Bugün TV'de yayınlanan programda Orhan Miroğlu çarpıcı değerlendirmelerde bulundu. "Başka Kürt aydınlarını susturun diyen Öcalan’a ben nasıl "sayın" derim diyen Miroğlu, hakkındaki iddialara cevap vererek PKK ile ilgili şunları söyledi;
Ak Partinin Kürt halkının celladı olduğuna dair söylendi bu söz. Cellatıma aşık olmadım, tam tersi JİTEM'in o bölgedeki faaliyetlerinin ortaya çıkması konusunda en çok yazı yazan kişi benim. Kürt halkının celladı olan kesimlere karşı açık bir tavrım oldu. Ama PKK medyasında böyle bir fikir tedavülde. Ak Partinin Kürt halkının celladı olduğuna dair söylendi bu söz. Ben Ak Partinin Türkiye şartlarında çok önemli bir parti olduğunu düşünüyorum. Kürt meselesinde AK partinin dışında Türkiye ciddi bir seçenek çıkaramadığını düşünüyorum. Ergenekon davasında takındıkları tavrı JİTEM davasında takınsalardı. Ergenekon’un Güneydoğu'da yaptıklarını ortaya çıkarmak için güçlü bir siyasi irade ortaya koysalardı. JİTEM davaları Allah’a emanet devam etti. Bu konuda ciddi bir siyasi duruş olamadı.
"PKK’nın Türk ordusunda görüşmediği başçavuş kalmadı"
PKK Kürt aydınlarını sürekli bir biçimde devlete uzak durması gerektiğini söyler ama bakıyorsun bu süreç içerisinde en fazla devlete yakın durmuş siyasi hareket PKK hareketidir. Bunu söyleyen insanlar Türk ordusunda görüşmedikleri başçavuş kalmadı.
2014 te siyasi yasağı bitince AK partiden teklif gelse Ak Partiye girer misiniz?
O dönemin şartları içinde düşünmek lazım. Ak partiyi Kürtlerin de Türklerin de politika yapabilecekleri bir parti olarak görüyorum.
"Orhan Miroğlu’nu, başka Kürt aydınlarını susturun diyen Öcalan’a ben nasıl 'sayın' derim"
HADEP ve DTP Genel Başkan yardımcılığınız döneminde "Sayın Öcalan" dediğiniz için parti kapatılmıştı. Bugün "Sayın Öcalan" demiyorsunuz neden?
Çünkü o taraftan o kadar baskı altında kaldım ki, kişilik katline uğrayan biriyim. Artık "Sayın Öcalan" demenin bir anlamı kalmıyor. Ama kimsenin de Öcalana "sayın" demesine de karşı değilim. İnsanlar bunu söyleyebilirler. Sonra Abdullah Öcalan bizzat adımı vererek tehdit edilmemem yol açmış bir kişi. Dolayısı ile bütün bunlar Abdullah Öcalan’a yeniden "sayın" dememi çok da kolaylaştıran şeyler değil. Orhan Miroğlu’nu, başka Kürt aydınlarını susturun diyen Öcalan’a ben nasıl sayın derim. Biz bir umutla gitti o partiye.
"Geçmişte DTP de de bugün BDP de PKK’ya rağmen siyaset yapılamaz"
Genel başkanlığım döneminde PKK ya Öcalan’a açık eleştirim olamazdı. Bir siyasi sorumluluğunuz var tabii ki. O dönem barışa dair umutların yeşerdiği bir dönemdi. 60 kişilik parti meclisinde 35, 40'a yakını PKK orijininde değildi. Ama PKK ya rağmen bir şey yapılamazdı. Geçmişte DTP de de bugün BDP de PKK ya rağmen siyaset yapılamaz. Ben dahil herkes oraya bu gerçeğe rağmen gidiyor. Bu Türkiye’nin realitesi. Bunu devlet de biliyor Türk halkı da biliyor.
"Öcalan yeni partinin başına Murat Karayalçın’ı getirin dedi"
Bir ara Öcalan HADEP’ın adını değiştirin diyordu. Homojen bir parti istemiyordu. Murat Karayalçın’ı getirin partinin başına koyun diyordu. Öcalan’ın belirlediği alanda insanlar niye var. Bu mantık yanlış. Bu insanların önemli olan şiddet kullanmamasıdır, dağda olmamasıdır.
"Öcalan benim için bunu susturun dedi. Ondan sonra bana Mortoğlu olursun dediler"
Anayasa referandumunda açık tavır koydum. Eğer Kürtler böyle yaparlarsa ve bu referandum başarısızlık ile sonuçlanırsa Kürt siyaseti Türkiye’de statükonun yayında tavır koyan bir hareket haline gelir. Bunun yapılmaması lazım dedim. İkincisi, bir patlama oldu benim yakın akrabalarım parçalandılar. Güya yola konan bir mayındı falan. Ona çok sert bir yazı yazdım. Ergenekon PKK ilişkisi üzerine, Ergenekon’un Fırat’ın ötesindeki ilişkilerini irdeleyen bir yazı yazdım. Bunun üzerine Kandil'den Karasu çok sert bir yazı yazdı, ben de cevap verdim. Daha sonra da ipler koptu. Öcalan bunu susturun dedi. Ve sitede Mortoğlu olursun diye yazı çıktı.
Orhan Miroğlu hakkındaki ithamları cevapladı.
"Musa anteri JİTEM-PKK işbirliği ile öldürdü"
Musa Anter'i JİTEM öldürttü, ama JİTEM tek başına değildi. PKK içinden birinin yardımını aldı. Bu PKK kararı mıydı değil miydi bilmiyorum. Bunu belki önümüzdeki dönemde Kürtler bir iç muhasebe yaşarsa öğrenebiliriz.
"Barış aşamasında Öcalan’ın da MİT’in de yıpranmasını istemiyorum"
Yeşilin MİT verdiği ifadesi çok farklı bir şekilde servis edildi. Faili meçhul dosyasına gönderilen farklı, Ankara emniyetine gönderilen farklı. Bunun üzerine çok konuşacağım, çok yazacağım. Ben şu an susuyorum. MİT in bugün üstlendiği son derece önemli rol nedeni ile bu konulara girmiyorum. Yeşilin ifadesi diye bir özetleme yapılamaz. MİT 1995’te yaptı bu özetlemeyi. Eğer bu ifade doğru ise ne Hamit Yıldırım burada suçlanabilir, ne Abdülkadir Aygan’ın söyledikleri doğru, ne de benim söylediklerim doğru. Burada ciddi bir dezenformasyon var. Beni özellikle öldürmemiş, bu mümkün mü benim üzerime 13 kurşun sıkıldı. Benim hastaneye sıfır nabızla kaldırıldığımı bütün Diyarbakır bilir.
"Komisyona neden gidip ifade vermedim?"
Faili meçhul komisyonunu davet edilmedim ki gitmeyeyim. Beni bulamadıklarından davet edememişler, bu mümkün değil, ben zaten hastanede iki polis koruması ile birlikteyim. Hangi adreste olduğumu biliyorlar. Ben son komisyona da ifade vermedim. Ben zaten bunun altı yedi kitabını yazmışım, daha ne diyeceğim. Komisyonun soruşturmayı derinleştirme gibi bir etkisi var mı? Hayır. O zaman ne anlamı var?
Cinayet hakkında iki farklı ifadesi için ne dedi?
Cinayet mahalline bir arsa meselesi için gittiğinizi Polis ifadesinde söylemişsiniz, hâlbuki HaberTürk’teki Balçiçek’in programında itirafçılar ile görüşmek üzere gittiğinizi söylediniz. Neden bu farklılık?
Vurulduğumuz andan yani, bir dakika falan yoktu, Musa abi bunu bana söylemedi. Evet, oteldeyken öyle dedi. Biz arazi meselesi için gidiyoruz dedi. Adam silahını çekip bizi vurmadan önce Orhan bunlar samimi itirafçılardır PKK ile barışmak istiyorlar dedi, bunu bana orada söyledi. Burada çelişen bir şey yok ki.
Benim sorduğum sorulara kimse cevap vermiyor, Hogır’ı kim öldürdü mesela, Musa Anter’i Diyarbakır’a kim davet etti? Bunları PKK'nın bilmesi lazım. Öcalan'ın konuşması gerekir. Ama tam da diyalog aşamasında bunları gündeme getirmek istemiyorum. Barış aşamasında Öcalanın da MİT’in de yıpranmasını istemiyorum.