Bahçeli, sivillerin şehit kategorisine alınmasının "bir dereceye kadar doğru bir karar" olduğunu ifade ederek, düzenlemenin bazı soru işaretlerini de beraberinde getirdiğini ifade etti. Bahçeli, şöyle devam etti:
"Buna göre, Uludere'de ölenlerle birlikte Hrant Dink'in de
şehitlik kapsamına alınabileceği; konu ile ilgili çalışma yürüten
bakan tarafından duyurulmuştur.
Öncelikle şunu söylemek lazım ki; şehitlik hukuki bir terim veya içerik değil, dini ve milli bir kıymet hükmüdür. Kimlerin şehit sayılacağını ve kimin şehitlik makamına yükseldiğini hukuki müdahalelerle
tayin etme mezuniyeti kimsede yoktur. İnancımız; şehitliğin hangi hallerde olacağını ve kimse şehit denileceğini ifade etmiş ve bu konudaki sınırları kalın olarak çizmiştir. Yüce
Allah'ın isimlerinden biri olan şehit; ölmeyeni aksine Rabbimizin katında diri olan ve onun ikram ettiği nimetleri gören,
kıyamet günü inkarcıların aleyhine Peygamber
Efendimiz ile birlikte şahitlik yapacak, ayrıcalıklı ve mukaddes bir kimsedir. Her hal ve şart altında
vefat eden birinin şehit olabilmesi için
Müslüman olması mutlak anlamda gereklidir."
"ŞEHİTLERİMİZİ AYAĞA DÜŞÜRMEK HİÇ KİMSENİN HADDİ DEĞİLDİR"
Bahçeli, "Bunlara aldırmadan, AKP hükümetinin savurganca ve düşüncesizce şehit tanımını genişletme çabası abesle iştigal olduğu kadar Allah ve vatan uğruna hayatlarından olan kahramanların ruhlarına haksızlık ve saygısızlıktır. Şehitliği sulandırmak, şehitlerimizi ayağa düşürmek hiç kimsenin haddi değildir." dedi.
Bahçeli, şu ifadeleri kullandı: "
Başbakan Erdoğan'ın şehit yakınlarımızı ellerde ve gönüllerde yüceltmek yerine şehit tanımı ile oynaması ve bu manevi kavramı dünyevileştirmesi büyük bir gaflet ve basiretsizliktir.
Mesela;
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni'yken uğradığı silahlı saldırı ile hayatını kaybeden Hrant Dink'i nasıl ve hangi
yetki ile şehitlik mertebesine çıkarmak mümkün olacaktır? Ya da
kaçakçılık yaptıkları sabit ve net olan kişileri şehit olarak görmek hangi aklın ve mantığın ürünü olarak değerlendirilecektir?"
"ŞEHİTLİK RÜŞVET DEĞİLDİR"
Bahçeli, "Unutulmamalıdır ki şehitlik makamı ve payesi birilerini teskin ve taltif etmek için verilecek rüşvet değildir. Sus payı, maddi imkanlardan yararlandırmak için
ekonomik bir vasıta, önüne gelene gelene dağıtılacak ulufe olarak da kesinlikle görülmemelidir. Şehitlik, kanını, canını, fani bedenini; vatan,
bayrak, millet ve Allah yolunda hasredenlerin buluştukları kutlu ve mukaddes bir
ilahi dergâhın adıdır.
Yeri gelmişken sormak isterim ki; Başbakan kafasına göre şehitlik ehliyeti dağıtacak, önüne gelene de bu değeri lütuf olarak verecek cüreti ve yetkiyi nereden almaktadır? Kendisini şehitliği
tescil eden ve onay veren bir konumda nasıl görebilmektedir. Bu şirk, maneviyat tüccarlığı,
inanç karaborsacılığı ve manevi değer stokculuğu değil midir?" şeklinde konuştu.