Mümkün olsaydı, "Laikçi-Ulusalcı Cephe" Sezer'in sonsuza kadar Köşk'te kalmasını isterdi. Ancak her makamın bir sonu var. Ulusalcıların Sezer'e "Başımıza geç" çağrısında bulunmaları yeterince manidar. Hakikaten isabetli bir
teklif. Sezer keşke ulusalcı cephenin başına geçse. Ama bunu yapmaz. Düşünmez bile. Çünkü misyonunu tamamladı...
Sezer bir projeydi. Bir "Gizli İktidar" projesinden söz ediyorum! Sezer'in cumhurbaşkanlığı ile ilgili temel gerçek budur.
Anayasa Mahkemesi Başkanı iken demokrat söylevleri ile öne çıkmıştı. Çankaya'daki ilk aylarında büyük ölçüde sempati toplamış; özellikle de memur yasasındaki tavrıyla dikkat çekmişti...
Sezer, AKP
iktidarına kadar olan dönemde pek
renk vermedi. Ancak daha sonra asıl çizgisini ortaya koydu. İlk iki yılında vekillerin türbanlı eşlerini resepsiyonlarda ağırlayan Sezer AKP'nin hükümet olmasıyla birlikte "kamusal alanı" bütün bir uzayı içine alacak şekilde genişletmeyi başararak toplumu kutuplaştırdı. Ayrımcılığın şahikası haline geliverdi. Milletin değerleriyle barışık olmayan bir portre çizdi. Bu yolda büyük bir özen gösterdi!
"Mr. Hyde" AKP'yi görünce gece yarısı "Dr. Jekyll"a dönüşüvermişti...
Sezer'in AKP iktidarına karşı hasmane tavrını Selim İleri'nin bir romanından ilham alarak "Ahmet Necdet Bey, Aynalı Dolaba İki El Revolver" diye tercüme edebiliriz!
Sezer'in nasıl bir "proje" olduğu hususunda en çarpıcı örneklerden biri 2006 Haziran'ında yaptığı
İsrail ziyaretinde takındığı tavırdır...
Sezer İsrail Cumhurbaşkanı'na AKP hükümetini şikayet ederken "Hamas'ı
Ankara'ya AKP davet etti. Onlar şu anda iktidarda olsalar bile bu davet hiçbir şekilde devletin politikasını yansıtmıyor" diyecekti...
Oysa bu davet AKP hükümetinin değil "Yeni Ankara"nın yani devletin arzusuyla gerçekleşmişti!
***
Sezer'in sert
laiklik mesajları zaman zaman Çankaya'da oturan kişinin aslında "
İlhan Selçuk" olduğu yolunda epeyce kuşkulanmamıza sebep oldu: "Dış güçler laik cumhuriyetimizi Ilımlı
İslam Cumhuriyeti yapmak istiyor" şeklindeki cümlesinin
İlhan Selçuk'un kaleminden çıktığını söylemeye gerek var mı?
Ahmet Necdet Sezer son bir yıl içinde iki defa "Rejim hiç bu kadar tehdit altında olmadı" derken, laiklik duyarlılığını paravan yaparak Ankara'daki "Gizli İktidar"ın egemenliğini kaybetmesinden yakınıyor gibiydi...
Sezer'in Ankara'daki güç dengeleri bağlamında aslında nerede durduğu hususunda belki de en büyük dezenformasyon Milliyet'in dünkü "
Tezkerenin Gizli
Kahramanı Sezer'di" manşetidir...
Bu "gizli kahraman" söylemi çok yakın tarihimizin en büyük yanılsamalarından biridir. Sezer'in bir "proje" olduğu gerçeğini hasıraltı etmek isteyen bir şaşırtmacadan söz ediyorum!
"Tezkere Karşıtı" görüntüsü Sezer için sadece bir roldü. Tezkerenin reddedilmesinin Türkiye'deki Amerikancı "Gizli İktidar"a vurulmuş esaslı bir
darbe olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda Sezer'in söz konusu rolünü algılamak kolaylaşacaktır...
Kuşkusuz tarih "Çankaya'daki Sezer Gerçeği"ni daha iyi yazacaktır...
O
vakit geldiğinde, umarım bu satırları hatırlarsınız!
TAMER KORKMAZ - ZAMAN