Eski
CHP Genel Başkanı ve
Antalya Milletvekili Deniz
Baykal, eski
Genelkurmay Başkanı
emekli Orgeneral İlker Başbuğ'un tutuklanması ile ilgili, ''Yaşanmakta olan sorun
Türkiye'de teröre ya da
darbeye karşı
tedbir alma ihtiyacından kaynaklanan sorun olmanın ötesindedir. Karşımızdaki sorun bir yargı sorunudur'' dedi.
Baykal, çeşitli toplantı ve etkinliklere katılmak üzere geldiği
Adana Havalimanı'nda partililer tarafından karşılandı. Partililer, Baykal'ı ''Adana seni çok özledi'', ''Partinin ve ülkenin sana ihtiyacı var'', ''Sayın Baykal Adana'ya hoş geldin'' yazılı pankartlarla karşıladı.
Daha sonra
Hilton Otel'e geçen Baykal, burada gazetecilere yaptığı açıklamada, Türkiye'nin çok sıkıntılı bir dönemden geçtiğini söyledi.
Türkiye'nin çok büyük ve derin
tartışmaların içerisinden geçtiğini vurgulayan Baykal, şunları kaydetti:
''Türkiye'nin
siyaseti, ekonomisi ve hukuku derin bir krizin etkisi altında. Böyle bir tablo içinde hepimiz ülkemize karşı görevimizin, sorumluluğumuzun gereğini nasıl en etkili şekilde yapabiliriz, bunun peşindeyiz. Bu çok
doğal, böyle bir arayışa ihtiyaç olduğu da açık. CHP, Türkiye'de çok özel, önemi ağırlığı olan bir siyasi parti. Türkiye'de bugün yaşanan sorunların karşısında doğal olarak gözler CHP'ye yöneliyor. Herkes CHP'den bir çıkış yolu, bir çözüm yolu bekliyor. Bunun farkındayız.''
Baykal, Türkiye'de geride kalan dönemde çok köklü değişimler ortaya çıktığını vurgulayarak, şöyle devam etti:
''Yani Türkiye'de anayasal düzen, yargının konumu çok farklı bir şekilde değişime tabi tutuldu. İçinde bulunduğumuz yeni ortamda alışılmış siyasi reflekslerle, siyasi davranışlarla sonuç alma imkanı ne ölçüde vardır, tartışılması gereken bir konudur.
Oyununun
kuralları, siyasetin şablonu köklü bir değişim geçirmiştir ve bu değişim sonucunda maalesef bugün demokratik bir toplumda, bir anayasal rejimde olması gereken pek çok konunun kaybolduğunu görüyoruz.
Yani hukukun üstünlüğü, yargının bağımsızlığı çok ciddi şekilde tartışılır haldedir. Yani Türkiye, özel yetkili
mahkemeler eliyle,
adalet, hukuk konusunda giderek genişleyen bir uygulamanın içerisine çekilmiştir.
Masumiyet bir evrensel ilke, ama Türkiye gerçeğine bakıldığında ne görüyoruz? İnsanlar mahkum olmadan yıllarca
tutuklu kalabiliyorlar. Demek ki bir insanın masumiyeti bozulmadan tutukluluğu yıllarca sürebiliyor Türkiye'nin uygulamasında. Bizim hukuk sistemimiz insanları masum olarak kabul ediyor, ama masum olarak kabul ettiğini, 3 gün, bin gün tutuklu tutabiliyor. Artık bu tablo, Türkiye'deki siyasetin, demokratik çalışmanın temellerini çok ciddi şekilde sarsmıştır. Yani bu tablo içerisinde siyasetçileri yargılarken, yöneticileri yargılarken, artık hukukun, kuralların,
demokrasinin, basın özgürlüğünün, bağımsız bir yargının, düşünce ve ifade özgürlüğünün çok ciddi şekilde kısıtlanmış olduğunu, böyle bir ortamda siyaset yapmanın şartlarının özel olarak değerlendirilmesi gerektiğini ifade etmek istiyorum.''
Baykal, partililere ise ''Ağır şartlar içerisindeyiz, o nedenle birbirimizi kolayca suçlayıp, harcamayalım. Ben tam tersine ihtiyaç olduğu kanısındayım. Özellikle CHP çok önemli. CHP'nin hiç kimseyi gözden çıkarmaya, hiç kimseyi yok saymaya, etkisizleştirmeye hakkı olmadığını düşünüyorum. Bizim kendi parti yöneticilerimizi şikayet etmenin ötesinde, kendisini bu partinin bir parçası sayan herkesi kucaklamaya, sahiplenmeye ve hakkını vermeye ihtiyacımız var. Kimsenin kimseyi dışlamaya, karalamaya hakkı yoktur. Bizim tüm partililere ihtiyacımız vardır. Hiçbir CHP'li kimseye tehdit değildir. Ben de bu partide eski bir yöneticiyim. Herkesin kucaklaşması lazım. Artık zaman alışılmış siyaset oyunları zamanı değildir. Geçmişte zaman zaman ortaya çıkan siyasi alışkanlıkların,
iktidar kavgalarının, bu iktidar kavgaları dolayısıyla kırıp, küsülmelerin, çözüp dağıtmaların zamanı değildir'' diye konuştu.
-Emekli Orgeneral Başbuğ'un tutuklanması-
Baykal, bir gazetecinin eski
Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ'un tutuklanması ile ilgili sorusu üzerine şunları kaydetti:
''Yaşanmakta olan sorun Türkiye'de teröre ya da darbeye karşı tedbir alma ihtiyacından kaynaklanan sorun olmanın ötesindedir. Türkiye'de teröre, darbeye karşı tedbir alma ihtiyacı elbette önemli bir konudur. Ama yaşamakta olduğumuz sorunun bu anlayıştan kaynaklandığını kabul etmek mümkün değildir. Karşımızdaki sorun bir yargı sorunudur. Bu kadar ağırlıklı iddiaların, bu kadar tartışmalı dayanaklarla, özel yetkili mahkemelerle, böyle bir zamanlama içerisinde ortaya çıkmasını makul göstermek artık mümkün olmaktan çıkıyor. Kimsenin yaşadığı acı olaylardan mutluluk duymak, bunu bir devlet politikası haline dönüştürmek hiçbir medeni toplumda kabul edilebilir değildir. Türkiye'de insanlar çok acı olayları, büyük ızdırapları yaşamak zorunda bırakılıyor. Bunların ne toplumsal vicdanda, ne ciddi bir hukuk düzeninde makul görülmesi mümkün değildir. Yani Türkiye'de çok ciddi bir hukuk, yargı sorunu var. Bu açıkça ortadadır. Tartışma götürmez bir gerçektir.''
Baykal, içerisinde bulunulan durumu ''acı bir
manzara'' olarak nitelendirerek, ''Son referandumda
HSYK'nın ve
Anayasa Mahkemesi'nin yapısı değiştirilmemiş olsaydı, bu olaylar yaşanır mıydı? O değişiklikler yaşanmamış olsaydı, özel yetkili mahkemeler diye bir hukuk ötesi mekanizma, yargılama mekanizması, bir sıkı
yönetim tedbiri Türkiye'nin ileri demokrasiye geçtiği söylenen bu döneminde uygulanıyor olmasaydı, bu olaylar yaşanır mıydı? Eğer HSYK ve Anayasa Mahkemesi'nin yapısı değişmemiş olsaydı, elinizi vicdanınıza
koyun söyleyin,
Deniz Feneri tahliyeleri olur muydu?'' dedi.
''Türkiye'de yaşanan bu süreç bir hukuk süreci, bir yargı süreci değildir'' diyen Baykal, şöyle devam etti:
''Öyle görünebilir. İş mahkeme salonundadır, iş savcılıktadır,
adliye koridorundadır, ama bu demek değildir ki yaşanan olay bir yargı sürecidir. Siyasi süreçtir. Maalesef siyasi süreç adliye koridorlarına girmiştir. Çok acı bir gerçek, bunu söylemekten gerçekten ızdırap duyuyorum. Bir
hukukçu olarak ızdırap duyuyorum. Bize hukuk, yargı saygısı öğretildi, bizim kişiliğimizin temelinde bu anlayış vardır.
Yargı kararına saygı göstermek, anlamak. İşimize gelse de gelmese de yargının gereğidir diye bunu günlük siyasi tartışmanın dışında tutmak.
Temel bu, kural bu. Elbette böyle olması lazım. Üzüldüğümüz olaylara da 'şeriatın kestiği
parmak acımaz kardeşim, taşıyacağız' demek istiyorum. Ama bunu söylemenin mümkün olduğunu maalesef düşünmüyorum. Çok acı bir olay.''
Baykal, adalete olan güvenin Türkiye'de çok ciddi şekilde tartışıldığını belirterek, ''Demokrasi bir oyun haline geldi. Türkiye böyle bir noktaya doğru hızla gidiyor. Bu böyle gitmez. Türkiye'nin müthiş birikimi var. Yaşanan acı olaylar ızdıraplara yol açabilir. Pek çok insan,
aile, büyük mağduriyet yaşamış, mahkum olmuş olabilir. Bu aylar, yıllar sürer, ama bu böyle gitmez, bir yerde bu aşılır. Böyle olaylar geçmişte de yaşandı. O dönemde yaşananların şimdi tekrar etmesini kabul etmem mümkün değil. Hukuk siyasi intikam aracı değildir'' diye konuştu.
Baykal, davanın nerede görüleceği konusunda ise şunları kaydetti:
''Çok temel bir konu. Anayasa bir
düzenleme yapmış, bir usulu düzenleme yapmış, Genelkurmay Başkanlarının, eski ya da yeni, görevleri ile ilgili suçlardan dolayı Anayasa Mahkemesi'nde
Yüce Divan olarak yargılanması gerektiğini Anayasa hükme bağlamıştır. Bazıları diyor ki 'kardeşim darbe yapmak görev suçu mu? Darbe yapmak Genelkurmay Başkanının görevi değildir, o nedenle darbe yapıyor iddiasıyla onu yargılayacaksak, özel yetkili mahkemede yargılayalım' diyor. Tamam da bir
bakanın yolsuzluk yapmak görevi midir? Bakan yolsuzluk yaparken görevinden dolayı suç işledi diye Yüce Divan'da yargılanıyor.''
Baykal'a,
Çukurova Belediyesi Başkanı Yıldıray Arıkan ve CHP İl Başkanı Zeydan Karalar ile partililer de eşlik etti.
Baykal'ın daha sonra parti delegeleri ile basına kapalı olarak toplantı yapacağı bildirildi.
AA