Bahçeli, partisinin,
TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, Adana'nın Kozan ilçesi Ergenuşağı Köyü yakınlarındaki Gökdere Köprü Barajı'nda, tutulan suyun patlamayla boşalması sonucunda 11
işçinin taşkınla beraber kaybolduğunu anımsattı. Bahçeli, ''Hali hazırda iki işçimize ulaşılmış, ancak bu kardeşlerimizin de
vefat ettikleri anlaşılmıştır. Bu işçilerimize Yüce
Allah'tan rahmet, yakınlarına ise
başsağlığı dileklerimi iletiyorum. Dileğim, devletin tüm imkanlarının seferber edilerek, işçi kardeşlerimize ulaşılması ve hepsinin bulunmasıdır'' diye konuştu.
''Dost ve kardeş
ülke Azerbaycan'ın'', Yukarı Karabağ bölgesindeki
Hocalı kasabasında 1992'de yaşananların, aklın ve insanlığın iflas ettiği bir zamana tekabül ettiğini belirten Bahçeli, şöyle devam etti:
''
Ermeni caniliğinin, gözü dönmüşlüğünün ve ilkelliğinin kanlı yüzü Hocalı'da bir kez daha ortaya çıkmış ve bunun bedeli de ağır olmuştur. Rus yardımıyla, Ermeni acımasızlığının Hocalı'ya ve Yukarı Karabağ'ın her bölgesine
ölüm yağdırması Türk milleti tarafından asla unutulmayacak ve dünya durdukça da affedilmeyecektir. Binlerce soydaşımız yaralanmış, kaybolmuş ve Ermeni esaretine maruz kalmıştır. Bu
manzara deyim yerindeyse Ermeni katiller tarafından yürütülen etnik
temizlik harekatının adı ve tanımından başka bir şey değildir. Herşey ortadadır ki insanlığın ufku Hocalı'da kararmış ve Ermeni ölüm makinesi fazla
mesai yapmaktan hiç yorulmamış ve vazgeçmemiştir. Yukarı Karabağ yanmış, Hocalı yıkılmış ve Türklük can evinden vurulmuştur.
Unutmayınız ki Hocalı, Türk milletinin vicdanı ve dinmek bilmeyen feryadıdır. Hocalı, milli taleptir, iddiadır ve
kalp atışıdır. Hocalı, onurdur, haysiyettir ve pazarlığı olmayacak şeref konusudur. Bununla birlikte Azerbaycan topraklarının yüzde 20'sinin hala işgal altında bulunması da hepimiz için üzüntü ve elem verici bir durumdur. Ne ilginç bir rastlantıdır ki Hocalı'da kan döken, katliama ve kıyıma liderlik yapan kişi bugün
Ermenistan Devletinin başındadır. Bu şahsın yönetimi altında bulunan Ermenistan hala vatan topraklarımızla ilgili hak iddia etmektedir.''
''Adalet ve Kalkınma Partisi Hükümeti, bunların hiçbirinden rahatsızlık duymamıştır'' diyen Bahçeli, ''Bu bağlamda Adalet ve Kalkınma Partisi Hükümeti'nin,
Sarkisyan'ı her fırsatta taltif ettiğini ve Ermeni açılımıyla vaatte bulunduğunu, açık çek sunduğunu'' öne sürdü.
''Hatta, Cumhurbaşkanı Sayın
Abdullah Gül ile Sarkisyan tribün arkadaşlığında buluşmuşlar,
Erivan ve Bursa'da birlikte maç izlemişlerdir'' diyen Bahçeli, ''Dikkat ediniz, Adalet ve Kalkınma Partisinin, bir ara kucak kucağa olduğu kişi Hocalı'da akan Türk kanının delilli, ispatlı bir numaralı ismi, sanığı ve elebaşısıdır. Açıkça söylemek isterim ki Adalet ve Kalkınma Partisi, Hocalı'daki
seri cinayetleri sevk ve idare edenleri ağırlamış, birlikte protokoller hazırlamış, bunlara tarihimizi sorgulatmış ve tabuları yıkmak adına milli gururumuzu küstahça çiğnetmiştir'' şeklinde konuştu.
''Erivan uşakları, sözüm sizedir''
Fransa'nın ''Karabağ meselesini'' çözmek için kurulan Minsk Grubu'ndan da ayrılması gerektiğini vurgulayan Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Kafkaslardaki istikrar ve düzen, Yukarı Karabağ işgali son bulmadıktan ve Ermeni eziyeti bitmedikten sonra tam olarak sağlanamayacaktır. Ermenistan silahlı unsurları, Karabağ etrafındaki yedi reyondan ön şartsız geri çekilmeli, burada Azerbaycan egemenliği yeniden tesis edilmelidir. Yukarı Karabağ'ın işgal ve esaret altına alınmasından sonra mülteci ve göçmen durumuna düşen soydaşlarımızın evlerine dönmesi, topraklarına kavuşması ve zararlarının ödenmesi mutlaka temin edilmelidir. Karabağ meselesinin çözümü amacıyla kurulan 'Minsk' üçlüsünün yıllardır süreci oyalamaktan, sündürmekten ve küresel güç merkezlerinin karşılıklı stratejik avantajları ve hedefleri uğruna Karabağ'ı alet etmekten başka bir işe yaramadığı üzeri bastırılamayacak bir gerçektir. Bu itibarla, yeni bir
Keşmir vakasına neden olmamak için, en başta ülkemiz olmak üzere, bölgesel aktörler ve taraflar inisiyatif almalı ve sürece müdahil olmalıdır. Diyebilirim ki, Yukarı Karabağ huzura ermeden, Hocalı;nın gözyaşları silinmeden hiçbirimize huzur ve rahat yüzü yoktur.
'Hepimizi Ermeniyiz' diyen Erivan uşakları, sözüm sizedir. Diasporanın
gönüllü ve güdümlü elçileri çağrım size yöneliktir. Taşnak terörünün içimize sızan parçaları, aziz milletimizi soykırımcı görme ve gösterme konusunda özel talimatlı çevreler mesajım bizzat sizinle ilgilidir. Şayet hala insanlıktan tümüyle azade değilseniz, vicdanlarınız bütünüyle nasır tutmamışsa Hocalı'nın hakkını teslim edersiniz, 21. yüzyılın en hunhar saldırısını siz de şiddetle kınarsınız. Bize göre, Hocalı'nın hakkını vermek, acısını derinlerde duymak için önce ahlak ve milli vicdan gerekmektedir.''
-''Travmalar, dramlar...''-
''Türk milletinin ızdırapları, travmaları, dramları kimsenin iştahını kabartmamalı, kimseyi heveslendirmemelidir'' diyen Bahçeli, ''millet davasını, ortak felaketleri kendi siyasi ve bireysel egolarını tatmin etmek için vasıta yapanların, en az
sözde soykırım imalatçısı sefil çevreler kadar zarar verici olduklarını'' söyledi.
Suriye'deki gelişmelere de değinen Bahçeli,
Esad yönetimi ile
muhalifler arasındaki kanlı
rekabet ve çekişmenin her geçen gün yeni bir boyut kazandığını belirtti.
Şam'ın üzerinde toplanan kara bulutların gittikçe koyulaştığını ve uluslararası karışmanın ayak seslerinin artık daha net duyulduğunu savunan Bahçeli, şöyle konuştu:
''Bu gerçeklerin ışığı altında, Suriye'nin ve mevcut rejimin uzun süreli ayakta kalması bir hayli zor görülmektedir. Geçen hafta Tunus'ta düzenlenen 'Suriye'nin Dostları Konferansı'nda alınan kararlar bir dönüm noktası olmuş ve işleyen süreci daha da hızlandırmıştır. Hatırlarsanız, Libya'da Kaddafi'nin devrilmesine ve öldürülmesine giden kanlı süreç, yine böyle bir uluslararası dostlar konferansıyla başlamış ve bu ülke Haçlı pençesine teslim edilmişti.
Ancak bizi endişelendiren hususlardan birisi ise muhalif sözcülerin, Suriyeli Kürtlere özerklik statüsü verme konusundaki vaatleri ve beyanları olmuştur.
Irak işgalinin ardından oluşan
peşmerge yönetiminden sonra, Suriye'nin de benzer bir akıbete uğraması güney sınırımızda yeni bir özerk yönetimin ortaya çıkmasına neden olabilecektir.
Kamışlı, Cezire ve
Halep bölgelerindeki Kürtlerin Irak'ın kuzeyine eklenme istek ve çağrıları, Erbil'i,
Lazkiye limanıyla denize bağlayacak koridoru açacak, bu kapsamda dört parçalı büyük
Kürdistan'ın inşa faaliyeti tam kıvamına gelecektir.
Geçtiğimiz günlerde, Erbil'deki bir toplantıda, aralarında, siyasi bölücü BDP temsilcilerinin de yer aldığı bir ortamda dile getirilen görüşleri ve sözde güney-kuzey Kürdistan tasnifini bu minvalde ele almak gerekmektedir.
Gelişmelerden ortaya çıkan bir diğer netice, küresel operasyonların
propaganda silahları arasına 'dostluk' kavramının da girdiği görülmektedir. Esasen artık kimin dost kimin düşman olduğunun bir manası ve kıymeti harbiyesi kalmamıştır. Önemli olan, BOP'a kimin sadık olduğu, Haçlı zihniyetine kimin dostluk gösterdiği ve emperyalizme kimin
destek çıktığıdır. Adalet ve Kalkınma Partisinin bu alanda gözleri kamaştıran bir rolü ve çabası olduğu tüm çıplaklığıyla ortadadır.''
''Suriye'de rejimin yıkılmasından sonra doğabilecek otorite boşlukları, bölgesel
hasar ve tahribatları enine boyuna öngörmeden şuursuzca hareket eden Adalet ve Kalkınma Partisi zihniyetinin, böyle giderse ülkenin başına büyük belalar açacağını'' öne süren Bahçeli, ''Etnik ve mezhep temelli bir yangının, sınırlarımıza intikal ve sirayet etmesi de Allah muhafaza ama uzun sürmeyecektir. AKP zihniyeti sonu görülmeyen maceraya atılmaktan vazgeçmeli, savaş naraları atmaktan uzaklaşmalı, Esad yönetimiyle muhalifler arasında
diyalog kanalları oluşturmalıdır'' diye konuştu.
Bahçeli,
Türkiye için Bağdat'ın, Şam'ın ve Tahran'ın, istikrarı ve bütünlüğünün tartışmasız olduğunu söyledi.
'ZORUNLU EĞİTİM 12 YIL OLMAYACAK'
MHP Genel Başkanı
Devlet Bahçeli,
AK Parti iktidarı döneminde eğitimde bilimsel yöntemler yerine deneme-yanılma yöntemleri uygulandığını, TBMM'ye sunulan 4+4+4 teklifiyle 'zorunlu eğitimin kesintisiz 12 yıla çıkmasının söz konusu olmayacağını' söyledi.
Partisinin grup toplantısında konuşan Bahçeli, 4+4+4 modelini öngören 'İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'ni değerlendirdi. AK Parti hükümetlerinde, bugüne kadar dört
Milli Eğitim bakanının görev yaptığını ifade eden Bahçeli, şöyle devam etti: "Her bakanın kendine ait bir politikası olmuş, gelen, gidenin uygulamalarını reddedercesine, kendi zihniyetindekileri hayata geçirmenin çare ve arayışı içinde olmuştur. Zannedersiniz ki AKP'nin bir eğitim politikası ve gelecekle ilgili bir hedefi bulunmamaktadır. Hadiselerin görünen yüzü böyledir, ortaya çıkan gerçekler buna işaret etmektedir. Sorarım sizlere, her bakanla birlikte eğitim sisteminin bütünüyle değişmesine, yeni bir kulvara girmesine acaba dünyanın neresinde tesadüf edilmektedir? Bu kapsamda, AKP grup başkan vekilleri imzasıyla TBMM'ne verilen 'İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi' kamuoyuna zorunlu eğitimin 12 yıla çıkartılması şeklinde yansıtılmıştır. Ancak ortaya çıkan durum, zorunlu eğitimin bazı hallerde 4 yıllık
ilköğretim birinci kademeyle sınırlandırılacağını göstermiştir. Birçok mahsuru içinde barındıran bu sözde hazırlığın, geleceğimize katkı sağlaması ve evlatlarımızın ihtiyaçlarını karşılaması söz konusu bile olmayacaktır. Ancak, dün itibariyle teklifte eleştirilere neden olan ilk 4 yılın ardından
açıköğretim seçeneğinden geri adım atıldığı ve açıköğretim uygulamasının ikinci 4 yılın ardından devreye sokulacağı kamuoyuna yansımıştır. Böyle olsa bile, zorunlu eğitimin kesintisiz 12 yıla çıkması söz konusu olmayacaktır."
YENİ İSTİSMAR ALANLARI AÇILMASIN
Tartışmaların genelde meslek liseleri, özelde imam hatip liseleri ekseninde yürütülmesinin 'kutuplaşmaya davetiye çıkardığını' belirten Devlet Bahçeli, konuşmasını şöyle sürdürdü: Bu ülkede meslek veya imam hatip lisesinde okuyan evlatlarımızın hiç kimseden eksik kalır yanı ya da herhangi bir yetersizlikleri bulunmamaktadır. Ve geçmişte yaşanan haksızlıkların,
adaletsizliklerin bizim açımızdan meşru hiçbir tarafı da görülmemektedir. Düz liselerde okuyanlar neyse, imam hatiplerde okuyan evlatlarımızda aynı değer ve takdire layıktır. Bu nedenle yeni istismar alanları açmadan, AKP'nin eğitim politikasını ve gündeme taşıdığı önerilerini gözden geçirmesinde ve yeniden değerlendirmeye tabi tutmasında sayısız yararlar ve hayırlar olacağı aşikârdır."