Siyasetçilerin imtihanı-YORUM

Siz bu yazıyı okurken oy verme işlemi devam ediyor -veya bitmiş- olacak. Dilerim Mevlâ'dan, milletimiz, ülkemiz, İslam âlemi ve diğerleri için en hayırlısı ne ise o olsun!

Siyasetçilerin imtihanı-YORUM

Siyasetçi olsun olmasın çeşitli zaaflarla illetli olan insan, “en hayırlısı”nı belirlerken az çok nalıncı keseri gibi kendine doğru yontmaktan kurtulamaz. Hasbî olarak (kendinden önce ülkesinin ve milletinin menfaatini düşünerek) siyasete giren, siyasi vazifesini yapan insanların sayısının oldukça az bulunduğunu düşünüyorum. Bir de aşırıya kaçanlar, gözünü taassubun kör ettiği, kalbini ve vicdanını tarafgirliğin sağır hale getirdiği takım var. Bir taksi şoförü anlatmıştı. Taksisine binen bir emekli ile Cumhurbaşkanlığı seçimini konuşmuşlar. O günlerde sayın Gül'ün adaylığında turlar yapılıyormuş. Muhalefet onu seçtirmemek için çeşitli oyunlara girmekte, bundan da ülkemiz zarar görmekte olduğundan şoför, “Böyle yapmasalar, bu davranışın zararı faydasından büyük” demiş. Muhatabı ise “O seçilmesin de isterse memleket batsın, umurumda değil” deyivermiş. Seçim konuşmalarında liderleri ve milletvekili adaylarını dinledik. Bana köre kahir ekseriyeti ahlak imtihanında başarılı olamadılar. Yalan, iftira, karalama, belden aşağıya vurma, abartma… havada uçuştu, toz dumana karıştı. Milletin yöneticisi ve temsilcisi olma payesini -haklı olarak- önemseyen halk hayal kırıklığı yaşadı. Bunlar mı -kazanırlarsa- bizi yönetecek, temsil edecek diye kara kara düşündüğümüz oldu. Hem evrensel değerlere hem de İslam ahlakına göre ticari reklam olsun, siyasi propaganda olsun ahlak kurallarının dışına çıkamaz, çıkmamalıdır. Biri daha çok satmak ve kazanmak, diğeri de mutlaka seçilmek ve iktidarın nimetlerinden yararlanmak için ahlak kurallarının dışına çıkarsa o siyasetten de, o ticaretten de hayır gelmez; zaten de gelmiyor. Halkımız tüketim çılgını oldu, “mevcutla yetinme, aza kanaat etme, elindekinin kıymetini bilme, ayağını yorganına görme uzatma” gibi kavram ve kurallar baş aşağı, “köşe dönme, nasıl olursa olsun kazanma, rakibini bir şekilde bitirme, kazanmak için neyi gerekiyorsa istismar etme…” makbul sayılır, başarı hanesine kaydedilir oldu. Bütün bunların sosyal hayatımıza yansıması ise “güvensizlik, huzursuzluk, şiddet, kapkaççılık, hırsızlık, gasp, nefret, servet düşmanlığı ve yabancılaşma” şeklinde oluyor. 23 Temmuz'da hangi gurup iktidara gelirse gelsin artık şu kötü alışkanlıklarımızı ve ahlak dışı davranışlarımızı terk edelim. “Önce ülkemiz ve milletmiz, sonra ben ve biz” diyelim. Milli meselelerde mutlaka el ve işbirliği yapalım. Çözüm konusunda farklı ictihadlara sahip isek görüşümüzü açıklayalım, ama karşı tarafı yıkmak için oyun (demokrasi) kurallarının dışına çıkmayalım, sabredip bir sonraki seçimi bekleyelim. Halk kimin haklı ve başarılı, kimin başarısız olduğuna yine sandık başında hüküm ve karar verecektir. İrademizi asker olsun sivil olsun -demokrasi dışı- bir zümrenin eline teslim edersek artık geri almak ve eğri gideni düzeltmek gücümüzü/imkanımızı kaybederiz; ağaların keyfine tabi oluruz, paşa keyifleri ne zaman istese -daha doğrusu hoşafın yağı tükenince- irademizi iade ederler ama yıkılanı, bozulanı düzeltmek yıllarımızı alır ve nice canlar, mallar heba olup gider. En kötü demokrasi en iyi antidemokratik yönetimden evladır; çünkü birincisinde yanlıştan dönmek halkın elindedir; ikincisinde ise yanlış yapanlara dur diyecek bir başka merci yoktur. Geçmişten ibret almayanların geleceği olmaz.
<< Önceki Haber Siyasetçilerin imtihanı-YORUM Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER