Türk
halkı dün sandığa yansıttığı iradesiyle, bilançosunda bir postmodern
darbe, üç
kriz ve yoksullaşmadan başka birşey olmayan 1990'ların başı ile milenyumun başı arasındaki koalisyonlar dönemine asla geri dönmeyeceğini, onca badireden sonra kavuştuğu siyasi ve
ekonomik istikrarı gözü gibi sakınmaya kararlı olduğunu cümle aleme gösterdi.
Bir defterin dürülmesi, hatta "Kopuş" anlamına gelen 22 Temmuz
seçimleri hiç kuşkusuz günlerce, haftalarca irdelenecek. Ancak oy ayrımının devam ettiği gecenin ilerleyen saatlerinde ortaya çıkan ilk tabloyu ana hatlarıyla şöyle özetleyebiliriz:
- Yönetimde istikrar ve temsilde adalet ilkesi 2002 seçimlerine göre bu kez çok daha adil ve meşru bir dengeye geldi:Parlamento dışında kalan oyların oranı yüzde 40'lardan yüzde 20'nin altına indi.
-
AK Parti, hemen hemen tüm illerden Meclis'e temsilci göndererek "
Türkiye'nin partisi" olduğunu bu kez daha somut ve net biçimde ortaya koydu. Ayrıca geçmiş 4.5 yıldaki icraatına halktan tam güvenoyu aldı.
- CHP her ne kadar oyunu korumuş ya da biraz artırmış olsa da, 2002'ye göre daha da büzüldü : Güneydoğu'da yok, Doğu'da yok, Orta Anadolu'da yok. Dahası 2002'deki kalelerinin birçoğunu da yitirdi: Baykal'ın memleketi
Antalya,
Mersin,
Eskişehir,
Hatay,
Çanakkale. Sadece
İzmir (Orada da oy farkı iyice azaldı),
Muğla ile Trakya'nın üç ili kaldı elinde. Bir de Ankara'nın sivilaskeri bürokrasinin oy kullandığı birkaç
sandık. CHP tepeden tırnağa yenilenmezse, bu gidişle alternatif olmak bir yana ana muhalefet konumunu bile koruyamayacak. Baykal'ın 30 yıllık başbakanlık hayalini gerçekleştirmek bir yana partideki konumunun tartışmalı hale geleceğini söylemek için falcı olmaya gerek yok.
- Genç Parti tarih oldu.
Saadet Partisi de. Hatta
Demokrat Parti bile. Mehmet Ağar'ın açtığı kapıdan geçerek, Cem
Uzan işine dönebilir,
Erbakan da ahir ömründe
yaşlı ve yorgun bedenini dinlendirmek için evine çekilebilir.
Yeni dönemin ateşteki kestanelerine gelince; tabii ilk iki sırayı
cumhurbaşkanı seçimi ile
Kuzey Irak alıyor.
Uzlaşma adresi değişti
Biz sandığın verdiği güçlü mesajla cumhurbaşkanı seçiminde parametrelerin değiştiği görüşündeyiz. Dün akşama kadar uzlaşma sorumluluğu AK Parti ile
Başbakan Erdoğan'ın omuzlarındaydı, bu sabahtan itibaren CHP ile MHP iktidarla uzlaşma aramak zorundalar.
Kuzey Irak,
sınır ötesi operasyon tartışmalarında ise, sahneye yeni bir aktör girdi: Güneydoğu'dan seçilen DTP'li bağımsızlar. Özellikle bağımsızların lider kadrosunu oluşturan
Ahmet Türk ile Aysel Tuğluk'a, seçim kampanyasındaki ılımlı söylemleri ve sık sık tekrarladıkları güvenceler nedeniyle bir şans verilmesi düşünülebilir. Çünkü aksi halde meydan
Leyla Zana gibi "Derin
PKK"nın sözcülerine kalabilir.
Bir nokta daha... Türkiye, AB'den ve reformlardan yana en net tavrı koyan AK Parti'ye sandıkta açık çek vererek, modernleşme yolculuğunda kesintisiz ilerlemeye devam edeceğini gösterdi. Şimdi sıra AB'de, özellikle de
Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'de.
Bir Fransız gazeteci geçenlerde "Türk halkı siyasetçilerinden çok daha olgun" demişti. Ne kadar doğru...
ERDAK ŞAFAK- SABAH