Başbakan Erdoğan ve beraberindeki
heyet,
Slovenya Cumhurbaşkanı Danilo Türk ile görüşmenin ardından Bled şehrine geldi. Başbakan Erdoğan, Hotel Toplice'de dünyaca ünlü Sloven Mucidi Peter Florjançiç ile görüştü. Cumhuriyet'in kurucusu
Mustafa Kemal Atatürk'ün 1918 yazında Bled'de Peter Florjançiç'in amcası Kenda'nın otelinde kaldığı öğrenildi.
Başbakan Erdoğan, daha sonra IFIMES direktörleriyle bir araya geldi ve bu görüşmenin ardından
ödül törenine geçildi.
-''Bu ödülü almak, benim için gerçekten büyük bir gurur vesilesi''-
IFIMES Danışma Kurulu adına yapılan açıklamada, Başbakan Erdoğan'ın liderlik vizyonu,
Ortadoğu ve
Balkanlar'da izlediği olumlu politikalar, dünya çapında ekonomideki başarı,
medeniyetler ittifakına yaptığı katkı,
Türkiye'yi dünya genelinde getirdiği olumlu nokta dolayısıyla ödüle layık bulunduğu bildirildi.
Törende, Erdoğan'a, IFIMES tarafından ''Son On Yılın Dünya Şahsiyeti'' ödülü takdim edildi. Erdoğan, törende yaptığı konuşmada, Uluslararası Ortadoğu ve Balkan Çalışmaları Enstitüsü'ne, ödülü şahsına tevdi ettikleri için teşekkürlerini sundu. Başbakan Erdoğan, ayrıca ödül törenini katılımlarıyla onurlandıran devlet adamlarına ve akademisyenlere de teşekkür etti.
Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
''Son On Yılın Dünya Şahsiyeti Ödülü'nü almak, benim için gerçekten büyük bir gurur vesilesi. Ancak bu ödülü, dost bir ülkenin, Slovenya'nın bu seçkin Enstitüsü'nden alıyor olmaktan, dost ülkelerin devlet adamlarının katılımıyla alıyor olmaktan da büyük memnuniyet duyduğumu, büyük heyecan duyduğumu ifade etmek istiyorum. İnanıyor ve umuyorum ki bu anlamlı ödül, Slovenya ile Türkiye arasındaki dostluk köprüsünü daha da güçlendirecek, işbirliğimizin, diyaloğumuzun, ortak
hedef ve ideallerimizin bir nişanesi olduğu kadar, halklarımız arasında da dayanışmanın vesilesi olacaktır.''
-Balkan halkları-
Bu coğrafyanın, tarih boyunca çok büyük acılara ve büyük trajedilere sahne olduğunu belirten Erdoğan, sadece son 20, 50, 100 yılda değil, tarihin bilinen tüm dönemlerinde, bu coğrafyanın, kan,
gözyaşı ve çatışmayla birlikte anıldığını söyledi.
Türkiye dahil,
bölgedeki her ülkenin, acı tecrübelerden ve trajik hadiselerden geçerek bugünlere ulaştığını herkesin bildiğini anlatan Erdoğan, şöyle konuştu:
''Ben, şu noktayı gerçekten enteresan buluyorum; tarihin hemen her döneminde, çatışmalar, savaşlar sona erip, ülkeler ve halklar birbirleriyle
iletişime geçtiğinde, bu bölgenin, aslında ne kadar renkli, coşkulu, keyifli, uyumlu bir bölge olduğu da ortaya çıktı. Politikacıların ve orduların kenara çekildiği, halklar arasındaki duvarların yıkıldığı dönemlerde, Balkan halklarının birbirini tamamlayan, birbirini renklendiren, birbirini anlayan ve çok kolay birbirine uyum sağlayan insanlar olduklarını gördük ve yaşadık.
Bu coğrafya üzerinde, ülkelerimiz, bayraklarımız, dillerimiz farklı olabilir, tarihlerimiz farklı süreçlerden geçmiş olabilir, her birimizin, kendimize has kültürü, kendimize özgü medeniyet tasavvuru olabilir... Ama Balkan ülkelerinin fertleri bir araya geldiğinde, birbirleriyle konuşmaya, iletişim kurmaya başladığında, hiç yabancılık çekmediklerini, aralarındaki binlerce yıllık dostluğun anında kendisini belli ettiğini görüyoruz. Aslında, bir Türk'ün, bir Yunan'ın, Arnavut'un, Makedon'un, Sırp'ın, Karadağlı'nın, Boşnak'ın, Hırvat'ın ve Sloven'in, dil farklılıklarını, şivelerini,
inanç farklılıklarını ortadan kaldırdığınızda, birbirinden hiç ama hiç farkları olmadığını rahatlıkla görüyoruz.
Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan, ''Hiçbir sorunun kördüğüm olmasına, çözümsüzlüğe mahkum edilmesine müsaade etmedik. Dış politikada çözümsüzlüğe, dış politikada umutsuzluğa asla inanmadık ve inanmıyoruz'' dedi.
Erdoğan, Sloveya'da kendisine tevdi edilen ''Son On Yılın Dünya Şahsiyeti'' ödül töreninde yaptığı konuşmada, Balkan ülkelerinin, sadece tarihinin, ortak reflekslerinin ve ortak tepkilerinin ortak olmadığını ifade etti.
Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
''Bizler, mutfaklarıyla müzikleriyle ağıtları ve ezgileriyle sevinçleri ve hüzünleriyle aslında iç içe geçmiş, tek yürek olmuş milletleriz. Şunu burada samimiyetle ifade etmek durumundayım; aramızdaki farklılıklar, aramızdaki ortaklıklar karşısında gerçekten önemsenemeyecek kadar azdır. Aramızda, tarihin tüm dönemleri boyunca ortaya çıkan anlaşmazlıklar, inanın dostluklarımız karşısında çok ama çok kısadır.
Tarihin acı dönemlerine değil,
tatlı dönemlerine baktığımızda, önümüze umut veren bir tablo çıkacağına en ufak bir şüphe yoktur. Ben, tarihi unutalım demiyorum... Tarih, bir ibret vesikası olarak, yanlışlarımızı ortaya koyacak son derece anlamlı bir derstir. Tarihin verdiği dersleri okuyarak, politikacılar, bilim insanları, sanatçıların öncülüğünde tarihin hatalarını telafi ederek, bugün artık geleceğe bakmak zorundayız.
Bugün,
Avrupa denildiğinde,
Avrupa Birliği denildiğinde, yarım asır önce yaşanmış kanlı savaş ve çatışmalar değil, dünyanın ve tarihin en güçlü birlikteliği akla geliyor. Ortadoğu'da bunu başarmak elbette mümkün. Kafkasya'da bunu başarmak elbette mümkün. Afrika'da bunu başarmak mümkün. Ama en çok da
Balkanlar'da bunu başarmak mümkün.
Tarihe değil geleceğe odaklandığımızda, ön yargıları, ön kabulleri ortadan kaldırdığımızda, farklılıkları değil, ortaklıkları öne çıkardığımızda, inanıyorum ki çok farklı bir Balkan coğrafyası ortaya çıkacak, acı ve gözyaşıyla değil
refah, barış ve huzurla anılan bir bölge inşa edilecektir.''
-''Okuduğum bir şiir nedeniyle mahkum edildim ve hapiste yattım''-
1994 yılında,
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına seçilmesinin ardından, okuduğu bir şiir nedeniyle mahkum edildiğini ve hapiste yattığını hatırlatan Başbakan Erdoğan, ardından, 14
Ağustos 2001'de, yol arkadaşlarıyla AK Parti'yi kurarak, Türkiye'nin idaresine talip olduklarını dile getirdi.
Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
''Çok kısa süre içinde örgütlendik, kısa süre içerisinde milletimize kendimizi anlattık ve partimizin kuruluşundan sadece 16 ay sonra tek başımıza iktidara geldik. Dış politikada, önümüze son derece sade, basit, anlaşılır ve gerçekleşmesi mümkün bir hedef koyduk, dedik ki; sıfır sorun...
Başta komşularımız olmak üzere tüm ülkelerle aramızdaki sorunları tek tek masaya yatırdık, işbirliğini geliştirmenin yollarını aradık. Gördük ki kimileri on yıllardır, hatta kimileri asırlardır devam eden sorunlar, aslında, bizim Türklerin deyimiyle,
incir çekirdeğini doldurmayacak sorunlardı. Birçok sorunun, bir çözüm yöntemi olarak çözümsüzlüğe mahkum edildiğini gördük. Birçok sorunun, iletişimsizlikten, diyalogsuzluktan kaynaklandığını fark ettik. Aynı şekilde, birçok sorunun, kendi ülkemize bir
maliyet yüklediği kadar, muhatabımıza da bir maliyet yüklediğini müşahede ettik. Ön yargıları, ön kabulleri, kalıplaşmış bahaneleri, statik gerekçeleri elimizin tersiyle ittik ve cesaretle, kararlılıkla bu sorunların üzerine gittik.
Kıbrıs meselesinde, çözümü zorlayan taraf biz olduk. Ermenistan'la çözümü zorlayan taraf biz olduk. Yunanistan'la sorunları masaya yatırıp, diyalogla sorunları çözüm yoluna koyduk.
Romanya ile
Bulgaristan ile
Rusya,
Gürcistan,
İran,
Irak,
Suriye ile yani tüm komşularımızla aramızdaki
küçük ya da büyük meseleleri birlikte masaya yatırdık, birlikte çözümler aradık. Hiçbir sorunun kördüğüm olmasına, çözümsüzlüğe mahkum edilmesine müsaade etmedik. Dış politikada çözümsüzlüğe, dış politikada umutsuzluğa asla inanmadık ve inanmıyoruz.''