Ancak, hem hezimete uğrayan partililer, hem de onları
destekleyen çevreler ilginç bir yaklaşım ortaya koydu. Yenilginin suçunu millete attılar. Sivil
toplum kuruluşlarını ayağa kaldıran
suçlamaların ilki
CHP'li
Onur Öymen'den geldi. Öymen, "AKP'nin
seçimi kazanması mantıkla izah edilemez. Bunda rasyonel olmayan sebepler aramak gerekir." dedi. Seçim sürecinde, cumhuriyet mitinglerindeki kalabalığa dikkat çekip,
iktidarın hezimet yaşayacağını savunan bazı köşe yazarları da benzer görüşler dile getirdi.
Cumhuriyet'ten
Oktay Akbal, "Aziz Nesin'in 'Türk
halkının yüzde ellisi aptaldır' sözü boşuna uydurma mı?" diye sordu.
Milliyet'ten
Melih Aşık, arkadaşı Fahrettin Fidan'a atfen halkın mesajını şöyle aktardı: "...Ananı al da git... deyip seni aşağılıyor, diyenlere (halkımız), 'ben onun yürüyüşüne hastayım' mesajını vermiştir."
Hürriyet yazarı Bekir
Coşkun,
AK Parti'ye oy verenlerin utandığını iddia ederken,
Emin Çölaşan, anketlere tepki gösterdiği için özür diledi: "D
emek ki uzayda yaşıyormuşuz."
Halkın tercihleri yüzünden
hedef yapılmasına toplumun farklı kesimlerinden sert tepki geldi. Siyasetçisinden hukukçusuna,
sivil toplum temsilcisinden psikoloğuna kadar hemen herkes aynı sonuca vardı: Halkın iradesi hiçe sayılıyor. En ilginç yorum ise ünlü psikiyatr
Nevzat Tarhan'dan geldi. Tarhan, seçimden başarısız sonuçlar alıp sorunu halkta görenler için "Freud'un kulakları çınlıyor." diyor.
Gazeteci Derya Sazak, "Halkın yüzde 47'si oy vermiş, yanlış mı yapıyor? CHP hiç mi hata yapmadı? Bırakın kazananları eleştirmeyi de kendi özeleştirinizi yapın." uyarısında bulunuyor.
ANAP'ın bir seçim yenilgisi yaşadığı seçim gecesi sarf ettiği samimi söz siyasi tarihe geçen eski
bakan Oltan Sungurlu, benzer olgunluğun şimdiki mağluplar tarafından sergilenmemesine içerliyor. Merhum Turgut Özal'ın lideri olduğu ANAP, 1989 yerel seçimlerinde büyük oy kaybına uğrayınca partinin o dönemki
teşkilat başkanı Sungurlu, "Üzerimizden silindir geçti." demişti. Ertesi gün
gazeteler bu başlıkla çıkarken, ANAP seçim başarısızlığının sebeplerini masaya yatırıp kendisini sorgulamıştı. Sungurlu, 22 Temmuz seçimlerinden çıkan sonuçları Zaman'a değerlendirirken başarısız partilerden sadece DP lideri Mehmet Ağar'ın
istifa ettiğini hatırlatıyor. AK Parti'nin üst üste ikinci kez tek başına iktidara gelmesini "Demokrasi tabana yayılmıştır." sözleriyle özetliyor. Sungurlu, şunları söylüyor: "
Başarısızlığı 'halk bilinçsizce oy vermiştir' yaklaşımıyla örtmeye çalışmak,
demokrasinin halka yayılmasıyla ellerindeki
ülke yönetimini kaybettiklerini düşünen aristokrat sınıfının hazımsızlığıdır. Bu psikoloji, iktidarlarını kaybedenlere aittir. AK Parti'nin başarısı beklenen bir neticeydi. Bu parti, milletin oylarına sahip olmuştur. Seçimden mutsuz ayrılanların halkın AK Parti'ye neden oy verdiğini incelemeleri gerekir. Şapkalarını önlerine koysunlar."
Başarısız
siyasetçiler kılıf arıyor
Eski CHP Genel Sekreteri
Adnan Keskin de, bir dönem ağır seçim yenilgisi yaşayanlardan. 1999 seçimlerinde CHP'nin
baraj altında kalmasıyla yaşanan büyük şoku iliklerine kadar hisseden Keskin, başarısız politikacıların halkı suçlayarak aklanma yoluna gittiklerini belirtiyor. Keskin, başarı için halkı ikna ederek projelerin anlatılması gerektiğini aktarıyor: "Seçimde istediği oyu alamayanlar, bilim adamlarını da içine alacak bir kadro kurarak otokritik yapmalı. Ancak başarısız siyasiler kusurlarını kapatması için toplumu suçlayarak kendilerini aklamaya çalışıyor. Özellikle CHP'deki bu anlayış yeni değil.
Baykal ve arkadaşları siyasal anlayışa yeni tanım kazandırmak istiyor herhalde. AK Parti muhalefetin başarısızlığından dolayı başarılı oldu. Kendi sol değerlerini unutan, sağın defolu birtakım adamlarıyla seçime girerseniz bu sonuç normal."
Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ömer Faruk Gençkaya, seçimde başarılı olamayan siyasi partilerin
örgüt yapılarının zayıf olduğuna dikkat çekiyor. "AK Parti yeni bir parti olmasına rağmen deneyimlerin ışığında gece gündüz çalışınca eksikleri kapattılar ve böyle bir başarı kazandılar." diyen Gençkaya, seçim öncesinde parti örgütleri üzerine araştırma yaptığını, muhalefet partilerinin alternatif iktidar partisi olacak örgüt yapısı içinde olmadıkları sonucuna ulaştığını belirtiyor. Seçimden başarısızlıkla çıkan partilerin yüzeysel değerlendirmeler yerine
seçmen davranışını inceleyecek somut araştırmalar yapması gerektiğine vurgu yapıyor: "Seçmen, güven ve inandırıcılığı AK Parti'de görmüştür. Muhalefet partilerinin dikkate alması gereken en önemli nokta burasıdır. Buna göre bu partilerin liderlerinin yeni siyasi söylemler geliştirmesi gerekiyor."
Seçimin galibi iktidar partisi de halkın suçlanmasına bir anlam veremiyor. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı
Reha Denemeç, partilerinin kurulduğundan bu yana halkın içerisinde olduğunu ve halkın yüzde 60-70'ini temsil ettiğini söylüyor. "Halk, hizmetlerine ve partiyi kendisinden görmesine oy verdi." diyen Denemeç, şöyle devam ediyor: "Halkın bilinçsiz oy kullandığı yaklaşımı doğru değil. AK Parti, toplumdan kendisini soyutlamamıştır. Sosyal
Güvenlik Sistemi, KÖYDES projesi,
ekonomik başarıları halk görmüş ve değerlendirmesini bilinçli bir şekilde yapmıştır.
Cumhurbaşkanlığı seçimi dönemindeki haksızlığı da gördüler ve bu haksızlığı kendilerine yapılmış gibi kabul ettiler. Halka tepeden bakmak, halkı anlamamak, çözüm değildir."
----------------------------------------------
Sivil toplumdan sert tepki:
Milletin iradesine saygı gösterin
Seçim sonuçlarından sonra yapılan yorumlar, sivil toplum örgütlerinin de tepkisini çekti. 'Cahil halk' yorumlarını kınayan STK'lar, herkesi milletin iradesine saygı göstermeye çağırdı. Tepkiler şöyle:
Ahmet
Aksu (
Memur-Sen Genel Başkanı): "Halk için 'bilinçsiz, cahil' yorumunu yapanları ben buradan 'kara cahil' ilan ediyorum. Halk, televizyon, gazete, internette yayınlanan binlerce haberi okuyor, değerlendiriyor, bilinçleniyor ve kararını öyle veriyor. Seçim sonucu, halkı ayıplayarak, kendi fikirlerini empoze etmeye çalışan bir avuç elite halkın bir tokadıdır. Artık, onların da halkın inançları ile halkın değerleri ile çatışmayı değil, barışmayı seçmesi gerekiyor. "
Salih Kılıç (
Türk-İş Genel Başkanı): Halk bilmiyor diye bir şey yok, halkın iradesine herkes saygı göstermeli. 1989 yılından bu yana halk, çok partiyi barajın altına götürmüş, sonra tekrar çıkarmıştır. Halkın kararı, istikrarın devamını sağlamaktan yana olmuştur. Bunu da kimse 'cehalet' olarak görmemeli. Herkes halkın kararına saygı göstermeli.
Tahir Hatipoğlu (Eski Tüm Öğretim Üyeleri Derneği Başkanı): 1950'den beri sol partiler kazanamadıkları seçimi halkın üzerine atarlar. Cahil derler. Bu seçimde de aynı teraneyi söylüyorlar. Bu kesimin artık bu söylemlerden vazgeçmesi gerekiyor."
Arif Ali Atay (Divriği
Kültür Vakfı Başkanı): "Küçümsediğiniz zaman siz
küçük kalıyorsunuz. En aptal insan karşısındakini aptal yerine koyan insandır. Emek vermezseniz, seslenmezseniz,
sabır göstermezseniz ve sahiplenmezseniz başarıyı yakalayamazsınız.
Süleyman Çelebi (DİSK Genel Sekreteri): Sonuçlar, resmî ideolojinin prangası haline getirilen politikaların halk tarafından kabul edilmediğinin kanıtıdır. Bu süreçte halkı suçlamak değil, halka saygı duyulması gerekiyor. Aldıkları başarısızlığı halka yüklemek kimseye bir şey kazandırmaz. Çağdaş ülkelerde özeleştiri mekanizması çalıştırılır.
[İŞTE TEPKİ ÇEKEN YORUMLAR]
Onur Öymen (CHP Genel Başkan Yardımcısı):
Vatandaşlarımızın geniş kesimlerinin bu kadar sıkıntı çektiği bir dönemde bu iktidar partisi oylarını artırabiliyorsa bunda rasyonel olmayan bazı sebepler aramak gerekir. Eğer siz sıkıntı,
açlık çekmenize rağmen hayatınızdan hiç memnun olmamanıza rağmen, sabahtan akşama kadar her gün hükümeti eleştirmenize rağmen gidip de hükümet partisine oy veriyorsanız, bu işte mantıkla açıklanmayacak bir şey var demektir.
Orhan
Karataş (
Ortadoğu Gazetesi): Bir ülkede milletin yarısına yakınının ülke gerçeklerine bu kadar ilgisiz, bu kadar duyarsız kalması çok tehlikeli bir durumdur.
Kömür ve makarnanın bu seçimin sembolü olacağını biliyordum; ama bu kadarını asla tahmin etmiyordum. Türk milletinin bu kadar
ucuz ve sıradan şeylere tenezzül etmesi, aslında çok vahim bir durumdur. MHP var oldukça bu vatan ilelebet yaşayacaktır. Ülkeye sahip çıkmak,
ihanetin karşısında durmak ayrı bir iştir. Ancak, kimse MHP'den yetkilerinin dışında bir şey beklemesin.
Melih Aşık (
Milliyet Gazetesi): Efendim, halkımız bu seçimde, "Laiklik tehlikede, ülke yavaş yavaş bölünme noktasına getiriliyor, en stratejik varlıklarımız yabancılara peşkeş çekiliyor" diyenlere "Sen bunları boşver de bizim nohuttan ve kömürden haber ver" mesajını vermiştir. "Adamlar resmen çalıyor" diyenlere "Çalsın ama iş de yapsın" mesajını yollamıştır. "Senden çaldıklarının bir bölümünü sana sadaka olarak dağıtıp oyunu alıyorlar" diyenlere, "Ama ben de onlardan kömür alıyorum" mesajını vermiştir. "Adam, ben senin çocuğuna iş bulmak zorunda değilim, seninki de işsiz kalsın... Ananı al da git...
Askerlik yan gelip yatma yeri değildir, vs. deyip seni her fırsatta aşağılıyor" diyenlere, "İstediğini desin, ben onun yürüyüşüne hastayım" mesajını vermiştir.
Cüneyt Arcayürek (
Cumhuriyet Gazetesi): Halkımızın büyük çoğunluğunun laik cumhuriyeti savunan, yolsuzluk ve yoksulluğa karşı çıkan partiler yerine,
laiklik karşıtı, dış sorunlarda ulusal yararlara sahip çıkmayan, teslimiyetçi siyaset anlayışında olan bir partiyi ve onun iki
torba kömür, bir paket
yiyecek ve dağıtılan 300 milyon liraya, ağzı bozuk liderini bu denli yeğleyeceğini
hesap edemedik. Amaç AKP'yi iktidardan indirmekti. 'Güneşli günler göreceğiz çocuklar diyebilmekti.' Fakat ne çare."
Özgür Çakmak (Seçilemeyen
İzmir milletvekili adayı): Bu halkla yola çıkılmaz. Ortaya çıkan tablodan utanç duyuyorum. Halkımız maalesef küçük paralara satıldı. Şehidine ihanet eden bir halkla karşı karşıyayız. Halkımız bu kadar çıkarcı olmamalıydı. Ben bütün dünyayı neredeyse dolaştım; ama bu halk kadar kişiliksiz bir halk görmedim.
Hasan Pulur (Milliyet Gazetesi): Oh çok
şükür, bundan sonra "
türban" diye bir sorunumuz kalmaz, herkes başını örter, gider okula, fakülteye, mahkemeye, daireye... Çankaya'ya türbanlı "first lady" çıkamazmış. Niye o! Millet, laikliğe güle güle dedikten sonra, Çankaya'nın örtüsü, türbanı mı kalırmış?.. Bırakın başörtüsünü, türbanlı meselesini... Siz "Şeyini şey ettiğimin şeyi!" diyen
Meclis Başkanı'na bugüne kadar katlanmadınız mı? Bundan sonra da katlanıverin ne olacak? Daha nelere katlanacaksınız, hele bekleyin! Bu gidiş, bugüne kadar eleştirdiğimiz ya da eleştirilen sorunların, sandığımız kadar seçmenin nezdinde itibarı olmadığının delilidir. Hele öyle "gemiymiş, gemicikmiş" gibi safsataların kimsenin aklını karıştırmadığı, onların "teşehhüt miktarı" kadar düşünülmediği ortadadır. Hele hele "Al ananı git!" lafı kimsenin kılına bile dokunmaz.
Emin Çölaşan (
Hürriyet Gazetesi): "Demek ki biz uzayda, başka bir gezegende yaşıyormuşuz.
Türkiye'nin ve toplumun hiçbir şeyini bilmiyormuşuz! Demek ki insanlar durumdan, gidişten memnunmuş. Seçim günü uzay gemisinden paraşütle, hiç bilmediğimiz bir ülkeye indik. Burasının Türkiye olduğunu öğrendik. Ülkenin gerçeklerini, nasıl böyle yanıldığımızı da yakında inşallah öğrenmeye başlayacağız!"
Bekir Coşkun (Hürriyet Gazetesi): Demek ki karşıdan gelen her iki kişiden birisi AKP'li. Oysa ben bugüne kadar "AKP'ye oy verdim" ya da "Vereceğim" diyen bir tek kişiye olsun rastlamış değildim. Herkesin AKP'ye karşı olduğu bölgelerden AKP çıktı. "
İflas ettik" diyen esnaf, AKP'ye oy verdi anlaşılan. "Bittik" diyen
köylü de... Seçim gecesi televizyon televizyon koşuşturan bizim
ekran kuşlarının bir teki "AKP'ye oy verdiğini" söylemez. Ama mutlu yüzlerine bakın, tümünün AKP'ye oy verdiklerini kolayca anlarsınız. Muhabirlerimiz "AKP'li seçmen" bulmak için varoşlara gittiler. Oysa sandıklar açıldı ki lüks sosyete semtlerinin alayı AKP seçmeni... Sermaye kesiminin de AKP'ye oy verdiğini artık biliyoruz. Bu yüksek orandaki oy; AKP'nin kafasındaki Türkiye'yi gerçekleştirmesine destek anlamındadır. Kim ne derse desin... Türkiye'nin değişen yüzünün daha da değişmesine onaydır."
Oktay Akbal (Cumhuriyet Gazetesi): Bizler neyi savunduk, neyin korunmasını istedik? Tam bağımsız Türkiye'nin sonsuza dek yaşatılması; çağdaş uygarlığın benimsenmesi; halkımızın yoksulluktan, açlıktan, ezilmişlikten kurtarılması; oy kazanmak için kapı kapı, kömür, ekmek,
peynir, pirinç dağıtmalarının yanlışlığını... Aziz Nesin'in 'Türk halkının yüzde ellisi aptaldır' sözü boşuna yakıştırma mı, boşuna uydurma mı? Seçmenin yüzde kırk altısı AKP'ye oy verdi diye böyle bir suçlama akla gelebilir mi? Belki de bu halk hepimizden daha çok işini biliyor.
ZAMAN