Kılıçdaroğlu makalesinde,
"Meclisin savaş tezkeresi riskli ve yersizdir. Kanlı bir şekilde devam eden bu duruma daha fazla askeri güçle müdahalede bulunmak, zaten diktatörünün zalimliğiyle mağdur olmuş olan ülkenin daha da parçalanmasından başka bir işe yaramayacaktır. Bölgemizde ihtiyacımız olan yeni bir savaş değil, barıştır" diye yazdı.
CHP Lideri Kılıçdaroğlu'nun bugün
Wall Street Journal'da yayımlanan yazısı şu şekilde:
"
TBMM'nin
Suriye'ye karşı ordunun kullanılmasına izin veren 4
Ekim tarihli tezkeresi iki gergin komşu arasındaki tansiyonu yeni bir eşiğe taşıdı. Türklerin çoğu,
Esad'ın Suriye'nin geleceğinde yeri olmadığını düşünüyor. Türklerin çoğunluğu, uluslararası
diyalog ve siyasi
destek yoluyla Suriyelilerin hür iradesine dayanan barışçıl bir geçişi istiyor.
Fakat,
Türkiye'nin
tercih ettiği sert güç yolu, şiddetin korkunç bir şekilde tırmanmasına neden olmaktadır.
Suriye, bugün, 30 binden fazla ölü ve her gün ülkeden kaçan onbinlerce mülteciyle birlikte tam bir iç savaşın içindedir. Türkiye, umutsuzca
yardım ihtiyacı içinde olanlara güvenli bir sığınak sunmakta ve başkanı olduğum CHP, hükümetin insani önlemlerini desteklemektedir, fakat mülteci meselesinin Suriye'nin içişlerine karışmak için istismar edilmesine karşıdır.
Suriye'ye barış getirmek için, uluslararası camianın bütün meşru gruplara ülkenin geleceğine karar vermede söz hakkı sağlamak zorundadır. Fakat, bunun yerine, farklı uluslararası aktörlerin kendilerine yakın gördüklerini silahlandırdıkları kanlı bir çıkmazın içindeyiz.
Türkiye, kendi savunması için, vatandaşlarının ölümüne karşılık vermek zorundaydı ve bunu yeni askeri angajman kuralları kapsamında sınırın öteki tarafına ateş açarak yapmıştır. Fakat, meclisin savaş tezkeresi riskli ve yersizdir. Karar, German Marshall Vakfının en son anketi ve diğer anketler, Türklerin çoğunluğunun,
AK Parti'nin Suriye'ye karşı agresif tutumuna karşı olduğunu göstermesine rağmen, iktidardaki AK Parti'nin çatışmanın çözümüne taraf olmaktansa, çatışmanın bir aktörü olma niyetini göstermektedir.
CHP AK Parti'nin bu yanlış planına dört nedenden dolayı karşı çıkmıştır:
· İhtilafın karmaşık dini ve etnik ayrımları göz önünde bulundurulduğunda, Suriye'de gerçek bir barışa varılması için diplomasinin tek yol olduğuna inanmaktayız. Esad'ın indirilmesi son
hedef olmamalıdır; bunun yerine nihai hedef, O'nun yerine gelecek meşru, demokratik ve laik bir rejimin kurulması olmalıdır. Bütün tarafları içeren
müzakereler olmadan bu mümkün olmayacaktır. Zaten kaotik olan savaş alanının içine asker sokmak sadece dökülen kanı artıracaktır.
· Türkiye'nin askeri müdahalesine karşı çıkmak, Esad'ın zulmünü desteklemek anlamına gelmemektedir, bu, Suriye'nin içişlerine daha fazla müdahaleyi reddeden meşruiyet, gerekçe ve aklın karşı çıkışıdır.
Savaş lehine tek taraflı bir karar, krizin, iki ülke arasında bir çatışmaya dönüşmesine yol açar. Türkiye bu yükü tek başına üstlenmek durumunda değildir ve üstlenemez.
·
Asker yerleştirme tehdidi etkili bir caydırma yöntemi olamaz. Yetkililer şimdiden Türkiye'nin Suriye'yle tam anlamda bir savaşa girmeye niyetli olmadığını açıkladı. Bu açıdan, böylesi bir hareket ciddi değildir ve Esad rejimini cesaretlendirmiş olur. Bir diğer yandan, Türkiye müdahale ederse, bu, diğer komşu ve bölgesel güçleri çatışmanın içerisine sürükleyebilir. Bu, sınırın her iki tarafında da yaşayan Kürtlerle gerilimi alevlendirebilir.
· Sonuç olarak, Türkler bu savaşı istememektedirler- Suriyelilerle geçmişe dayanan bağlar güçlü olmaya devam etmektedir ve sınır çatışmaları geniş çaplı bir savaş için yeterli bir sebep değildir.
Türkiye'nin ana muhalefet partisinin lideri olarak, Ağustos'ta, Suriye meselesinin çözümüne ilişkin, çatışmanın bütün taraflarının, BM
Güvenlik Konseyi'nin daimi üyeleri,
Arap Ligi, AB ve İran'ın katılımıyla müzakerelerini öngören kapsamlı bir plan sundum. AKP bunu anında reddetmiş ve bunun yerine,
muhalif savaşçıları desteklemeye devam ederek sorunu derinleştirmiştir.
Türkiye'nin, yıllardır süregelen laik ve açık
yönetim geleneği ve Suriye halkıyla olan ilişkisi, Türkiye'yi, Suriye için diplomatik bir çözümü şekillendirecek en önde gelen aktör yapmaktadır. Diğer taraftan, kanlı bir şekilde devam eden bu duruma daha fazla askeri güçle müdahalede bulunmak, zaten diktatörünün zalimliğiyle mağdur olmuş olan ülkenin daha da parçalanmasından başka bir işe yaramayacaktır. Bölgemizde ihtiyacımız olan yeni bir savaş değil, barıştır."