Türkiye Odalar ve
Borsalar Birliği'nin (
TOBB) 62'nci
seçimsiz genel kuruluna katılan
Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan "İstikrar yoksa ne gelişme vardır, ne
kalkınma vardır, ne de demokratik istikrar vardır" diyerek
demokrasi ve istikrar çıkışında bulundu.
Rifat Hisarcıklıoğlu'nun ardından Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan konuştu.
2002 yılında göstergelerin dibe vurduğu, vatandaşların umudunu kestiği bir Türkiye tablosunu devraldıklarını belirten Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 4,5 yıl gibi kısa bir süre içerisinde karanlıkları aydınlığa, sıkıntıları refaha, dik yokuşları düzlüğe çevirdiklerini belirtti.
Milletin kendilerine tevdi ettiği görevi devralırken, Türkiye'nin büyük potansiyeline, insanın önü açıldığında büyük atılımlar gerçekleştiren dinamizmine ve
ülkemizin çok zengin ama çok kötü kullanılmış kaynakalarına güvendiklerini ifade eden Erdoğan daha sonra şunları söyledi:
"Yarınların mutlu, müreffeh ve aydınlık Türkiye'sine doğru adım adım ilerlerken, geleceği güvenle izledik, takip ettik ve sizlerle omuz omuza bu adımları attık. Bugün hep birlikte bütün insanlarımızla aynı duyguda birleşerek parlak bir eser ortaya çıkarmış durumdayız. Bu eser dünyanın giderek daha çok parlayan
yıldız ülkesi Türkiye'dir. Sizler de Türkiye'nin dört yılda nereden nereye geldiğini gördünüz.
Ekonomik göstergelerini negatiften pozitife çevirdik. Sadece ağır
kriz şartlarını ortadan kaldırmadık, Türkiye'nin kayıp yıllarının telafi ettik. Biz Türkiye için böylesine olumlu adımlar atarak, bazıları bize "Tu
kaka" demişlerdir. Ama kendileri hiç bir proje ve programlar ortaya koyamayanlar. Somut icraatlarla konuşmaya alışık olmayanlar, bizim ortaya koyduğumuz gerçekçi hedefleri yadırgadılar. Şunu yaparsak Türkiye şunu kazanır diyemiyorlar. Somut hedefler ortaya koyamıyorlar."
Göreve geldikleri gün 63.4 olan bileşik
faiz oranının şimdi 13-14'lerde olduğunu, yüzde 30 civarında olan enflasyonun tek haneli rakamlarda olduğunun altını çizen Başbakan Erdoğan, daha sonra sözlerini şöyle sürdürdü:
"Türkiye'nin ihracatı 79 senede 36 milyar dolardı. Bakınız, 4,5 yılda bu ihracatın üzerine 56 milyon dolar koyduk ve şimdi Türkiye'nin ihracatı, 92 milyar dolar olmuştur. Türkiye'nin Gayri Safi Milli Hasılası 79 senede 181 milyar dolardı. Şu anda üzerine 4,5 yılda 219 milyar dolar konarak 400 milyar dolara çıkarttık. 2 bin 600 dolar civarındayken şimdi onu ikiye katladık. Böyle bir tablo var. Bunları biz değil, rakamlar söylüyor. Ama bunları görmeyenler için ben bir şey diyemem. Bunlar durup dururken kendiliğinden olmadı. Bunlar çalışarak oldu, gayretle oldu, bilimle oldu, tecrübeyle oldu ve neticesini aldık.
Konuşmasında 22 Temmuz seçimlerine de değinen Erdoğan, bu konuda ise şöyle konuştu:
"Önümüzdeki yeni bir seçim var. İnanıyorum ki ülkemizin istikrarı, değişimi ve devamı için bu seçim çok önemlidir. Ben şuna inanıyorum. 23 Temmuz sabahı sandıktan
iktidar değil, istikrar çıkacaktır. Halkın iradesini hiçe sayıp gerekli kurum ve kuruluşlara tevdi edenler, 22 Temmuz'de
hesap vereceklerdir."
DYP GEnel Başkanı Mehmet Ağar:
Ekonomi alanında bir konuşma yapmak istiyordum. Ama sayın Başbakan konuyu öyle bir mecraya çekti ki, ben de konuşmamı değiştirmek zorunda kaldım.
Önce şunu söyleyeyim. Demokrasi hiç bir siyasi partinin tekelinde değildir.
Cumhurbaşkanlığı seçimi de bir demokrasi meselesi değil, bir siyasi mücadeledir. Dönüp Türkiye'nin gerisine bakılırsa, 12 mart seçimi bir dremokrasi mücadelesi olmuştur.
Tarihte ilk defa bir siyasi parti Cumhurbaşkanı seçimini dayatma haline dönüşmüştür. Hangi uzlaşmayı karşımıza getirip koydunuz da bir farklı tavır sergiledik.
Söz dinleyen değil, söz dinleten bir ülke olacaktır. Siyasetin en temel görevi budur. Türkiye bir anda törerle mücadelesini sürdürürken, bir yandan da
teröre malzeme oluşturacak yapısını ortadan kaldırmaya yönelik çalışmalarını yapacaktır.
Bu hükümetin tarımda çiftçinin karşısına çıkıp ne diyecekler, kobilerin karşısına çıkıp ne diyecek doğrusu merak ediyorum.
BAYKAL'DAN SALVOLAR
Ağar'ın ardından kürsüye çıkan
CHP Lideri
Baykal da Başbakan'a eleştirilerde bulundu.
Sayın başbakanın konuşması,
ekonomik perspektif çizme,
öneri paylaşma konuşmasından çok siyasi
savunma, siyasi
kampanya konuşması olarak ortaya çıktı. Buna
doğal olarak sayın Mehmet Ağar da kendi yaklaşımıyla değerlendirmesini sundu.
Öncelikle şunu belirtmek isterim. 2002 öncesinde ekonomi tablosu şu durumdaydı, biz o günlerden aldık bu günlere getirdik demek çok ciddi boyutlarda yanlış olur. Öncelikle Türkiye'nin 2001 yılında içine girdiği kriz sonucunda alınan tedbirler 2002 hükümetinden önce alınmış ve o dönemde alınan ilk sonuçlar iktidar gelmeden meyvelerini vermeye başlamıştır. AKP kalkınan bir ekonomiyi devralmıştır. Bu hükümet görevi devralmadan önce zaten enflasyon yüzde 70'lerden yüzde 30'lara düşürülmüştür.
Önümüzdeki 5 yıl için yapılacak tek şey, yeni bir sanayileşme programı ortaya koymaktır. Türkiye'nin çıkışı budur. Artık kendimiz için değil, başka ülkelerin tüketmesi için üretmeliyiz.
YÖK'le
kavgalı olmayan bir hükümete ihtiyacımız var. YÖK'le kavga ederseniz bunları yapamazsınız. Bunları ancak YÖK ve
iş dünyası ile el ele verip yapabilirsiniz. Bu da eğitime en büyük katkı demektir.
Sayın Başbakan Türkiye'de bir büyük demokrasi krizi vermış gibi heyecan ve telaş içine girdi. Sıradışı bir gerginlik, kagı içinde konuştu. Demokrasi kimsenin bizi vazgeçimeyeceği temel bir unsurdur. Kimse demokrasi hamaseti yapmaya kalkmasın. 1950'lerde halkın desteği olmadan yönetme hakkımız olmasını kabul etmiyoruz dediler. Halkın desteği olmayan bir hükümeti sandıkta devretme büyüklüğü gösterdiler.
Demokrasilerde dayatma yoktur. Parlamentoda üçte iki çoğunluğunuz da olsa uzlaşmak zorundasınız. Kimse kendi kriterleriyle
tarif ettiği kişiyi
cumhurbaşkanı olarak dayatamaz.
TÜrkiye eğer bir istikrar darboğazına girdiyse eğer, bu başbakanın sayesindedir. Başbakan, istediğimiz insanı cumhurbaşkanı seçmediniz, cumhurbaşkanını başka şekilde belirleriz dayatması içerisindedir.
Irak ve
Kuzey Irak yetkilileri Türkiye'nin maruz kaldığı terör tehlikesini terör olarak görmüyorlar. Diyorlar ki, siyasi sorun. Ne siyasi sorunu. Çocuklara, kadınlara, masum insanlara, sivillere karşı şiddet uyguluyorlar.
Türkiye'nin uluslararası hukuku kullanarak hakkını elde etmesi gerekiyor.
PKK'nın karargahı
Suriye'deydi. Şam'daydı. Türkiye 1996'dan sonra bu olayın üzerine kararlı bir şekilde gitti. Bunu Suriye'ye anlattı ve Suriye de PKK kamplarını kaldırttı. Terör sorununa
boyun eyemeyiz. Ankara'da patlayan bombada 6 kardeşimizi kaybettik. Ardından 7 silahlı kuvvetler mensubunu şehit verdik.
Ümit ediyorum ki, sayın TOBB Başkanı bu iktidarla kurduğu sıcak ilişkiyi biz iktidara geldiğimizde bizimle de kurar. O zaman daha verimli çalışırız.