“Türkiye Kürtleri, kendi geleceği için Erdoğan'a destek vermeli...”
Celal
Talabani'yi uzun boylu tanıtmaya gerek yok. O zaten meşhur ve maruf biri. Siyaset geçmişi, Molla Mustafa
Barzani dönemine kadar gidiyor. Çok eski bir KDP'li. Barzani'nin başkan olduğu partide politbüro üyesi olarak ikinci adam... Oldukça etkili ve nüfuzlu biri... Uzun yıllar
Irak ordusuna karşı dağlarda savaşım vermiş biri... Onun
yaşam öyküsü ve mücadele tarihi, ciltler doldurur... Mustafa Barzani'den kopuşu, ayrı bir grup oluşturması, hatta Barzani güçlerine karşı silahlı mücadeleye girişmesi,
İran ve
Suriye ilişkileri... Yakın tarihlerde Barzani ile savaşması vs... Talabani başlı başına bir tarihtir; Kürt tarihi yazılırken sanırım önemli bir yer tutar...
MÜTHİŞ DENEYİM
Bütün bu uzun geçmiş ve deneyim, Talabani'yi müthiş zenginleştirmiş... Artık O, savaş ve şiddet
politikalarıyla hiçbir sorunun çözülemeyeceğini, tersine şiddet ve savaşın kendisinin bir sorun olduğuna inanıyor. Sorunların çözüm dilinin kesinlikle
siyaset dili olduğunu söyleyen Talabani,
diyalog ve müzakere merkezli yeni bir demokratik anlayışı dillendiriyor. Talabani sıkı bir Erdoğan ve Gül hayranı. Özellikle Erdoğan'ı, yürüttüğü
demokratikleşme projesi sebebiyle yere göğe sığdıramıyor. Kendi geleceğini düşünen Türkiye
Kürtlerinin de Erdoğan'ın yolundan yürümesi gerektiğini salık veriyor. Sayın
Celal Talabani, önceden randevu almadan geldiğim halde
röportaj teklifimi kabul ederek büyük bir incelik gösterdiler.
Kuzey Irak'a geçtikten sonra görüştüğüm değerli dostum Azad Cündiyani-Talabani'nin partisinde basın ve medyadan sorumlu üst düzey
yönetici-olmasaydı çok yoğun bir programı olan Mam Celal ile görüşmem elbette mümkün olmazdı. Sayın Talabani ve Azad Cündiyani'ye çok çok teşekkür ederim.
ORTADOĞU’NUN ÇIKARI
Size Irak Cumhurbaşkanı sıfatınızla değil "Kürt lideri" sıfatınızla soruyorum: Erdoğan'ı nasıl değerlendiriyorsunuz?
TALABANİ:Şahsen ben
Başbakan Erdoğan'a bir Kürt gözüyle bakmıyorum. Daha genel bakıyorum. Bence Sayın Erdoğan Türkiye'de çok büyük bir demokratikleşme projesine önderlik ediyor. Bu demokratikleşme süreci sadece Türkiye'nin çıkarına değildir; aynı zamanda Irak'ın, Kürt Yönetimi’nin de ve genelde
Ortadoğu'nun da çıkarınadır. İnanıyorum ki Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan'ın birlikte yürüttükleri bu demokratikleşme projesinin başarısı, hepimizin başarısı olacaktır. Benim fikrime göre, Erdoğan'a ve Hükümetine düşmanlık yapmak, Türk halkına ve demokrasiye düşmanlık yapmak demektir. ABD Başkanına da söyledim, ABD kongresinde yaptığım konuşmada da belirttim.
İngiliz Başbakanına da söyledim, başka
Avrupa devletlerinin başkanlarına da... Bağdat'taki
Avrupa Birliği (AB) Büyükelçilerinin toplantısında da onlara söyledim, "Türkiye AB üyesi olmalıdır" diye. Türkiye'yi AB'nin dışında tutmak, demokrasiye düşmanlıktır.
SAVAŞ ÇÖZÜM DEĞİL
1999’da Öcalan yakalandıktan sonra süresiz ateşkes ilan edildi, PKK güçleri de sınır dışına çekildi. Ama PKK AK Parti’ye karşı 2004 yılında yeniden silahlı mücadele başlattı. Bunu nasıl yorumluyorsunuz?
TALABANİ: Demin ki düşüncelerimin hepsini PKK ile görüşmeye giden herkese de söylüyorum. Diyorum ki PKK'ya söyleyiniz, savaş çözüm değildir. AK Parti Hükümetine karşı savaşmak, Kürt halkının çıkarlarına karşı savaşmak demektir. Benimle görüşmeye gelen DTP'lilere de bunu söyledim. Başbakan Erdoğan sorunu çözmek istiyor, ama sıkıntıları ve zorlukları var. Erdoğan'ın yürüttüğü demokratikleşme çabalarını engelleyenlerin çıkarttıkları sıkıntılar kadar PKK'dan kaynaklı sıkıntıları da var. O yüzden Erdoğan'a karşı sabırlı olmamız lazım. Ama demokratik süreci koşulsuz bir biçimde desteklersek işte o zaman problemler kendiliğinden çözülür. Ben diyorum ki Erdoğan'ın başlattığı demokratikleşme sürecini desteklememiz lazım.
CLINTON’U ŞAŞIRTTI
Başbakan Erdoğan'a karşı fazlasıyla destekleyici bir pozisyonda duruyorsunuz. Hele de bu süreçte... İlginç ve şaşırtıcı...
TALABANİ: ABD eski Başkanı Bill
Clinton da şaşırmıştı. Kendisine Başbakan Erdoğan'ı ve yürüttüğü demokratikleşme çabalarını çok önemsediğimizi belirttiğimizde hayret etmişti. Bir Kürt liderden Türk Başbakanına düşmanlık sözleri bekliyor olmalıydı ki çok şaşırdı. Hatta Erdoğan'a bizzat kendisi söyledi: "İlginç, bir Kürt lider seni senden daha fazla savunuyor." Ben demokratik süreci çok önemsiyorum. Siyasi çözümü savunuyorum.
PKK DESTEKÇİLERİ
Erdoğan, "dağdakilerin silahsızlandırılması" gerektiğinden söz etti. Bu çerçevede yasal değişikliklerin yapılmasından yana olduğunu açıkladı. Türkiye'de bazı çevreler ise affın çözüm olmadığını söylüyorlar. Sizin Kürt meselesi ve savaş konusunda onlarca yıla dayalı geniş bir tecrübeniz var. Sizce af bir çözüm olabilir mi?
TALABANİ: Türkiye'nin içişlerine karışmak istemem. Ama bizim tecrübelerimizden yararlanılmak istenirse elbette katkı sunmaktan kaçınmayız. Biliyorsunuz bizim de Iraklı Kürtler olarak acı bir tecrübemiz var. Irak rejimiyle
Saddam öncesinden başlayan ve Saddam'la birlikte şiddetlenen çok kanlı ve acı bir tecrübemiz var. Saddam onca şiddete ve savaşa rağmen bizi bitiremedi. Diğer bir tecrübemiz de şu: Hem Kek Mesut'un (
Mesut Barzani) partisi
Kürdistan Demokrat Partisi (KDP), hem de benim partim
Kürdistan Yurtseverler Birliği (YNK) 4 yıl boyunca Türk ordusunun saflarında PKK'ya karşı savaştı. Fakat bir sonuç elde edemedik. PKK gitti
Kandil'de üs kurdu. Demek ki savaşla sorun çözülmüyor. Ayrıca şunu gördük ki, bölgedeki bazı ülkeler PKK'ya hem destek veriyor, hem de PKK'yı bize karşı kullanma yoluna gidiyor. (Talabani bu ülkelerin isimlerini tek tek belirtti, ama ben yayınlanmaması koşuluna uyarak aktarmıyorum. Aynı hassasiyeti aynı ülkelerin isimlerini veren Mesut Barzani söyleşi için de göstermiştim.) Bir de
İrlanda örneği var.
İngiltere onca askeri gücüne rağmen İrlanda sorununu savaşla çözemedi. Demem o ki, PKK tek başına savaşla bitirilemez. Bu sorunu siyaseten çözerseniz PKK da kendiliğinden biter.
AF ÇIKARSA İYİ OLUR
Af sorusuna da yanıtınızı rica etsem...
TALABANİ: Bence af, demokratikleşmeyle beraber çözüm olabilir. Başbakan Erdoğan affı çıkarırsa çok iyi olur.
PKK’NIN SÖYLEDİKLERİ
Sizin öngördüğünüz af nasıl bir aftır? PKK başta Öcalan olmak üzere üst düzey yöneticileri de içine almayan bir affı kabul etmeyeceğini belirtiyor. Buradan nasıl bir çözüm çıkabilir peki?
TALABANİ: Af konusunda detaya girmek istemem. Dediğim gibi Türkiye'nin içişlerine karışıyor görüntüsü vermekten çekinirim. Af konusunda da genel fikrimi söylemekle yetineyim. Doğrudur, PKK hiç kimseyi dışta tutmayan bir
genel af istediğini söylüyor. Oysa geçen yıl, Öcalan ve üst düzey yöneticilerden savaşa bizzat katılmış olanları dışta tutan bir affa
evet diyeceklerini söylüyorlardı. Bu durumda silahları bırakacaklarını ve Türkiye'ye döneceklerini ifade ediyorlardı. Bana ulaştırılan bilgiler de o doğrultudaydı. İnanıyorum ki PKK bu çerçevedeki bir affa hayır demez. PKK'nın şimdi neyi kabul edip etmeyeceğini doğrusu bilmiyorum. Geçen sene öyle dediklerini biliyorum, ama bu sene, ne dediklerini henüz bilmiyorum.
KANDİL BİLGİSİ YOK
Kandil operasyonundan sonra size ulaşan yeni bilgiler yok mu?
TALABANİ: Bize intikal eden yeni bir bilgi yok. Yakınlarda da hiçbir temasımız olmadı. Zaten bizim temasımız doğrudan olmuyor; aracılar vasıtasıyla oluyor. Bana bir resmi
mektup gönderdiklerini söylüyorlar ama henüz ulaşmadı.
GÜL’ÜN DİLİ DE GÜL
Cumhurbaşkanımız Gül sizin için "İstediği zaman gelebilir, biz de istediğimiz zaman gideriz" dedi.
TALABANİ: Abdullah Gül'ün dili de gül gibidir bilirim. Kendilerine
selam ve hürmetlerimi iletiyorum. Tabii resmi davet gelirse memnuniyetle gelirim, niçin olmasın!
ZİYARETİ ŞEREF VERİR
Peki siz Cumhurbaşkanı Gül'ü davet etmeyi düşünmez misiniz?
TALABANİ: Sayın Gül'ü Bağdat'ta ağırlamaktan şeref duyarız. Umarım koşullar elverdiğinde bu davet de gerçekleşir.
KIYMETİNİ BİLSİNLER
Son olarak ne söylemek istersiniz?
TALABANİ: Irak için Şii lider Ayetullah Sistani nasıl büyük bir
nimet ise Erdoğan da Türkiye için büyük bir nimettir... Türk halkının Erdoğan'ın kıymetini bilmesini ve onun sürdürdüğü demokratikleşme sürecine katkı sunmasını diliyorum. Türkiye'nin Kürtlerine gelince, onlara diyeceğim şu ki, Erdoğan Hükümetini desteklesinler. Türkiye Kürtleri kendi gelecekleri için Erdoğan'ı desteklemelidirler.
SAVAŞIN DİLİNE KARŞIYIM
Türkiye, Kandil'de üslenen PKK'ya karşı hava harekatı yaptı. Sizin tepkiniz ile bölgesel Kürt yönetiminin tepkisi üslup olarak farklı oldu. Yanlış bir gözlem mi benimkisi?
TALABANİ: Benim dilim diplomasinin ve siyasetin dilidir. Başka türlüsünün çözüm getireceğine inanmıyorum. Tabii ki şiddetin ve savaşın diline de karşıyım. Her iki dilin de çözümsüzlüğü çoğaltmaktan öte bir işe yaramayacağını biliyorum. Bir Kürt atasözü vardır. Birlikte büyüyen ve birbirini seven iki
arkadaş var. Gün gelir evlenirler. Birinin erkek, diğerinin
kız çocuğu olur. Gün gelir iki evlat büyütürler.
Erkek evlat sahibi, kız evlat sahibi arkadaşının evine gelir. Kızı isterken yanlış bir dil kullanır. "Kızını bizim oğlana ver de..." diye başlayan kaba cümleler kurar. Tabii büyük bir tepkiyle karşılaşır. İki can ciğer arkadaş birbirlerine girerler. Sonra araya dostları girer. Nerde hata yapıldığını gösterirler. Tekrar kız istemeye gidilir. Bu kez erkek evlat sahibi olan
baba, en yakın arkadaşına şöyle der: "Bahçede bir gül vardır. İşte biz o gülü oğlumuza almaya geldik. O gülü oğluma verirsen, oğlumu da oğlun haline getirirsin." İşte dil ve üslup farkı dediğimiz budur. Sonuçta aynı kapıya çıkmak önemli değildir, önemli olan aynı kapıya çıkarken
kavga etmeden bunu başarabilmektir.
BÖLGESEL YÖNETİM DEĞİL BİZ KONUŞURUZ
Türkiye ile Kürt Federe Hükümeti arasında zaman zaman sert demeçler eşliğinde bir tür soğuk savaş yürütüldüğüne tanık oluyoruz. Hem Irak Cumhurbaşkanı, hem de Kürt yönetiminin bir lideri olarak ne diyorsunuz bu duruma?
TALABANİ: Karşılıklı sert demeçler yanlış. Her iki tarafın da hayrına değil. Kardeşliğimize ve dostluğumuza zarar verecek bir dil kullanmamalıyız birbirimize karşı. Varsa bir sorunumuz bunu siyasetin diliyle, diyalog yoluyla çözmeliyiz. Sanki Türkiye ile Kürt yönetimi birbirine düşmanmış gibi bir görüntünün ortaya çıkmasına katkı sunmak, hem Türkiye'ye, hem de bize kazandırmaz. Erbil'deki bölgesel yönetime, "Artık
dış politika hakkında konuşmayınız, bunu Bağdat'taki Merkezi Hükümete bırakınız!" diye söyledim. Çünkü Irak'ın Cumhurbaşkanı da
Dışişleri Bakanı da Kürt... Söylenmesi gereken söz varsa, Merkezi Yönetim olarak söyleriz. Bölgesel yönetim ile Türkiye arasında yaşanan kırıcı ve sert söz düellosu bitmeli artık.
LAKABI ‘MAM CELAL’ YANi CELAL AMCA
Talabani, Koysancaklı. Büyük babası Kadiri Şeyhi. Kürdistan'ın medrese ve tekkeleriyle meşhur din büyüklerinden biri. Talabani'nin büyük babasının tarikat kolu, Türkiye'ye uzanacak kadar geniş... Talabani sadece bir Kürt lider değil artık, aynı zamanda Irak'ın Cumhurbaşkanı. Dahası, uluslararası düzeyde tanınan ve bilinen bir siyasetçi v
e devlet adamı. Talabani'nin Kürtler arasındaki meşhur lakabı "Mam Celal", yani "Celal Amca"dır.
BUGÜN