Deniz
Baykal ile
yüksek yargının söylemlerinin bu kadar benzerlik göstermesinin arkasında da bu gerçek yatıyor.
Deniz Baykal ve yüksek yargının muhtemel bir anayasa değişikliğine cansiperane bir şekilde karşı çıkmalarının tek bir sebebi olabilir. O da statükonun bozulacak olmasından duydukları kaygıdan başka bir şey değil. Onlara göre bu değişiklik isteği bir tuzak ve gerçekte yargının 'ele geçirilmesi' çabası var. İşte bu anlayış aslında onların düşünce arka planlarını da ortaya koyuyor.
Yargı şu anda kimin elinde ki, birileri onu ele geçirmek istesin? Bu söz dünyanın en gerici ifadelerinden birisi aslında! Başkasını öteleyen, dışlayan, kendisinden olmayan herkesi devleti ele geçirmek isteyen düşmanın safında gören anlayıştan başka bir şey değil bu... Savundukları görüşten şunu anlamak mümkün: "Yargıyı bir vakitte bunlar ele geçirmiş, şimdi yapılmak istenen her değişiklik bu ele geçirmişliği tehlikeye sokacak bir gelişme!"
Her neyse; ideolojik yargı ve
CHP, değişime karşı olanca kuvvetiyle karşı dururken anayasa teklifinin referanduma götürülmesinden de bir hayli rahatsız. CHP bir taraftan referandumu engellemeye çalışırken bir taraftan da karşı cepheyi bölme ve yanına
yandaş bulma çabası içinde. Baykal'ın Saadet Partisi'ne
zeytin dalı uzatmasının anlamı da bu.
Geçtiğimiz günlerde bir televizyon programında Saadet Partisi'yle seçimlerden sonra
koalisyon kurabileceğini söyleyen CHP lideri Deniz Baykal, muhtemel bir referanduma karşı şimdiden
hazırlık yapıyor. Saadet oylarının hayır olarak sandığa yansımasını sağlamaya çalışıyor. Referandumu bir statükoyu koruma çabasından çıkartıp
AK Parti karşıtlığında bütün partileri birleştirmek istiyor.
Ancak herkes de biliyor ki, bu
anayasa paketine taraf ya da karşı olmak, AK Parti yanlısı ya da karşıtı olmak anlamına gelmiyor. Bu ülkeyi
Kapıkule ile
Habur arasına sıkıştırıp kadük bırakmak isteyen statükocularla, Türkiye'nin zincirlerinden kurtulmasını sağlamak isteyenler arasındaki mücadelenin bir yansıması bu anayasa paketi...
Bu nedenle muhtemel bir referandumda Saadet Partisi'nin oynayacağı rol, gerçekten çok kritik ve anahtar hükmünde! Saadet Partisi'nin gerek yöneticileri gerekse de partiye gönül verenleri, mevcut yasaların devletle toplumun kucaklaşmasına nasıl engel olduğunun farkında. Refah Partisi'nin 28
Şubat sürecinde nasıl da gayri hukuki yollarla kapatıldığını hiç unutmuyorlar. HSYK'nın karanlık odakların üzerine giden hakim ve savcıların üstüne nasıl kılıç salladığını görüyorlar.
Karanlık odakların,
faili meçhul olayların üzerine gidemeyen bir ülkede
darbe dönemlerinin asla kapanamayacağını çok iyi biliyorlar. Darbe dönemleri kapanmadığı müddetçe de, Türkiye'nin o derin çukurdan asla kurtulamayacağının farkındalar. Aksini düşünmek bugüne kadar yaşananları görmemek olur.
Bu nedenle CHP ve yüksek yargı gibi statükoculara Saadet Partisi'nden, Büyük Birlik Partisi'nden MHP tabanından oy yok. Hadi başka kapıya...
MEHMET KAMIŞ-ZAMAN