BDP
Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan,
TBMM Genel Kurulu'nda konusma yaptı. Kaplan, konuşması sırasında AK Partili Milletvekilleriyle tartıştı.Kaplan'ı kürsüden, BDP Muş Milletvekili
Sırrı Sakık ayırdı.
Önerge üzerinde BDP Grubu adına söz alan Kaplan,
Mecliste gerçek gündemin tartışılmadığını, Türkiye'de çatışmalar yaşanırken Mecliste
ihale, istimlak,
özelleştirme kanunları ile sabahlara kadar çalışıldığını söyledi. Kaplan, ''Batı'da anaların
Türkçe ağıtları yürek yakarken, Doğu'da anaların
Kürtçe ağıtları yükselirken, benim Meclis gündemim, 'kardeş kanını nasıl durdururum, nasıl çözüm bulurum nasıl silahları sustururum' olmalıydı'' dedi.
Kimsenin günah keçisi arayıp, sorumluluklarını taca atmaması gerektiğini ifade eden Kaplan, iktidarıyla, muhalefetiyle, bütün milletvekillerinin sorumluluğunun bulunduğunu dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün ''İyi şeyler olacak'' ifadesinden kısa bir süre sonra DTP yöneticilerinin tutuklandığını, ardından partinin kapatıldığını anlatan Kaplan, güvenlik güçlerinin müdahalesi sonucu Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır'ın kalça kemiğinin kırıldığını, gaz bombaları ve kelepçelerle ''
açılımın resmen hançerlendiğini'' savundu.
'MECLİSİN BİRİNCİ GÜNDEMİ KÜRT SORUNU OLMALI'
Meclisin birinci gündeminin
Kürt sorunu olmasını istediklerini belirten Kaplan, ''Sorunu çözene kadar başka gündeme geçmeyelim, tatile çıkmayalım, Meclisi kapatmayalım'' dedi.
Türkiye'de Kürt kimliği ile yaşamak isteyen milyonlarca kişinin bulunduğunu ifade eden Kaplan, şöyle devam etti:'Osmanlı'dan Cumhuriyete
miras kalan, yüzyılı aşan, 29
isyan yaşayan bir soruna '
asayiş gözlüğü' ile bakarsanız, askere
havale etme yanlışına düşersiniz.
Geride bıraktığımız acı tabloya bakınız. Sıkı
yönetim,
OHAL,
sansür,
sürgün... Bugün bunları isteyenler olabilir; totaliter, faşist, despot bir yönetim anlayışı arzu edenler,
Hitler özentileri de çıkabilir. Ancak ülkemizin,
halkımızın sağduyusuna olan inancımız sarsılmadı. Büyük çoğunluk 'kardeşçe bir çözüm' umudu içinde.
'Demokratik açılım' doğruydu. İlk açıklandığında sorunun demokratik yolla çözüleceği umudu doğmuştu.
Habur sonrası medyanın, muhalefetin yükselttiği ırkçı, milliyetçi dalga sizleri korkuttu. Ezber bozmak gerekiyordu, siyasi cesarete ihtiyaç vardı. İngiltere'de Tony Blaır, IRA ile nasıl görüştüyse, direkt veya endirekt görüşüp çözecektiniz. İspanya'da Gonzales hem demokrasiyi geliştirirken hem de ETA ile görüşüyordu, Rahmetli
Özal kadar cesur olacaktınız.
Güney Afrika'da
Mandela ve Clark örneğinde olduğu gibi, gerçeklerle yüzleşecektiniz.''
'SORUN ASAYİŞ SORUNU DEĞİL'
Hasip Kaplan, ''hükümetin
açılımı ötelemesi, geciktirmesi, söylem ve uygulamalarının,
Kürtleri dışlamasının, halkı ve temsilcilerini muhatap almamasının, güven vermemesinin'', başarısızlığın nedenleri olduğunu iddia etti.
''Sorun, Kürtlerle Türkler arasında değil, Devletle Kürtler arasında'' diyen Kaplan, şöyle konuştu:
''Sorun, güvenlik, asayiş sorunu da değildir, hak ve özgürlükler sorunudur.
Sayın
Başbakan, sizi tanımakta güçlük çekiyoruz, kimi zaman güzel şeyler söylüyorsunuz. Halk umutlanıyor, eşitlikten kardeşlikten, özgürlüklerden bahsediyorsunuz.
'Ya sev ya terk et', 'çocuk da olsa, kadın da olsa gereği yapılacak', 'kökleri kazınacak' tehditleri... İşte o zaman ekseniniz kayıyor. Karşımızda 'çift kişilikli' bir Başbakan görünce, şaşırıyoruz, hangi yanınız
baskın diye düşünüyoruz, tartıyoruz, ölçüyoruz, uygulamalarınıza bakıyoruz. Sonuç, son bir yılda gelinen nokta tam bir felaket. Kendinizi ne zaman gözden geçireceksiniz?'