Başlarken de sakin bitirirken de.. En derin mevzuları anlatırken de, en
soğuk sorularımı yanıtlarken de yüzünde mütemadi bir tebessüm.. Siyasetin içinde ama fazlasıyla halktan biri.. Bunlar yaklaşık bir saat kadar bir arada bulunma fırsatı bulduğum, 16
Ağustos 2009'dan beri
Saadet Partisi İstanbul İl başkanlığı görevini yürüten Sayın
Erol Erdoğan hakkında edindiğim ilk izlenimler.. Parti genel başkanı Sayın
Numan Kurtulmuş'taki “
kavgasız
siyaset” düsturu orada karşılaştığım her partiliye olduğu gibi Sayın Erdoğan'a da fazlasıyla sirayet etmiş.
Sayın
Erol Erdoğan MHP ve AK Parti'yi kavga çıkaran,
CHP'yi ise yaramaz çocuk diye tanımladı. Saadet Partisi'nin ise geçici, şartların doğurduğu bir parti değil Sahici Bir Hareket olduğunu özellikle vurguladı..
Saadet Partisi'nin güleç yüzlü İstanbul İl Başkanı ile, Parti'nin
yeni dönem vizyonu ve İstanbul'a yönelik hedefleri üzerine konuştuk…
- Sayın ERDOĞAN, öncelikle yeni görevinizden dolayı sizi ve yönetiminizi kutluyoruz.
- Teşekkür ederim. Umarım bizi seçenlere layık oluruz, kimseye mahcup olmayız.
- İzlediğim kadarıyla, başta siz olmak üzere bir hayli genç bir başkanlık divanınız ve yönetiminiz var. Şunu sorarak başlamak istiyorum. Nüfusunun % 70'i, 35 yaşın altında olan yaklaşık 10 milyon İstanbullu ve yine nüfusun yarıdan fazlasını oluşturan kadın seçmen sizin siyaset denkleminizde ne ifade ediyor ve bu gençlere ve kadınlara yönelik ne tür siyasetler geliştiriyorsunuz?
- Evet, İstanbul il yönetimimiz ve il başkanlık divanımız, siyasi tecrübesi çok fazla olan üst yaşlardaki üyelerimizin yanısıra ağırlıklı olarak genç profilden oluşuyor. Siyaset, ne sadece genç işi ne de sadece tecrübe işi. Benim yaşımdan olsa gerek il yönetimimiz gençler ağırlıklı oluşmuş oldu. Sizin de söylediğiniz gibi nüfusun çoğunluğunun genç olmasının
doğal sonucu olarak
gençlik politikaları ve kadın politikaları önemli hale geliyor. Bu dönem gençlerinin 4 sorunu var; eğitimsizlik, işsizlik, ümitsizlik, arkadaşsızlık.
- Bunları açabilir misiniz, ümitsizlik, arkadaşsızlık ne demek?
- Tabii… Gençlerimiz seçmeli ve yönlendirmeli eğitimden yoksun kaldığı için istediği okula gidemiyor ve yeteneklerini uç noktalara taşıyamıyor. Genç
işsizlik sayısı hızla artıyor. Öyle ki
Başbakan bile “her üniversite bitirene iş mi bulacağız kardeşim” tarzı bir açıklamayla bu konuda en üst perdeden “ne haliniz varsa görün” diyor. İlk iki sorun gençleri geleceğe dair karamsar yapıyor, ümitsizleştiriyor; pırıl pırıl olması gereken genç yüzler kasılıyor ve hayata aydınlık gözlerle değil umutsuz nazarlarla bakıyor. Bu hal ise hedefsizliği doğuruyor. Gençler gelecekte ne yapmak istediklerinden, neleri başarabileceklerinden emin değiller. Gençlik için en hayati şey arkadaşlıktır. Ama güvensiz ortamlar, işsizlik, ailenin ve mahallenin çözülmesi, gelir adaletsizliği, hızlı göç arkadaşlık duygularının gelişmesini engelliyor. Arkadaşsız bir genç eksik büyür. Arkadaşı olmayan genç paylaşma, fedakârlık gibi duyguları nasıl yaşayacak ki…
Sorunu doğru tespit çözümün başlangıcıdır. Uzatmamak için uzun bir çözüm listesi sunmayacağım. Gençlik meselesini siyasette
imaj ve
algı olarak kullanmak yerine ciddi bir şey yapıp sorun çözmek istiyoruz. Gençliği olan güçlü olabilme potansiyeline sahiptir. Bu fırsatı adeta tehdide çeviren her ne varsa siz de bunu tersine çevirin, olsun bitsin.
- Ya kadınlar…
- Sorun, kadının kadınlığını yaşamaması veya ona pozitif ayrımcılık sağlanmaması değil. Sorun insanlığımızı eksik yaşayışımız. Bu eksiklik kadında daha belirgin şekilde kendini ortaya koyuyor; sosyal, kültürel,
ekonomik sorun olarak karşımıza çıkıyor. Bu sorun mesela çocuklarda, yaşlılarda, özürlülerde daha travmatik sosyal ve kentsel sorunlar sarmalı olarak, bizi ezecek şekilde kaç yıldır peşimizde koşturup duruyor.
Röportaj: Nergis KAVALCI / HABERFORM