Onların sorunu Millet'in Egemenliği

'Apoletli Medya' takımından bir yazar "Askerler, yeni dönemde türbanlı eşlerin Köşk'e davet edilmesi halinde davete gelecekler mi?" diye soruyor. Hemen ardından cevabını veriyor: "Büyük ihtimalle gelmeyecekler..."

Onların sorunu Millet'in Egemenliği

Vekillerin türbanlı eşlerinin Sezer'in ilk iki yılında Köşk'e davet edildiğini çoklarımız unuttu: Bu satırları yazarken, "Sezer'in resepsiyonlara davet ettiği türbanlı eşlerle tokalaştığı" fotoğraflara bakıyorum. 2000 yılının ortasından AKP'nin iktidara geldiği Kasım 2002'ye kadar olan bütün resepsiyonlara vekillerin türbanlı eşleri Sezer tarafından davet edilmişti! O dönemde Fazilet Partisi mensubu olan kimi vekiller bugün AKP saflarında: FP'li vekillerin türbanlı eşlerini Köşk'e davet ederken "kamusal alan" gibi hukuk dışı kırmızı çizgileri aklının ucundan bile geçirmeyen Sezer, AKP iktidarı ile birlikte aynı vekillerin eşlerine yasak getirmişti! Soru sorma sırası "Bu Satırların Yazarı"nda: Askerler, 2000-2002 yılları arasında Köşk resepsiyonlarında vekillerin türbanlı eşleri de yer aldığında o davetleri protesto etmişler miydi? El Cevap: Hayır, etmemişler; davetlere katılmışlardı! *** Vatan yazarı Mehmet Tezkan "Gül, Cumhurbaşkanı olursa Genelkurmay Başkanı ne yapar?" başlıklı yazısında "Rejim değişir. Çünkü, türban siyasal İslam'ın simgesidir" demişti. (2 Ağustos'07) Başbakan'ın/Meclis Başkanı'nın eşleri türbanlı iken rejim değişti mi? Hayır! Cumhurbaşkanı'nın eşi de türbanlı iken nasıl olacak da rejim değişecek? İnsaf! "Rejim değişir" tezi bir hurafedir; kamuoyunu zehirlemeye yöneliktir. Farklı partilere mensup vekillerin türbanlı eşleri Çankaya Köşk'ünde Sezer tarafından ağırlandığında da rejim değişmemişti! "Uzlaşma" ve "fedakârlık"tan bahsedenler, "askerden rövanş alma" gibi bir duygu ile hareket edildiğini iddia ediyorlar: Oysa "milli irade"nin tecellisini öne çıkaranlar "rövanşizm" temelinden hareket etmiyor... Tersine "Gül'ü seçerseniz yeni bir 27 Nisan e-muhtırası gelir" imasıyla kamuoyunu güdülemeye/yanıltmaya çalışan epeyce "laikçi kalem" var. Mesela, "Gül Çankaya'ya çıkarsa Genelkurmay Başkanı ne yapar?" sorusuyla kast edilenin ne olduğu yeterince açık! Ayrıca, "Eşi türbanlı biri Çankaya'ya çıkarsa hayırlara vesile olmaz" diyerek AKP'yi TSK ile tehdit eden Kışlanın Duayen Yazarı "fedakârlık, uzlaşma ve rövanşizm"den dem vuranların "meslek üstadı" değil mi? Gül'e karşı olanlar, malum tavırlarını haklı/geçerli/mantıklı kılacak tek gerekçe dahi ortaya koyamıyorlar. "Demokrasi Açmazı" yaşıyorlar. "Milli İrade"ye ipotek koymaya çalışıyorlar. Türban ekseninde "ayrımcılık" yapıyorlar... Bu temel hususları dile getirenleri "küfür ve hakaret ediyorlar" hayaleti eşliğinde suçlamak ayıptır. Hiç kimse "sahici olmayan saldırılar" imal edip asıl konuyu hasıraltı etmeye kalkışmasın: Önce "Göbeğini kaşıyan adam" son olarak da "Bidon Kafa" tabirleri "Büyük gazetedeki büyük yazarların" klavyelerinden çıkmadı mı? 22 Temmuz'da "Milli İrade"nin tecelli etmiş olmasını hâlâ hazmedemeyip "Bu Millet"e "Bidon Kafa" diyenler, yıllarca "Devleti milletten korumaya çalışan" Gizli İktidar'ın artık bu topraklarda egemen olmadığını görmek zorundalar... Maraza çıkarmak isteyenler, "12 Nisan'ı kasten 27 Nisan'la bir tutanlar" ve de Abdullah Gül'ün adaylığını destekleyenlere "uzlaşma" dayatmasını yapanlardır... Gül'ün adaylığı, asla "şahsi bir mesele" veya "bir koltuk sorunu" değildir: Ya? "Devlet'le Millet'in Barışması" anlamında tarihî bir adımdır... Yaman soru şudur: "Uzlaşma" dayatmasının sahipleri şimdiye kadar neden hiç "Millet"le uzlaşmaya yanaşmadılar? "Büyük Sır" burada yatıyor: Onlar için en büyük sorun, gerçek manada "Millet'in Egemenliği"dir! TAMER KORKMAZ - ZAMAN
<< Önceki Haber Onların sorunu Millet'in Egemenliği Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER