Yurt dışında binlerce insanımızın olmasına rağmen bu güne kadar arzu edilir derecede yararlanılamadığını belirten
Bozdağ,
sivil toplum kuruluşlarının
Türkiye'ye dönük çalışmalarının yetersiz olduğuna dikkat çekti. STK'ların yeniden yapılandırılmaya gidilmesi gerektiğinin altını çizen Bozdağ, "Türklerin oluşturduğu STK'lar
dayanışma içinde olsaydı, bu gün
Fransa meclisinden
Ermeni Soykırımı'nı inkar eden
yasa geçemeyecekti." dedi.
STK'ların yeniden yapılandırılması konusunda büyük bir iş birliğine gitmeye şiddetle ihtiyacımız olduğunu vurgulayan Bozdağ, "Hemşehri derneklerin yapıldığı dernekler yerine, sadece kendi içinde çalışma yapan dernekler değil, diğer
ülke insanlarının da içinde bulunacağı ve faaliyet yürüteceği dernekler kurulması gerekiyor. Bu açıdan büyükelçilere, STK yeniden yapılandırmasında büyük görevler düşmektir." diye konuştu.
Baş
bakan Yardımcısı
Bekir Bozdağ, konuşmasında Türk diplomasi tarihi acı
tatlı olayla dopdolu olduğunu da ifade etti. Acı olaylardan
ders alarak, ülke menfaatlarinin ön planda tutmanın olduğunu kaydeden Bekir Bozdağ, "Realist politikalar izleyerek adımlar atttığımız takdirde, dış politikamızın başarıya ulaşacağından kuşku yoktur." dedi.
Türkiye de bulunan
yabancı büyükelçilerin zaman zaman TBMM'de yapılan yasalarla ilgili görüşleri aktardıklarını belirten Bozdağ, bizim büyük elçilerimizin de bulundukları ülkelerde yasama süreçelerini yakından takip etmelerinde büyük faydanın olduğunu söyledi. Bozdağ, büyükelçilerin bu açıdan bulundukları ülkelerde milletvekilleri ile muhalaefet partileri ile yakın ilişkiler kurmaları gerektiğinin altını çizdi.
"DİĞER ÜLKELER DE YAŞAYAN TÜKLERİN ASİMİLE OLMASINI ÖNLEMELİYİZ"
Bozdağ, 155 ülkede 6 buçuk milyondan fazla vatandaşımız varlığına da dikkat çekti. Vatandaşlarımızın kendilerinin muhafaza etmesinin önemini anlatan Bozdağ, "Vatandaşlarımızın, asimile olmaması dil, din, tarihlerimizle iç içe olmasına bağlıdır. Biz bunlardan mahrum bırakırsak, vatandaşlarımızın asimilasyon olmasına göz yummuş oluruz. Bugün, vatandaşlarımızın dinlerinden soğuması için büyük kampanyalar yürütülmektedir.
İslam ile
terörü bir araya getirilmeye çalışılmaktadır. İslam ile terörizmi, şiddeti yan yana koymak en büyük iftiradır.
Hollanda da yapılan saldırı da kimse çıkıp insanlar '
Hristiyan Terör' demedi. Türklerin öldürülmesinde de 'Hristiyan Terör' ifadeleri kullanılmaktadır. Bir
takım insanların işlediği cinayetleri Hristiyanlara mal edemeyiz. Ancak birileri İslamafobia'yı yükseltmek için terör ve İslam'ı yan yana getirmeye çalışmaktadır." ifadelerini kullandı.
"YUNUS EMRE KÜLTÜR MERKEZLERİ'NE BÜYÜK GÖREVLER DÜŞMEKTEDİR"
Avrupa'da yaşayan 4'üncü kuşak vatandaşlarımızın ciddi bir asimilasyon tehlikesi ile karşı karşıya olduğuna dikkat çeken Bakan Bozdağ, şu tespitlerde bulundu: "3 kuşaktan sonra, bizim kültürümüze ait değerlerimize giderek uzaklaşmaktalar. Neleri yaparsak daha fayda sağlarız, bunun hesaplarını yapıyoruz. Din adamlarımız, Avrupa'daki insanlara ulaşmakta ciddi sıkıntılar yaşamaktalar. Bu açıdan,
Yunus Emre Türk
Kültür Merkezlerinin yaygınlaştırılması kültürümüzün öğretilmesi açısından son derece önemlidir. Büyük elçiliklerimize bu kültür merkezlerinin yaygınlaştırılmasında büyük görev düşmektedir."
"TÜRKİYE ESKİ TÜRKİYE DEĞİL, İNSAN HAKLARI DERSİ VERME ZAMANIMIZ GELDİ"
Gelişen Türkiye'nin artık diplomasi anlamında kullandığı dilin değişmesi gerektiğinin altını çizen Bozdağ, şöyle devam etti: "Bizim de artık bir ülkede yaşanan
insan hakları ihlallerini dile getirmemizin zamanı geldi. Artık, insan hakları dilini kullanmazsak, o ülkelere de bize de zarar verecektir, bu durum. Hukukun evrensel ilişkilerine yönelik değerleri vurgulamamız gerekiyor. Çünkü, bugün Türkiye eski Türkiye değil. Başkalarının bize ders vermesinden çok bizim ders verme vaktimiz gelmiştir."
(CİHAN)