İstanbul Ticaret Üniversitesi
Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr.
Mustafa Erdoğan,
28 Şubat'ın merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın ölümü ile başladığını, Süleyman Demirel'in onun yerine geçmesinin Türkiye için büyük talihsizlik olduğunu söyledi.
TBMM Darbe ve Muhtıraları
Araştırma 28 Şubat Alt Komisyonu, İstanbul Ticaret Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Erdoğan'ı dinledi.
Erdoğan, komisyonda yaptığı konuşmada, dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in ahlaki ve manevi anlamda suçlu olduğunu öne sürdü.
O dönemdeki bir anısını paylaşırken duygulandığı görülen Erdoğan, şunları dile getirdi: "5
Mayıs 1999'da, Fazilet Partisi hakkındaki iddianamenin açıklandığı gün, bir televizyon programında, Demirel'in bu meseledeki dahline temas ettim. Fazilet Partisi'ne karşı havayı kışkırtan konuşmalar yapmıştı. 'Ben olsam, hukuki olarak Cumhurbaşkanı'nı da kapsayarak, sonuna kadar giderdim', gibi bir açıklama yaptım. Programdan sonra bir ay boyunca telefonlarım susmadı. Beni gören insanların, '
Allah razı olsun' olsun dediğini hatırlıyorum… O toplantıdan sonra Cumhurbaşkanı, Kemal Gürüz'e talimat verip hakkımda suç duyurusunda bulundurmuş."
Erdoğan, komisyon sonrasında da gazetecilerin sorularını cevapladı.
1982 Anayasası'nın
toplum için öngördüğü deli gömleğinin zamanla yırtılmaya başladığını söyleyen Erdoğan, "Bunda Özal'ın
açılım politikasının, sivilleşme anlayışının epeyce etkisi oldu. Toplumdaki
muhalif seslerin daha rahat kendisini ifade etmesini mümkün kıldı. Öyle bir hava vardı. Toplum giderek öngörülen o cendereden çıkmaya başladı. Eğer Özal'ın sağlığı devam etseydi muhtemelen o reformcu atılımı biraz daha ileri götürme ihtimali vardı." diye konuştu.
"Özal yaşasaydı, 28 Şubat olmaz mıydı?" şeklindeki soru üzerine Erdoğan, şunları söyledi:
"Tabi ki olmuş olan bir şeyi tahmin etmek zor, ama normal şartlarda gitseydi olay, 28 Şubat'ın olma ihtimali çok zayıftı. Dolayısı ile Demirel'in onun yerine geçmesi de Türkiye için büyük bir talihsizlik olmuştur. Süleyman Demirel, 28 Şubat'ın hukuk ve demokrasinin dışına çıkmasını kolaylaştıran, hatta
teşvik eden, kışkırtan bir rol oynadı. Anayasal yetkilerini yanlış kullandı. Demokrasiden değil, askeri müdahaleden yana, vesayetten yana bir tutum takındı. Dolayısı ile Özal'dan sonra gelmesinin, Türkiye'nin geri gitmesine katkı yaptığını düşünüyorum."
Erdoğan,
"Yaptığı işin ahlaki bakımdan onaylanamayacak, kınanmayı hak eden ayıp bir şey olduğunu ifade ediyorum." dedi.
Üniversitelerin de o zamanki
baskı havasını kolaylıkla içine sindirdiğini aktaran Erdoğan, "Akademi, başta o zamanki YÖK Başkanı Gürüz olmak üzere (kendisi o zaman Sayın Demirel ile uyumlu çalışıyordu) üniversitelerin
rektörleri o zamanki baskı havasını kolaylıkla içine sindirdi. Hatta bizatihi YÖK Başkanı ve birçok rektör kendileri baskıları başlattı. Benim
Hacettepe Üniversitesi'nde başıma gelen bunun örneğidir." şeklinde konuştu.
Hakkında çok sayıda
soruşturma açıldığını dile getiren Erdoğan, "Hem idari soruşturmalar açıldı, hem ceza
davaları açıldı. Beni sanki özel takibe almış gibiydiler, her söylediğimden sonra dava açmaya devam ettiler. Halen devam eden davalarım var." diye belirtti.
Komisyonda,
Atatürk ilke ve inkılapları derslerine yönelik sözlerinin hatırlatılması üzerine Erdoğan, "Darbeci zihniyeti besleyen bilgi ve kültür kaynaklarından birisinin o dersler olduğu kanaatindeyim. Bunların tüm müfredattan temizlenmesi lazım. Hem orta dereceli okullardan hem üniversitelerden..." cevabını verdi.
Erdoğan, komisyonda tarihsel olayların rejime uygun olduğundan farklı anlatıldığı eleştirisini dile getirmişti.