CHP Genel Başkanı Deniz
Baykal 'AB'ye mecbur değiliz, masadan kalkmakta geciktik" ,derken şimdilerde ilişkilerin düzeltilmesi gerektiğini söylüyor.
CNN Türk'te
Ankara Kulisi programda ,CHP olarak ne
yabancı sermaye, ne serbest ticaret ne de dünyada globalleşen ekonomi karşısında gerçekleri inkâr eden tavır içinde bulunmalarının söz konusu olmadığının altını çizen Baykal, "Bir
iktidar değişikliğinin ekonomi politikasında bir
kesinti, kopukluk,
kriz yaratması hiçbir şekilde söz konusu değildir" dedi.
AB ile ilişkiler güvencesi
Türkiye'nin
Avrupa Birliği (AB) ile ilişkileri konusunda sorunlar yaşandığını herkesin gördüğünü savunan Baykal, bunda 2004'ten beri yürütülen dış politikadaki 'bazı yanlışlıkların' da etkili olduğunu vurguladı.
AB'den de Türkiye'ye yönelik bakışın giderek 'kararsız ve olumsuz bir noktaya doğru çekildiği' tespitini yapan Baykal, şöyle konuştu: "Türkiye bu tabloyu da aşar. Ama, artık biz bunu aşmak için kendi sorunlarımızı kendimiz çözme çabası içine girmeliyiz. Bizim AB ile çatışarak, ona düşmanlık göstererek
siyaset yapmamız söz konusu değil. Ama AB'nin bizde bir hayal kırıklığı yaratması elbette söz konusu. Yani AB'nin beklediğimiz şekilde Türkiye ile ilişkileri hızla geliştirmeye katkı vermediğini üzüntüyle görüyoruz. Bu konuda bizim tutumumuzun da yanlış bir gelişmeye neden olduğunun da farkındayız.
Ama hiç merak edilmesin bizim ilke olarak prensip olarak sağlıklı bir AB ilişkisi tercihi içinde olduğumuz nettir."
BAYKAL AB İÇİN DAHA ÖNCE NE DEDİ, NASIL DAVRANDI
'AB'ye mecbur değiliz, masadan kalkmakta geciktik...'
Baykal, yakın geçmişte TCK, 301. madde ve Vakıflar Yasası tartışılırken AB'ye sert eleştiriler yöneltmişti. Bunlardan bazıları şöyle:
Hükümetin AB'nin ilerleme raporundan önce yeni TCK'yı Meclis'ten geçirme girişimi nedeniyle 18
Kasım 2004'te düzenlediği basın toplantısında: "Korkarım ki, bir süre sonra TCK'nın içeriğiyle ilgili yeni arayışlar, yeni girişimler, yeniden müzakere önerilerinin ortaya atılması gibi bir durumla karşı karşıya kalacağız. TCK'nın içeriğine de el atılmaya başlanacaktır. Bu, hem Türkiye'nin içinde hem de AB ilişkilerinde daha ciddi sorunların ortaya çıkmasına yol açabilecek. Türkiye AB'ye mecbur değildir.
Londra'da BBC Türkçe servisini ziyareti sırasında (29 Eylül 2005):
AB'yle ilişkilerimizi olumlu bir zemine sokmak için biz zamanında masadan kalkmak gerektiğine inanıyoruz. Geç kalınmıştır.
TBMM Grubu (26 Eylül 2006): (AB'nin çıkmasını istediği) Vakıflar ve Özel Öğretim Kurumları Yasa tasarısına karşı çıkmak,
azınlık düşmanlığı değil.
Cemaatlere hükmi şahsiyet yükleyerek, önce si
yasal sonra da yaygınlaştırarak başka statü kazandırma olayıdır. Türkiye'nin postmodern bir sömürge haline getirilmesine izin vermeyeceğiz. Cemaat vakfı kurmak mümkün oluyor. Bu tasarı yasalaşırsa Türkiye yabancı
vakıflar cennetine dönüşür. Yunanistan'da bir Türk vakıf kurabilir mi, bu sayılanları yapabilir mi? AB bizden böyle bir vakıf yasası istiyor olamaz. Bu yasalar Türkiye'nin ulusal bütünlüğü, iç güvenliği açısından fevkalade önemli. Bu Türkiye'ye yönelik bir tuzaktır.
TCK 301'le ilgili tartışmalarda: Tavrımız pek çok çevreyi kızdırdı.
İtalya ceza hukuku,
Fransa basın yasası,
İspanya ceza yasası,
Almanya,
Hollanda ve
Avusturya yasalarında benzer maddeler var. Hakaret ve tezyifin yasaklanması düşünce özgürlüğünün kısıtlanması anlamına kesinlikle gelmez. Türklük utanılacak bir olaymış gibi gösterilmeye çalışılıyor. Neredeyse Türk olduğumuzdan ötürü özür dilememiz istenecek. Ben de diyorum ki, 'Başka kapıya, CHP'den
destek yok.'
10 Mayıs 2007'te Referans gazetesine demeci: AB hedefinin devam etmesi gerekiyor. Ama başlangıçtaki yanlış mimarinin yeniden değerlendirilmesi lazım. O mimariyle bir yere gitmek mümkün değil. Bunu yeniden sorgulayacağız.
RADİKAL