Kula Belediyesi
Meclis Toplantı Salonu'nda Manisa'daki ilçe ve
belde belediye başkanları ile toplantı yapan
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Tanrıverdi,
Türkiye genelinde ayda bir defa yerel
yönetim başkanları ile bir araya gelerek bilgi ve gerektiğinde imkan paylaşımını sağladıklarını belirtti.
Türkiye genelinde 1504 belediye başkanları olduğunu ve yapılan toplantılar sonucunda tüm
yerel yönetimlerde aynı şekilde kalkınmanın sağlandığını ifade eden Tanrıverdi, AK Parti olarak etnik ve bölgesel milliyetçilik yapmayacaklarını belirterek yola çıktıklarını hatırlattı.
AK Partili belediyelerin başarılı olmasının altında çeşitli nedenler yattığını söyleyen Tanrıverdi, şunları kaydetti:
''Başarının nedenleri, belediye başkanlarımızın bilgi ve becerileri, halkla birlikte kenti yönetmeleri, genel merkezin oluşturduğu politikalara uyum sağlamasıdır. Bu çerçevede Türkiye genelinde belediyelerimiz örnek hizmetler ortaya koymuşlardır. Özellikle sosyal belediyecilik anlayışını Türkiye'ye yerleştirmişlerdir. Sosyal belediyecilik alanında artık belediye başkanlarımızın olduğu yerde insanlarımız aç değil, açıkta değildir ve insanlarımızın nitelikleri artmaktadır. Biz AK Parti olarak 'İnsanı yücelt ki devlet yücelsin' prensibi ile yola devam eden siyasi partiyiz. Yerel yönetimlerin hizmetlerinin temelinde insani değerler, demokratik değerler vardır. Bu iki değeri bilerek çalışıyoruz. Onun için bizim politikalarımızda bu iki değer merkezdir. İnsan odaklı çalışıyoruz. Hükümetimiz yerel yönetimlere verdiği önemi ortaya koyuyor. Bu çerçevede yerel yönetimlere ilişkin yasal düzenlemeler gerçekleştirilmiştir.''
Tüm yerel yönetim düzenlemelerinin Türkiye gerçeklerine uygun olduğunu kaydeden Tanrıverdi, amaçlarının vatandaşların ihtiyaçlarını karşılamak olduğunu dile getirdi.
-AVRUPA YEREL YÖNETİMLER ÖZERKLİK ŞARTI-
Türkiye'nin
Avrupa Yerel Yönetimler
Özerklik Şartı'na
imza attığını söyleyen
Hüseyin Tanrıverdi, ''Bu şartta, iki maddede Türkiye çekince koymuştur. O günkü iktidarlar çekince koymuştur. Bu iki madde Türkiye'nin üniter yapısını dikkate alarak çekinceli hale gelmiştir. O nedenle Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik şartının diğer maddelerini kabul etmiştir. Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı hiçbir zaman siyasi anlamda özerkliği öngörmemektedir. Avrupa Yerel Yönetimler Özerlik Şartı idari ve mali yönden özerkliği ortaya koyan şartlardır'' dedi.
Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'nı dikkate alarak siyasi özerklik istemenin yanlış olduğunu kaydeden Tanrıverdi, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Oysa ki idari ve mali anlamda özerklik istemek doğrudur. Belediye başkanlarının özerlik şartına dayanarak siyasi özerklik istemelerine katılmamız mümkün değildir. Ancak yerel yönetimlerin özerkliği noktasında AK Parti iktidarı üstüne düşen görevi yapmaktadır. Başbakanımızın belediye başkanlığından gelmesi önemli bir avantajdır. Geçtiğimiz dönemde TBMM'de yapılan yerel yönetimler yasalarına ilişkin düzenlemeler tamamen yerel yönetimleri idari ve mali yönden dikkate alan düzenlemelerdir. Bu çerçevede düzenlemeler devam edecektir. Ama hiç kimse üniter yapıyı bozacak siyasi anlamda bir özerklik beklentisi içine girmemelidir. Tekrar altını çizerek ifade ediyorum ki temelinde insani değerler vardır, demokratik değerler vardır. Türkiye'nin demokratik değerleri vardır. Türkiye'nin
demokratikleşmesi yerel yönetimlerin daha da özerk hala gelmesi demektir. Yerel yönetimlerin daha özerk bir yapıya kavuşması Türkiye'nin gerçek
demokrasi buluşması ve kavuşmasıdır. Biz AK parti olarak ilk günden bu yana sorunların çözümünün demokrasi ile mümkün olabileceğini söylüyoruz. Demokrasi ile buluştuğu ve kavuştuğu zaman Türkiye'deki sorunların kökten çözüleceğini düşünüyoruz.''
AK Parti Hükümeti olarak demokratikleşme konusunda 2002 yılından bu yana çalıştıklarını söyleyen Tanrıverdi, demokratikleşme sürecinin devam ettiğini dile getirdi.
Tanrıverdi, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bugün kimi etnik gruplar, kimi
inanç grupları, kimi
azınlık gruplar eğer 'sorunum var' diyorsa, bu sorunun çözümününü istiyorsa o zaman Türkiye'nin demokratikleşmeden başka çaresi yoktur. Bugün
terörden şikayet ediyorsak o zaman Türkiye'nin demokratikleşmesi gerekiyor. Türkiye demokratikleştiğinde terör ortadan kalkar. Çünkü, demokrasinin merkezinde uzlaşma vardır. Demokrasi uzlaşı rejimimizdir, karşılıklı hoşgörü rejimidir. Diliniz, dininiz, ırkınız, mezhebiniz farklı olsa da birbirinizle çatışmak yerine hoşgörülü davranırsınız. Farklılıklarınızı, zenginlik olarak kabul ederseniz. Dolayısıyla, bugün Türkiye'de kimi gruplar kimi sorunlarından söz ediyorsa bunun, Türkiye;nin hala gerçek demokrasi ile buluşamamasından kaynaklandığını hepimiz bilmeliyiz. Demokratikleşmeyi hazmedemeyenler, demokrasi ile Türkiye buluştuğu zaman siyasi rantlarının kaybolacağını düşünenler bu süreci engellemek için elinden geleni yapıyorlar ve kimileri de hortlayan terörden medet umuyorlar. Bu tür davranışlar AK Parti'nin ayağına çelme takma davranışları değil, Türkiye'nin ayağına çelme takma davranışlarıdır. Bu süreci engellemek Türkiye'yi engellemek demektir. Türkiye'nin daha ileriye gitmesi, gelişmesi, kalkınması dünya
ülkeleri arasında saygın bir ülke olarak yer alması için hepimiz üstümüze düşeni yapmalıyız ve bu noktada AK Parti iktidarı üstüne düşeni yapmaktadır. Siyasi bağnazlıkla, mülahazalarla 'istemezük' anlayışı ile yaklaşmak yerine Türkiye'nin önünü açacak bir davranış içinde olmak ve siyasi bir muhalefet anlayışı ile hareket etmek sanıyorum daha uygun olacaktır.''
Toplantı daha sonra basına kapalı olarak devam etti.