Hükümet olarak öncelikle sevgiyi, barışı, kardeşliği
egemen kılmak için her türlü fedakarlığı ortaya koyduklarını ve her türlü insani yaklaşımı esirgemeden fedakarca, bazen de risk alarak bir politikayı hayata geçirmeye çalıştıklarını ifade eden
Şahin, “Bizim amacımız, hükümet olarak, parti olarak ve inanıyorum ki bütün
Türkiye olarak, sağduyulu herkes olarak, partili partisiz, hükümette olan olmayan, hepimiz itibarıyla öncelikle bize atalarımızdan, geçmişimizden
miras bu vatana, bu toprağa sahipliğimizi sürdürmek. Ama onun da ön şartı, olmazsa olmazı sevmek, bu toprağı, bu vatanı sevmektir” dedi.
“Bizim birbirimizi sevmemiz, bizim bizden başka dostumuzun olmadığını ve olmayacağını fark etmemiz gerekiyor” diyen Şahin, böyle olması durumunda bu coğrafyada onurlu ve huzurlu bir şekilde yaşanabileceğini vurguladı.
Herkesin, sorulduğunda, vatanını ve milletini sevdiğini söylediğini, bu ülkeyi en iyi hale getirmenin kendine göre bir yöntemini ortaya koyduğunu dile getiren Şahin, şöyle konuştu:
“Önemli olan, bunu hayata geçirebilmek yani yöntemlerimizi de birbirine benzeterek, yaklaştırarak bu özdeki düşüncemizi uygulamaya dönüştürebilmek. Hükümetimiz, bu noktada ön yargılardan uzak bir şekilde her alanda politikalarını ortaya koymaktadır. Bu politikaları ortaya koyarken, mesela bir örnek olarak söylüyorum, bu ülkenin coğrafi bölgeleri arasında altyapı
hizmetleri, kalkınmaya yönelik projelerde hiçbir ayrım yapmadan hatta ayrımı nispeten hizmetler itibarıyla eksiği olan bölgelerden yana pozitif bir şekilde yaparak, bakışını, uygulamalarını ortaya koymaktadır. Bir başka bakış; hükümetimiz ve kendisinin içinden çıktığı partiye oy veren bölgelerle oy vermeyen bölgeler arasında asla bir ayrıma gitmeden, bu millete hizmet edebilmektir.”
Hükümetin ve partilerinin, bu ülkede sevgiyi, kardeşliği, eşitliği, imkansızın yanında daha çok olmayı, dezavantajlının yanında yer almayı sadece lafta değil uygulamalarıyla da hayata geçirdiğine dikkati çeken Şahin, “Şimdi, memleketine, ülkesine sağduyulu, ön yargısız ve barışçıl bir bakış içinde olan herkese, daha önce yurttaşlıktan çıkarılma cezasına uğratılmış olsa bile, hükümetimiz, Sayın Baş
bakanımız ve onun ekibindeki herkes, son derece iyi niyetle, son derece güvene dayalı bir duyguyla bakmaktayız” diye konuştu.
Anter'in durumunun çok bariz bir örnek oluşturduğunu belirten Şahin, “Sayın Anter, vatandaşlığından çıkarıldığı bu ülkeye, sevgi dolu, hasret dolu ifadelerle bir bakış, bir değerlendirme yaptığı noktada artık bizim söyleyecek bir sözümüz yoktu, olamazdı. Geçmişin, 40 sene öncenin, 30 sene öncenin kavgalarına, tartışmalarına, anlamsızlıklarına takılarak bugünü inşa edemeyiz, bugünü değerlendiremeyiz” ifadelerini kullandı.
“EN ANLAMSIZ, EN ABSÜRT DÜŞÜNCELERE BU ÜLKEDE YER VAR”
Gereksiz tartışmaların ve anlamsız kavgaların yaşandığını dile getiren Şahin, “Kimin ne sözü varsa, bu ülkede söyleyebiliyor. En anlamsız, en absürt düşüncelere bu ülkede yer var. Taraftarı varsa kendine göre bir imkan, güç de elde edebilir ama taraftarı yoksa söylenir, geçer gider. Buna kimsenin bir şey dediği yok ama, bu ülkede her şey bir yere kadar mümkün. Bir başkasının hayat hakkına, bir başkasının
özgürlük alanına müdahale etmediği sürece, huzura sükuna kurşun sıkmadığı sürece bu ülkede her türlü farklı düşünceye yer var” şeklinde konuştu.
DEVLETİN ŞAFKAT ŞARTI: BARIŞÇIL OLMAK
Başbakan Erdoğan'ın, Türkiye'ye giriş yasağının kaldırılması yönünde talebi olan
Anter Anter'in mektubunu gördüğünde, “Devlet, vatandaşını dışlayıcı değil
şefkat bakışıyla bağışlayıcı bakışıyla bakmak durumundadır” dediğine işaret eden Şahin, şunları kaydetti:
“Kaldı ki, Sayın Anter, benim izlediğim kadarıyla yüz yüze görüşmedim, Sayın Başbakanımıza sade bir
mektup, kısa bir mektup yazmış. Sayın Başbakanımız, o mektubu gördüğünde, derhal Bakanlığımıza konuyu talimatla intikal ettirerek, Sayın Anter'in bir ay süreyle, geçici izinle ülkemize gelişinin gerçekleşmesini sağladık. Akabinde de kendisi, tekrar vatandaşlığa dönüş için müracaatta bulundu. Ben öyle zannediyorum ki Sayın Anter, o mektubu yazdığında tekrar vatandaşlığa döneceğinin umudu içinde değildi. Öyle bir niyetinin de olduğunu tahmin etmiyorum ama geldi, Türkiye'yi gördü ve bıraktığı tarihle geldiği tarihte çok farklı bir Türkiye ile karşılaştığını tahmin ediyorum. Onu kendisinden dinlemek gerekir. Belli ipuclarını da izleyebildiğim kadarıyla basından alıyoruz.”
ANTER'İN BAŞVURU DOSYASI, BAKANLAR KURULU'NDA
Anter Anter'in vatandaşlık başvurusu sürecindeki gelişmelerle ilgili de bilgi veren Şahin, “Sayın Anter, başvurusunu yaptı biz de evrakını tamamladık. Geçtiğimiz günlerde, yeniden vatandaşlığa alınması için o dahil birçok başvuru sahibinin evrakını, Bakanlar Kurulumuza gönderdik. Önümüzdeki birkaç gün içerisinde kararın çıkacağını
ümit ediyorum. Bu arada, Türkiye'de kalmasında izin süresi
dolmuş, onu da tekrar uzattık” dedi.
“Bu ülkeye sadakat ve sevgi duygusu besleyen herkese, devletimizin hükümetimizin yaklaşımı Sayın Anter'inki gibidir” ifadelerini kullanan Şahin, “Yani bu yaklaşım, Sayın Anter'e özel değildir. Sayın Anter gibi olan, 'ben
Türk vatandaşı olmak istiyorum, Türkiye'yi seviyorum, bu vatana sevdalıyım' diyen herkese, bizim vatandaşlık konusundaki bakışımız aynıdır” şeklinde konuştu.
POLİSE BÜYÜK ÖVGÜ: OLUMSUZ ÖRNEKLER AZALDI
Karakollardaki işkence iddialarını da değerlendiren İçişleri Bakanı İdris
Naim Şahin, “
Polis merkezleri ve
jandarma karakollarının, 24 saat, gece gündüz, yaz kış hizmet verdiğine, devletin ışığının hiç sönmediği yerler olduğuna” işaret ederek, buralarda çalışanların yetiştirilmesi konusunda devletin büyük fedakarlıklar ortaya koyduğunu vurguladı.
Karakollarda görev yapan
personelin her birinin eğitim düzeyinin düne göre çok yüksek olduğuna dikkati çeken Şahin, “Polisimizdeki yüksek öğrenim görmüş personel sayısı yüzde 85'i geçmiştir. Jandarmamız hakeza kendisini son derece yenilemiş bir teşkilatımızdır, eğitimli teşkilatımızdır, insan ilişkilerinde son derece iyi yetiştirilmiştir” dedi.
Şahin, Türkiye'de bin 300
polis merkezi ve 5 bin civarında da jandarma karakolunun hizmet verdiğini bildirerek, şunları söyledi:
“Buralardaki ilişkiler olumsuz örneklerle kendini gösteren miktarla sınırlı değildir. Buralarda çok dostça ilişkiler vardır. Burada sürekli gerçekleşen ilişkiler vardır. Şu anda karakollarımızda değişik vesilelerle işini gören insanlarımız vardır. Yani binlerce, yüz binlerce insanın, hatta milyonlarca insanın uğradığı yerlerdir. Buralarda belki de doğası gereği bazı ilişki tıkanıklıkları yaşanabilmektedir ve nerede ne yaşanıyorsa o, Bakanlığımızın, devletin takibindedir yine. Nitekim birçok olayda, dışarısı içerden haber almaktadır. Yani içerde olan olayı, polis ve jandarma kendini takip ederek dışarıyla paylaşmaktadır.”
POLİSE HAKARET EDİLİRSE İŞLER DEĞİŞİYOR
Karakollara bir şekilde gelmesi gereken kişilerin haksız tepkileri ve
hakaretvari tavırlarına karşılık güvenlik personelinin bir noktadan sonra kontrolünü kaybedip tepki gösterebildiğini, bunun sonucunda da karşılıklı bir negatif ilişki olabildiğini dile getiren Şahin, şöyle dedi:
“Bunlar son derece sınırlı ilişkilerdir ama
algılamada yanılgıyı hep birlikte yaşıyoruz. Sanki, polis merkezlerimizde, jandarma karakollarımızdaki ilişkilerimizde olumsuzluklar arttı gibi yanlış ve haksız kanaate doğru gidebiliyoruz. Gerçek, hiç böyle değildir. Polis merkezlerimizde, jandarma karakollarımızda, insanlarımız, insani ortamda gidip işlerini görebilmekte ve şikayetlerini yapabilmekte, haklarını arayabilmektedir.”
YENİ SLOGAN: İŞKENCE AYAKLARIMIZIN ALTINDADIR, ELİMİZİN TERSİYLE İTİLMİŞTİR
“Bakanlığımızın politikası, devletimizin ve hükümetimizin politikası sıfır işkencedir, sıfır kötülüktür” diyen Şahin, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Hatta bizim yeni sloganımız:
İşkence ayaklarımızın altındadır, elimizin tersiyle itilmiştir. Tabii, hukukumuz bunu itmiştir. Hukuken yasaklanmış tutumlardır, bunlar ama bunun ötesine geçip diyoruz ki, polis merkezlerimizde ve jandarma karakollarımızda bırakın işkenceyi, incitici tutum ve tavır da olmayacak. Öyle midir? Öyledir. Ama bir eksiğimiz var; karakollardaki, jandarma ve polis noktalarındaki iyi ilişkileri gidip anlatmayız, çünkü anormal bir tarafı yok, çünkü her şey normal. Sıkıntıları da haliyle anlatırız, dışarısı da anlatır. Bütün bunlara rağmen diyoruz ki; olanları da kabul etmiyoruz, onların da üzerine gidiyoruz. Disiplin yönünden yargılıyoruz ve ceza hukuku yönünden de mahkemelerde yargılanıyorlar. İllerde polis
disiplin kurullarımız, Bakanlığımızda Yüksek Disiplin Kurulumuz, her hafta yargılamalı bir şekilde, duruşmalı bir şekilde, eksiksiz katılımla toplantılarını yapmaktadır ve her hafta ihraçlar Bakan olarak benim onayıma geliyor. Ben çok sayıda ihraca
imza atıyorum. Yüzbinlerce insanla biz bu hizmeti görüyoruz. 75 milyon insanımıza yönelik olarak ve dolayısıyla bu büyük sayının içerisinde bir elin parmağıyla gösterilecek veya iki elin parmağıyla gösterilebilecek sayıdaki olumsuzluklara takılıp, bir algı yanılmasına topyekun düşmeyelim diyorum ama mevcudu da kabul etmiyoruz. Kabul etmediğimiz için de hukukun gereğini yapıyoruz. Hukukun gereği ötesinde de bir şey yapmamız mümkün değil. Yani hukuk dışılığı bizden kimse isteyemez diye düşünüyorum. Hukukun uygulayıcısıyız, hukukun savunucuyuz.”
AA