Sky Türk televizyonunda katıldığı bir programda soruları yanıtlayan Yılmaz, bugüne kadar reformlara devam ettiklerini, bundan sonra da reform yapmaya devam edeceklerini, halka
fatura çıkarılmayacağını söyledi.
Son günlerde ekonomi yönetiminden ''harcayın, harcamayın'' şeklinde açıklamalar yapıldığının hatırlatılması üzerine Yılmaz, ''Tüketimi kısma gibi bir anlayışımız kesinlikle yok, insanlar tabi ki tüketecekler, hesaplarını, kitaplarını da kendileri yapacaklar.
Şirketler de insanlar da hesaplarını kendileri yapacaklar. Burada sadece bir farkındalık anlamında daha bilinçli bir şekilde daha hesabını, kitabını yaparak bu işleri götürmek. Bu da bu döneme özel bir durum değil'' diye konuştu.
Bu dönemde cari açıktaki yükselişin önemli olduğunu ve bunu da dikkatli bir şekilde izlediklerini anlatan Yılmaz, cari açığın bir miktar daha makul düzeye indirilmesi gerektiğini, bu konuda da bir
takım adımların atıldığını kaydetti.
Bakan Yılmaz, ''Gerekirse ilave bir takım adımlar daha atılır, hükümetimiz gelişmelere bakarak bunu her zaman yapabilir. Ama bu da makul bir düzeyde gidiyor. Son dönemde kurda yaşanan bir takım gelişmeler de bu cari açık sorunumuza daha olumlu bir şekilde yansıyacaktır diye düşünüyorum'' dedi.
''Birtakım sözel müdahaleler cari açık riskini bertaraf etmek için piyasalara müdahale gibi algılanıyor'' şeklindeki değerlendirme üzerine Yılmaz, söylenen şeylerin psikoloji üzerinde etkisi olduğunu kaydetti. Yılmaz, ''Çünkü ekonomi sosyal bir alan.
Yani fizik,
doğa kanunlarının işlediği bir alan değil. Sosyal bilimlerde de şu vardır; kendi kendini gerçekleştiren kehanet diye bir şey vardır. Herkes bir şey söyler, bir anda olmayacak şeyler de olabilir gerçekten bu doğru. Ama her zaman da doğru değil böyle şeyler'' değerlendirmesinde bulundu.
KREDİ DERECELENDİRME KURULUŞLARININ YAKLAŞIMLARI
Bakan Yılmaz,
Türkiye'nin siyasi istikrarın yanı sıra ekonomi, bankacılık gibi alanlarda da istikrar sağladığını, fakat
kredilendirme kuruluşlarındaki uzmanların bazen bunları yeterince değerlendiremediğini söyledi.
''Kredi derecelendirme kuruluşlarının Türkiye'ye dönük yaklaşımlarını ben de çok sağlıklı bulmuyorum'' diyen Yılmaz, fakat bu değerlendirmeleri çok da abartmamak gerektiğini, bazen derecelendirme kuruluşlarının analitik güçlerinin çok abartıldığını, orada çalışan bir uzmanın kendince değerlendirmeler yaptığını kaydetti.
Kalkınma Bakanlığının Devlet Planlama Teşkilatının icracı ve müstakil bir yapı haline gelmiş hali olduğunu belirten
Cevdet Yılmaz, DPT'nin geçmişte yaptığı görevleri Kalkınma Bakanlığının yürüteceğini ifade etti. Bakanlıkta ilave iki birim daha oluşturulduğunu anlatan Yılmaz, bunlardan birinin ''
Yatırımları İzleme ve Değerlendirme'', diğerinin ise ''Kalkınma
Araştırmaları Merkezi'' olduğunu söyledi.
Yılmaz,
2023 vizyonu içerisinde ilan edilen çok sayıda projenin söz konusu olduğunu, bunların izlenmesinin çok önemli olduğuna dikkati çekti. Yılmaz, Kalkınma Araştırma Merkezi ile de Türkiye'nin edindiği tecrübelerin çevre ülkelere aktarılacağını bildirerek, Güney
doğu Anadolu Projesi (GAP) İdaresine ek olarak beş yıllığına Doğu Anadolu Projesi İdaresi,
Konya Ovası Projesi İdaresi ile Doğu
Karadeniz Bölgesel Gelişme Projesi İdaresinin oluşturulduğunu ifade etti.
TERÖR OLAYLARI YATIRIMCIYI CAYDIRIYOR
Teşvik sürecini de değerlendiren Kalkınma Bakanı Yılmaz,
kalkınma içerisinde
teşvikin sadece bir unsur olduğunu, kalkınmanın ise sosyal politikalarla da desteklenecek çok boyutlu bir durum söyledi.
Kalkınmanın içinde altyapı, girişimcilik, teşvik, sosyal yatırımlar ve kurumsal kapasite gibi unsurların bulunduğunun altını çizen Yılmaz, bütün bu unsurların birlikte götürülmeye çalışıldığını ifade etti.
''Doğuya gitmesi için yatırımcı nasıl ikna edilecek?'' şeklindeki soru üzerine Yılmaz, iş adamlarının doğuya hayır yapmak için değil, kar etmek için gitmesi gerektiğini söyleyerek, şunları belirtti:
''Bence birçok iş adamı doğudaki fırsatların henüz tadına varmış değil,bu biraz da doğuya dönük imajın getirmiş olduğu bir şey. Yeterince
test edilmiş değil oradaki yatırım imkanları. Bir kere doğu Türkiye ortalamasının da üzerinde
genç nüfusa sahip.
Ortadoğu, Kafkaslar gibi birçok yeni pazarlara erişim imkanı var. Ayrıca son derece önemli tabi zenginliklere sahip. Diğer yandan muazzam bir turizm potansiyeline sahip. Gidip görmek lazım, muazzam bir tarihi ve kültürel zenginliği olan bir
bölge.
Mardin,
Urfa,
Diyarbakır birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, muazzam tarihi birikimi olan bölgeler. Bazı yatırımcılar bu potansiyeli değerlendiriyor. Oralara artık 5 yıldızlı otellerin yapıldığını görüyoruz.
Özel
sektör bir şeyler yapıyor. Batman'da, Van'da
tekstil konusunda önemli gelişmeler var. Özel sektör bir canlanma içerisinde. Ama biz tabi ki çok daha fazlasını bekliyoruz. Daha fazlası olmalı.
Özellikle profesyonelliği ve sanayi kültürünü
taşımak açısından daha büyük markaların o bölgelere gitmesi gerektiğini düşünüyorum. Önümüzdeki dönem için ben umutluyum.
Hayırseverlikten değil, daha fazla kar etmek için firmalar gidecek.''
Özellikle güvenlik açısından
özel sektörün bazı endişeleri bulunduğunu ve doğuya gitmediğini de anlatan Yılmaz,
terör olaylarının bölgeyi bilmeyen insanları tedirgin ettiğini dile getirdi. Yılmaz, ''Terörün en büyük bedeli can kaybı.
Ama bunun yanı sıra maddi açıdan da ciddi bedelleri var. Bu bedelleri de en fazla terörün yaşandığı bölgelerdeki insanlar ödüyor. Yatırımların olumsuz etkilenmesi, iş makinelerinin yakılması orada bedel oluşturuyor. Geçenlerde bir sağlık memuru kaçırıldı ve bir
ambulans şoförü gece geç
vakit diye bir yere gitmek istemedi. İşte mikro ve makro düzeyde bölge halkı ciddi maliyetler ödüyor'' dedi.
Terör olaylarından kimsenin bir fayda elde etmediğini ifade eden Yılmaz, bu nedenle Türkiye'de yaşayan herkesin el birliği ile bu şiddet atmosferine karşı olması gerektiğini bildirdi. Yılmaz, ''Herkes fikrini, eleştirisini söylesin.
Tartışalım, konuşalım her şeyi. Türkiye bu demokratik ortama sahiptir. Türkiye zenginleşiyorken, Türkiye'nin uluslararası itibarı artıyorlar bir anda bu olaylar yaşanıyor. Bu gerçekten çok kuşku verici bir şey'' diye konuştu.
BM KALKINMA ENDEKSİ
Yılmaz, BM Kalkınma Endeksinde Türkiye'nin dünyada 83'üncü sırada olduğunun hatırlatılması üzerine de, kalkınma kavramının sadece
büyüme anlamına gelmediğini, çok boyutlu bir kavram olduğunu söyledi. Yılmaz, bir taraftan büyürken, büyümenin nimetlerini değişik kesimlere ve değişik bölgelere nasıl yayıldığının kalkınmayla birebir ilişkili olduğunu anlattı.
Yılmaz, kalkınmanın insanın bulunduğu durumu daha iyi noktaya taşıma hali olduğunu, bunun için de insan odaklı, sadece
ekonomik göstergelerle ilgili olmayan daha bütüncül bir kavram olduğunu söyledi.
BM'nin söz konusu kalkınma sıralamasının insani gelişmişlik
endeksi olarak da
tarif edildiğine işaret eden Yılmaz, bu endeks için ''kişi başına gelir, eğitim ve sağlık'' gibi konuların ölçüldüğünü ifade etti.
Ancak bunları ölçerken, son dönemdeki gelişmelerden çok bir anlamda stokun ölçüldüğünü anlatan Yılmaz, ''Örneğin BM, eğitimdeki durumu ölçerken, son dönemde bizim başardıklarımız tam da arzu ettiğimiz bu endekslere yansımıyor, çünkü toplam eğitim stokuna bakıyorlar. Bugüne kadar nüfusun tamamının eğitim durumuna bakıyorlar.
Ancak maalesef uzun yıllar Türkiye'de eğitime sağlığa bir 50 yıllık perspektifle baktığımızda çok da büyük yatırımlar yapılmadığı için Ak Parti öncesinde, bu endekslerin bu şekilde gerçekleştiğini görüyoruz, ama bu yatırımlara devam ettiğimiz sürece o endeksler de orta ve uzun vadede daha iyi noktalara gelecektir'' dedi.