3
Kasım 2002
seçimleri sonrasında
iktidara gelen
AK Parti, "izlenen
politikalara devam" biçiminde özetlenebilecek bir metin ortaya koyarken, son 4 buçuk yıllık hükümet uygulamalarını eleştiren muhalefet partileri ise özellikle
Kıbrıs sorununun çözümü ve AB tam üyelik sürecine ilişkin farklılıklarının altını çiziyor.
AB, yeniden yapılanma süreci
AK Parti, seçim bildirgesinde geride kalan 4 buçuk yıllık iktidar uygulamalarının devam edeceğini ifade ederken AB tam üyelik hedefinin sürdüğünü, "AK Parti, AB sürecini hem bir entegrasyon hem de
Türkiye'nin siyasal,
ekonomik, sosyal ve yasal standartlarını yükselten bir yeniden yapılanma süreci olarak değerlendirmektedir." sözleriyle ortaya koyuyor. ABD ile ilişkilerin ise "yeni şartlara uyumlu hale getirilmesinin küresel barış açısından büyük bir önem taşıdığı" vurgulanıyor. Bildirgede, AK Parti'nin "devlet merkezli resmi politika" sürecini "
toplum merkezli
sivil dış politika"
araçları ile desteklemeye kararlı olduğuna dikkat çekiliyor.
KKTC'nin haklarının korunmayı sürdüreceğini belirten AK Parti,
Afrika ve Uzakdoğu' ya yönelik politikaların artan bir hızla devam edeceğini aktarıyor.
Tam üyeliğe '
evet'
CHP, AB tam üyeliğine değil, ayrıcalıklı üyeliğe karşı olduğunu seçim bildirgesinde açıkça dile getiriyor. Bildirgede AK Parti hükümetinin 4 buçuk yıllık iktidarı döneminde izlediği özellikle Kıbrıs ve AB politikalarına eleştirilerde bulunan CHP, iktidara gelmeleri halinde Türkiye'yi bölgesinde ve dünyada "öncü ve
model"
ülke yapma vaadinde bulunuyor. CHP bildirgesinde, "
Balkanlar,
Kafkasya ve Ortadoğu'daki bütün ülkelerle karşılıklı menfaatleri gözeten ortak
işbirliği projeleri geliştireceğiz.
Rusya, Uzakdoğu ile Latin
Amerika ve Afrika ülkeleriyle ilişkilerimizi hızla geliştireceğiz. Uluslararası barış faaliyetlerinde Türkiye'nin daha da etkili bir rol oynamasını sağlayacağız." görüşünü savunuyor. CHP, Kıbrıs sorununda "
egemen iki tarafın eşitliğine dayalı" çözüm önerisinde bulunuyor.
Türkiye, AB'ye mecbur değil
MHP, Türkiye'nin dış ilişkilerinde "kontrolsüz, pusulasız ve çok tehlikeli sürükleniş içinde olduğu" eleştirisinde bulunuyor. Dış politikada, Türk dünyasının öncelikli alan olacağı vaadinde bulunan MHP, Kıbrıs sorununun çözüm zemininin BM'den AB'ye kaymaması için kararlı bir tavır sergileyeceğini beyan ediyor. Kıbrıs'ta, "iki bölgeli, iki milletli, iki devletli
ortaklık" yapılanmasına dayalı bir model öneriliyor. Türkiye-AB ilişkilerinin yakın geçmişi "hayal kırıklığı hikâyesi" olarak nitelenen MHP bildirgesinde, "Türkiye, ne pahasına olursa olsun AB'nin yörüngesinde sürüklenmeye mecbur, mahkûm ve muhtaç değildir." ifadesi yer alıyor. Irak'taki gelişmelere ilişkin olarak da, "Türkiye'nin askeri güçle desteklenen etkili bir siyasi caydırıcılık stratejisi uygulamasını gerekli hale getirmiştir." deniliyor.
'Ülkemiz, G-8'e katılacak'
Dış politikada en "cömert"
vaat ise Demokrat Parti'den (DP) geldi. Türkiye'yi "küresel güçler arasına sokma" vaadinde bulunan DP, "Türkiye, G-8'lerin (gelişmiş 8 sanayi ülkesi) yanına G-9 olarak eklenecektir." ifadesinin altını çiziyor. AK Parti hükümetine "Orta
Asya ve Kafkasya'yı
ihmal ettiği" eleştirisinde bulunan DP, Türk dünyası ortak
savunma tatbikatları, Azerbaycan'ın NATO üyeliğinin desteklenmesi gibi somut önerileri ortaya koyuyor. Kıbrıs'ta "adil ve kalıcı çözüm"ü hedefleyen önerilerin tartışılabileceği belirtilen DP seçim bildirge-sinde, "
Türkiye Cumhuriyeti gibi KKTC de egemen ve bağımsız olarak ilelebet yaşayacaktır." deniliyor. AB tam üyelik hedefinin "amaç değil araç" olduğunun altını çizen DP, iktidara gelmeleri halinde AB ile ilişkileri,
siyasi partiler, sivil toplum, akademik kurumlar ve demokratik kitle örgütlerinin temsilcileri ile toplanacak "genişletilmiş AB forumu"nda tartıştıracağına işaret ediyor.
Zaman