Kanadoğlu pabucu ters giydirdi !

50 bin kişiyle mahkeme basmaya kalkan Anayasa profesörü nereye koşuyor? Kanadoğlu şapkadan ne çıkartacak?

<b>Kanadoğlu pabucu ters giydirdi !</b>

BATUM'UN İŞİNİ KANADOĞLU BOZDU CHP Genelbaşkan yardımcısı Süheyl Batum, Silivri'den Meclis'e yol açmak için kolları sıvadı. Önce; 50 bin kişiyle Silivri'deki Ergenekon davasına bakan mahkemenin kapısına dayanmayı teklif etti. Sonra; teröristbaşına övgüler düzen Ergenekon sanığı Yalçın Küçük'ün planını hayata geçirmek üzere, diğer Ergenekon sanıkları Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan'ın CHP'den milletvekili yapılmasını istedi. CHP'li milletvekillerinin sanık avukatlarına ayrılan bölümde Ergenekon davasını izlemelerinden sonra şimdi partinin genelbaşkan yardımcısı mahkemeyi baskı altına almak için organizasyon yapıyor. Bir davanın siyasallaşmasına bundan daha anlamlı bir örnek olmasa gerek. Süheyl Batum'un bugünlerde Ergenekon sanıklarının kurtarıcısı rolüne soyunması ve Silivri'den Meclise transfer çalışmaları için vaadlerde bulunması, CHP'de nasıl bir çalkantıya sebep olacak göreceğiz. Zira Batum'un; Silivri'de “mesajı aldım gerekeni yapacağım” yönündeki sözleri parti içinde rahatsızlık oluşturmaya başladı bile. Zaten Batum'dan çok hazzetmeyen Gürsel Tekin, genel başkan Kılıçdaroğlu'nun Silivri meselesine temkinli yaklaşması için çaba sarf ediyor. Kılıçdaroğlu'nun özellikle Güneydoğu politikasını şekillendirmek için parti meclisine aldığı Sezgin Tanrıkulu ise Batum'a gönderme yaparcasına “hiç kimsenin avukatı değiliz, hiçbir davanın da avukatı değiliz” dedi. Ergenekon avukatlığının da ötesine geçerek, 50 bin kişiyle mahkemenin kapısına dayanmaktan bahseden Anayasa profesörü Batum ise özellikle Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan'ı, CHP saflarında milletvekili olarak Meclis'e taşıyıp cezaevinden kurtarmak istiyor. Batum bunun için parti meclisine teklifte bulunacağını açıkladı. Batum; bir önceki seçimde DTP'nin uyguladığı yöntemi kullanmayı planlıyor. Şu anda BDP milletvekili olan Sabahat Tuncel, terör örgütü sanığıyken cezaevinden bağımsız aday olmuş ve milletvekili seçilmişti. Ancak Sabahat Tuncel'in vekil olabilmesine o zaman itiraz eden bir kişi vardı. O da eski Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, nam-ı diğer 367 Sabih Kanadoğlu'ydu. Tuncel'in milletvekili seçilmesinin onu cezaevinden kurtarmaya yetmeyeceğini söylemişti Kanadoğlu ve Anayasa'nın 14 ile 83. maddelerini örnek göstermişti. Kanadoğlu, Sabahat Tuncel'in seçilmeden önce suç işlediği gerekçesiyle vekilliğinin geçersiz olduğunu iddia etmişti. Hatta Kanadoğlu; Sabahat Tuncel'in milletvekili seçilse dahi tahliye edilemeyeceğini ileri sürmüştü. Kanadoğlu'nun itirazı üzerine; Tuncel'i, vekil seçildiği için serbest bırakan mahkeme, daha sonra tahliye gerekçesini değiştirmek zorunda kaldı. Kanadoğlu haklıydı çünkü Anayasanın temel hak ve hürriyetlerin kötüye kullanılmasını belirleyen 14. maddesi; “Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve laik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz. Anayasa hükümlerinden hiçbiri, Devlete veya kişilere, Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz” diyor. Anayasanın 14.maddesi açıkça; anayasal düzeni bozmaya yönelik darbe ve terör suçlarına atıfta bulunuyor ve anayasada yer alan hak ve hürriyetlerin, kişilere bu tür faaliyetlerde bulunma hakkı vermediğine vurgu yapıyor. Anayasanın 83. maddesi ise; milletvekili dokunulmazlığını düzenliyor ve; “seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen bir milletvekili, Meclisin kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz. Ağır cezayı gerektiren suçüstü hali ve seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla, Anayasanın 14'üncü maddesindeki durumlar bu hükmün dışındadır” diyor. Dolayısıyla buradan hareketle; demokratik düzeni bozmayı amaçlayan faaliyet içinde bulunmak, kişi milletvekili dahi olsa anayasaya göre bir hak ve hürriyet olarak görülmüyor. Peki o halde; anayasal düzeni bozma ve laik demokratik cumhuriyeti yıkma gibi terör suçlarından sanık bir kişinin, cezaevinden milletvekili seçilmesi durumunda onun parlamentoya gelebilmesinin önü nasıl açılabilir ? Bu ancak ve ancak mahkemenin o kişiyi tahliyesiyle mümkün. Anayasa'nın 14. maddesi kapsamına giren suçlarda; mahkeme sanığı tahliye etmezse milletvekili seçildiği için otomatikman meclise gitme hakkını elde edemiyor. Mahkeme ise bu kişiyi ancak “kuvvetli kaçma şüphesi bulunmadığı” gerekçesiyle tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edebilir. Sabahat Tuncel de; Sabih Kanadoğlu'nun itirazı üzerine mahkeme tarafından bu gerekçeyle tahliye edilmişti. Dolayısıyla Süheyl Batum'un girişimiyle Silivri'den milletvekili seçilecek isimler her kim olurlarsa olsunlar, ancak ve ancak davaya bakan mahkemenin istemesi halinde tahliye olabilirler. Netice itibariyle Batum'un bugün Ergenekon sanıklarını kurtarma formülü, zamanında 367 Sabih Kanadoğlu'na takılmış. Şimdi CHP Silivri'nin tamamını da aday gösterip milletvekili seçtirse; ancak mahkeme heyeti izin verirse cezaevinden çıkıp meclise girebilirler. Mahkeme izin vermezse ne olur ? Vekil olmanın olmazsa olmazı olan Anayasa'nın 81'inci maddesindeki milletvekili yeminini edemedikleri için vekillikleri başlamaz. Cezaevinde “sayın vekilim” diye namları yürür o kadar. Bakalım şimdi Kanadoğlu şapkadan yeni bir içtihat çıkarmaya kalkacak mı ? Bu da; 50 bin kişiyle mahkeme basmaya kalkan Anayasa profesörüne küçük bir hatırlatma. ABDULLAH ABDULKADİROĞLU [email protected]
<< Önceki Haber Kanadoğlu pabucu ters giydirdi ! Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER