CHP kurultayı yaklaşıyor. Deniz
Baykal üst üste üç
seçim yenilgisine rağmen dimdik ayakta. Muhalifler muhtemelen
adaylık için gerekli olan delege desteğini bile bulamayacaklar.
Deniz Baykal değişmez lider...
Laiklik ekseninde oluşmasına katkıda bulunduğu 'gerginlik' Baykal'ın liderliğinin güvencesi. Yani '
laiklik' sadece 'demokratları'
taciz etmenin ve
iktidarsızlaştırmanın aracı değil, bizatihi parti içinde Baykal'ın iktidarını sürekli kılan bir '
araç'.
Bazı 'sol' yazarlar ve gazeteciler Baykal'dan rahatsız. Baykal'ın liderliğindeki CHP'nin AK Parti'ye alternatif 'sosyal demokrat' bir hareket olamadığından, seçimlerde başarılı sonuçlar alamadığından, özgürlüklerden ve AB'den yana tavır sergilemediğinden şikâyetçiler. Eleştiriler hiç de haksız değil. Ama, acaba sorun Baykal mı?
CHP, sol veya sosyal demokrat değil, Kemalist bir parti. CHP'ye oy verenler de bu partiye sosyal demokrat olduğundan değil Kemalist olduğu için oy veriyorlar. Aslında
Türkiye'de sol, sandığımızdan dar bir toplumsal tabana dayanıyor; sol diye bilinen ise zaten sol değil. 'Özgürlükçü sol' bir kimlikle
siyaset yapmak için ortaya çıkan ÖDP % 1'e yaklaşamadı bile girdiği seçimlerde.
Bence sorun Baykal değil. Var olan toplumsal bir zemin üzerinde siyaset yapıyor Baykal. CHP bugün yeni bir yönetimle sosyal demokrat bir siyasal partiye dönüştüğünde mevcut oy tabanını da koruyamaz. Baykal bunları bilmiyor mu? Otuz yılı aşkın bir süredir siyasetin içinde olan bir siyaset bilimi doçenti bunu bilir. AB yanlısı, demokrat, özgürlükçü bir çizgide siyaset yaptığında oylarını artıracağını ve iktidar olacağını öngören bir Baykal hiç tereddüt etmezdi. Sorun, CHP'nin tabanında. CHP'nin piyasadan, AB'den ve demokrasiden yana bir sosyal demokrat parti olması yönünde 'toplumsal' bir talep yok. Bunu kabul edelim.
Baykal, gelecek kurultayda CHP'yi 'demokrat'laştırsa parti yok olur, ÖDP'nin durumuna düşer. Yerine de başka bir Kemalist parti oturur. Baykal, ulusalcı Kemalistler kadar ajitasyon yapmak zorunda bugün, çünkü parti içindeki iktidarı da buna bağlı. Ilımlı, demokrat ve uzlaşmacı bir Baykal'ı parti alaşağı eder anında. Kızdırılmış, uyarılmış ulusalcılık karşısında Baykal bile duramaz.
Türkiye siyasetinin temelinde Jakoben, devlete yaslanan Kemalist bir siyasetin temsilcileriyle milli iradeyi ve toplumsal dinamikleri arkasına alan muhafazakâr kesimlerin iktidar mücadelesi yatıyor. Ana taraflar arasında sol yok toplumsal bir güç olarak. Dolayısıyla Baykal'ın siyaseten dayandığı zemin sol değil ki, sosyal demokrat bir tavır sergilesin. Zemin, Kemalist; Baykal da gereğini yapıyor. Kemalist temalara dayanan, onların korkularını depreştiren bir siyaset dili kullanıyor.
Baykal'ın yapabileceği fazla bir şey yok; ya tabanın radikalizmini dillendirecek ve bunu yaparak tabanı biraz daha katılaştıracak veya ılımlı bir pozisyon alacak, ki bu siyaseten
intihar demek. Baykal AK Parti'ye
kapatma davasının ardından Türk siyasetinde 'belirleyici' bir konuma geldiğini düşünüyor, ama, asıl kendisi
militan tabanının esiri. Pozisyonunu dönüştürdüğü an 'karşı
devrimci' yaftasıyla ortada kalacak. Dolayısıyla bugünlerde Baykal'dan uzlaşı veya ılımlı bir adım beklemek beyhude. Baykal intihar etmez.
CHP'nin yerine alternatif yok, çünkü Türkiye'de sol yok. CHP de statükocu v
e devletçi bir parti. Hatta geldiği noktada ulusalcı bir parti. Ergenekoncu yapılanmayı savunan bir hareketin neresi demokrat, neresi sol olabilir?
Türkiye'de 'sol'un başına gelen en büyük talihsizlik Jakoben bir devlet partisi olan CHP tarafından sahiplenilmiş olmasıdır. 'Evrensel'den bihaber ulusalcı bir hareket ile 'sol' ilişkilendirildiği sürece bu topraklarda 'sol'dan umut yok.
MHP'nin önde gelen fikir adamlarından Doç. Dr. Vedat Bilgin'in Taraf'ta dün ipuçlarını verdiği üzere 'milliyetçi hareket'in demokratik dönüşüm imkânı CHP'den çok daha fazla...
İHSAN DAĞI/ZAMAN