. Birbirimizin düşünce ve kaygılarına empatiyle yaklaşalım. Doğrularımızı söylemeye devam edelim, ancak bunu yaparken dışlayıcı ve birbirimizden uzaklaşmayla sonuçlanacak bir üslup kullanmaktan kaçınalım. ‘Sözün gücü'nün ne olduğunu hep birlikte hatırda tutalım. Geçmiş deneyimlerimizden ve siyasi tarihimizdeki örneklerden bildiğimiz üzere bir
yasama yılı nasıl başlarsa öyle devam ediyor. Sözümüz güçlü olsun derken kendi söylemlerimizin esiri olabilir ve ileride telafisi çok zor noktalara varabiliriz.”
Cumhurbaşkanı Gül, geçen yılki konuşmasında bu Meclis'in siyasetin tüm
renk ve eğilimlerini temsil ettiğini ve bu nedenle çok güçlü olduğunu vurguladığını hatırlatarak,
tutuklu milletvekillerinin durumuna da değindi. Gül,
“Bu vesileyle, seçildikleri halde bu yasama yılında da Meclis'te olamayan milletvekillerinin bu tablo içinde bir noksanlık oluşturduğunu belirtmek isterim. Seçimlere yasal olarak katılmış, halkın oyunu almış, milletvekili sıfatını taşımaya hak kazanmış herkesin haklarında kesin yargı kararları ortaya çıkana kadar yasama faaliyetlerine katılması gerektiğini düşünüyorum” diye konuştu. Gül'ün bu sözleri milletvekilleri tarafından alkışlandı.
Gül, Türkiye ve milletin karşılaştığı bütün sorunların çözüm yerinin Meclis olduğunu ifade ederek, şunları kaydetti:
“Ülkemizdeki bütün fikir ve renklerin burada temsili önemlidir. Mühim olan bu yüce kurumun kapsayıcı olması ve çoğunluktan farklı düşünenlerin bu
çatı altında kendilerine güvenli bir yer bulmasıdır. Meclis kompozisyonunda meydana gelebilecek her türlü noksanlık, geçmişte yapılanları tekrar etmekten ve çok ihtiyacımız olan çözümleri daha da ötelemekten başka bir işe yaramayacaktır.”
Konuşmasında
terör konusuna da değinen Gül, Türkiye'de ve dünyanın farklı bölgelerinde çirkin yüzünü gösteren terörün siyasi veya adi bir suç değil, insan hayatına kasteden bir
eylem ve insanlığa karşı işlenen bir suç olduğunu söyledi. Geçen yıl Meclis'te yaptığı konuşmada
terör örgütünün Türkiye'nin demokratik standartları yükseltme yönündeki kararlılığını bir zafiyet olarak gördüğünü, tarihi bir yanılgı içinde olduğunu vurguladığını hatırlatan Gül, şöyle devam etti:
“Terör örgütü bu tez de başta
Suriye olmak üzere bölgede meydana gelen dönüşüm ve kaosu fırsat zannederek, yeniden tarihi bir yanılgı içine girmiş; Türkiye'nin huzurunu ve kalkınmasını engellemek isteyen farklı odakların taşeronu haline gelmiştir. Teröre karşı mücadele, hukukun üstünlüğü ve demokrasinin temel ilkeleri gözetilerek, aynı kararlılık ve azimle sürdürülecektir.
Milletimize kasteden terör odaklarına karşı herhangi bir müsamaha gösterilmesi ve teröre karşı mücadelede en ufak bir zafiyet içine girilmesi asla söz konusu olmayacaktır.”
Türk Silahlı Kuvvetleri ve güvenlik güçlerinin teröre karşı yürüttüğü mücadeleyi büyük fedakarlıkla ve yeni şartlara göre kendisini yeniden yapılandırarak sürdürdüğünü belirten Cumhurbaşkanı Gül, “Devlet ve millet olarak silahlı kuvvetler ve güvenlik güçlerimize güvenimiz tamdır. Bu vesileyle başta
terörle mücadele olmak üzere ülkemizin huzur ve güvenliği için hayatlarını kahramanca feda eden asker, polis ve
sivil tüm şehitlerimizi ve kahraman gazilerimizi bir kez daha rahmet ve minnetle anıyorum” dedi.
YEMİN HATIRLATMASI
Terörle mücadelede millet olarak, iktidarı, muhalefeti, medyası ve sivil
toplum kuruluşlarıyla herkesin tek yürek halinde olduğunu ifade eden Gül, bu mücadelenin başarısı için kararlılık ve birlikteliğin sürmesinin hayati önem arzettiğini söyledi. Gül, milletvekili
yeminine de atıfta bulunarak, “Bu bağlamda hepimiz bu Meclis çatısı altında yaptığımız ‘devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini' koruma yeminine sonuna kadar sadakat göstermeliyiz” dedi.
Terör ile demokrasinin hiçbir ahvalde kol kola gezemeyeceğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Gül,
“Terörün kucaklanmasına, övülmesine ve meşru gösterilmesine müsamaha eden bir demokrasi de dünya üzerinde mevcut değildir. Terör, en önemli anayasal değerlerden biri olan insan onurunu ve temel hakların başında gelen yaşama hakkını yok etmeyi hedeflediğinden hiçbir şekilde mazur gösterilemez. Milletçe topyekun yürütmemiz gereken terörle mücadelede şüphesiz en büyük silahımız, ahlaki üstünlüğümüzü ve hukuki meşruiyetimizi gerek içeride, gerek dışarıda asla kaybetmemektir. Bu meşruiyetin en büyük güvencesi ise demokrasimizdir. Esasen terörün kastettiği temel hedef demokrasidir” diye konuştu.
Türkiye'nin bir süredir günün şartlarına da uyum içerisinde demokrasinin kanallarını genişletme çabasında olduğunu ifade eden Gül, daha önce korkulan pek çok alanda cesur adımlar atıldığını ve atılmaya devam edildiğini söyledi. Gül, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Eşit vatandaşlık ilkesi çerçevesinde herkesi mutlu edecek ve herkesin devletin bütün imkanlarından yararlanmasını sağlayacak değişiklikler birbiri ardına gerçekleştiriliyor. Gerçekleşen değişikliklerden hemen her alanda herkesin yararlanması da sağlanıyor. Pek çok
yasak sona erdirildi. Kimliklere müdahale anlamına gelen uygulamalar artık yok. Anadiller üzerinde varolan baskılar kalktı. İsteyene anadilini öğrenme imkanı bu yıldan itibaren eğitim sistemi içerisine alındı. Ülkenin her yerindeki bürokratlar görevlerinin halka
hizmet olduğunun bilincindeler. Terör örgütü bu gelişmelerden çok rahatsız oldu. Özgürlük alanı genişleyen halkın
doğal olarak istikrardan yana tavır alması, terör örgütünü sıkıştırmaktadır. Bu itibarla demokratik standartlarımızı yükseltme yönündeki cesaretimizin kırılmaması gerekir. Bugün konjonktürel sebeplerden artan
terör saldırılarının tuzağına düşüp, yanlış istikamete girmemeli ve tekrar kısır döngü içine düşmemeliyiz. Bu bağlamda, bütün sorunların çözüm yerinin bu Meclis olduğunu hatırda tutmalı ve yeni
Anayasa hazırlanması çabalarımızı da kararlılıkla sürdürülmeliyiz. Son dönemde artan terör saldırıları ve can kayıpları nedeniyle en ufak bir karamsarlığa düşmemeliyiz. Evet, terör şiddetini artırmıştır. Ancak, unutmayalım ki ülkemizin demokratik standartlar, ekonomik gelişmişlik,
siyasi istikrar ile askeri ve yumuşak güç bakımından belki de cumhuriyet tarihinin en güçlü dönemini yaşadığı da bir vakıadır. Dolayısıyla, önümüzdeki sorunlar büyük olsa da bunlarla rahatlıkla baş edecek güç, tecrübe ve birikimimiz de bulunmaktadır.”