Başta AB olmak üzere bütün müttefiklerden, "
terörle mücadelenin ancak uluslararası işbirliğiyle somut neticeler vereceğini anlamaları" beklentisini dile getirdi.
Bağış, AA muhabirinin sorusu üzerine yaptığı açıklamada,
Norveç'teki saldırının terörün dili, dini ve ırkı olmadığını bir kez daha gösterdiğine işaret ederek, terör saldırısının sadece Norveç'in masum insanlarına değil, terörü lanetleyen bütün insanlığa karşı yapıldığını kaydetti.
Norveç Baş
bakanının olayı "ulusal bir trajedi" olarak tanımladığını anımsatan Bağış, "Norveç halkı bilmelidir ki bu olay ve bu olay gibi masum insanların canına kıyan bütün
terör saldırıları, sadece ulusal trajediler değil, aynı zamanda 'küresel bir trajedi'dir.
Bir kez daha Norveç halkının ve insanlığın başı sağolsun" ifadelerini kullandı.
Bağış, Norveç'in AB standartlarını yakaladığı halde AB üyesi olmayı reddeden ve bugün demokratik standartları bakımından parmakla gösterilen bir
ülke olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
"Buna rağmen bir kez daha görülmüştür ki radikal ve silahlı
örgütlere sadece
demokrasi ve
özgürlük saikleriyle yaklaşıp bunlarla mücadeleyi insan hakları perspektifine odaklamak yeterli olmuyor. Terörle mücadelenin en önemli boyutu özgürlük ve güvenlik dengesini sağlam bir zeminde tesis etmek olmuştur.
Hükümet olarak
PKK ile mücadelede 9 yıldan bu yana bu anlayışla hareket ediyoruz. Bir yandan demokratik standartlarımızı en üst seviyeye çıkarmaya uğraşırken, diğer taraftan güvenlik noktasında herhangi bir zafiyete sebebiyet vermemek için amansız bir mücadele veriyoruz.
Emniyet birimlerimiz, bilhassa özel harekat güçlerimiz, jandarmamız bu bağlamda fedakar ve cansiparane bir gayret içerisindedir."
AB PKK İÇİN GÜVENİLİR BİR LİMAN OLMA SIFATINI DAHA FAZLA TAŞIYAMAZ
AB Bakanı Bağış, "Norveç saldırılarıyla birlikte terörle mücadelenin ancak uluslararası işbirliğiyle somut neticeler vereceğini de başta AB olmak üzere bütün müttefiklerimizin anlamasını bekliyoruz.
Norveç'teki saldırıyı gerçekleştirenler, Londra'yı, Madrid'i kana bulayanlar
Avrupa için neyse, PKK da bizim için odur.
El-Kaide' class='textetiket' title='El Kaide haberleri'>El Kaide ABD için neyse, PKK
Türkiye için odur" ifadelerini kullandı.
Buna rağmen 30 yıldır yaklaşık 40 bin masum insanın canına kıyan PKK'ya karşı Türkiye'nin yalnız bırakıldığını, terörle mücadelede söz konusu Türkiye olduğunda başta AB olmak üzere müttefiklerin "senin teröristin iyi, benimki kötü" gibi bir yaklaşım içerisine girdiğini kaydeden Bağış, bugün dahi halen PKK propagandası yapan televizyonların Avrupa ülkelerinde rahatça yayın yapma imkanı bulabildiğine, örgütün Avrupa ülkeleri üzerinden kendi yasadışı faaliyetlerini rahatça yürütebildiğine, bu ülkelerde örgüt mensubu teröristlerin rahatça Türkiye'ye karşı kirli planlarını yapabildiğine ve uygulayabildiğine dikkati çekti.
Bağış şöyle devam etti:
"Acaba
Avrupa Birliği'nin PKK ile mücadelede Türkiye'ye daha net ve kararlı bir
destek vermesi için PKK'nın Avrupa'da da masum insanların canına mı kıyması gerekir? PKK'nın Avrupa'da
kontrol ettiği uyuşturucu trafiği nedeniyle binlerce gencin bu bataklığa saplanması AB'nin PKK'ya karşı önlem alması için yeterli değil midir?
Roj TV aracılığıyla daha ne kadar masum insan PKK'nın kirli propagandasına alet olacaktır? Irkçılık üzerinden siyasetin yeşerdiği ülkelerde PKK daha ne kadar güvenilir bir sığınak bulabilecektir?
AB'nin bir barış projesi kalabilmesi için prensipli
politika uygulaması gerekir.
Roj TV'ye kanat geren Danimarka'nın da,
Fransız polisinin yakaladığı PKK'lıları (
Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas)
Sarkozy ve yürütmeye rağmen serbest bırakan Fransız yargıçlarının da Norveç'te yaşananlardan gerekli
ders ve mesajları çıkarmasını ve ırkçılığı siyasetine malzeme yapanların yüzde 16 oy alabildiği Hollanda'nın da artık hakaretler konusunda daha duyarlı olmasını bekliyoruz.
Avrupa Birliği
terör örgütü PKK için daha fazla güvenilir bir
liman olma sıfatını taşıyamaz ve bunun vebalini ödeyemez. Biz kağıt üzerinde kalan anlaşmaların, bilindik sözlerin ötesine geçmeyen destek beyanlarının değil, gerçek, somut ve kararlı bir işbirliğinin peşindeyiz ve bunun takipçisiyiz."
AB'nin şiddet ve çatışmanın karşısında, uluslararası hukukun yanında yer almasının kendi tarihi misyonunun gereği olduğunu belirten Bağış, Avrupa Birliği'ni 21'inci yüzyılın en önemli barış projesi olarak görmek istediklerini ifade etti.
İSRAİL'İN ÖZÜR DİLEMESİ AB'NİN DE TALEBİ OLMALI
Bakan Bağış, "AB'nin küresel sahnede ancak sesini barıştan yana yükselterek tarihine ve kuruluş felsefesine sahip çıkabileceğine" işaret ederek, BM Soruşturma Komisyonu'nun Mavi
Marmara raporunu ertelemesiyle ilgili olarak şunları kaydetti:
"
İsrail tarafından uluslararası sularda canına kıyılan 9 insan, Türkiye kadar AB'nin de bir meselesi olmalıdır. Bu çerçevede, İsrail'in Türkiye'den özür dilemesi sadece Türkiye'nin değil, AB'nin de bir talebi olmalı, İsrail'i Türkiye'den özür dilemeye cesaretlendirmelidir.
Mavi Marmara olayında sesi cılız kalan AB için şimdi sesini özür için yükseltme vaktidir. İsrail'in işlediği suçu ispat eden raporlar ertelenebilir, ama Türkiye'nin talepleri asla ertelenemez."