Milletvekilliğinden ne bekleniyor?

Ak Parti MYK üyesi Ayşe Böhürler aday adayları ile mülakat yapan ekibin içinde. Böhürler ,“seçmen ne ister”,”siyasete kimler hangi nedenlerle talip oluyor” sorularının cevabını ararken "Milletvekili adaylar" için öneml

Milletvekilliğinden ne bekleniyor?

İşte Ayşe Böhürler'in Yeni Şafak'taki köşesinde yaptığı önemli analiz Aday neye aday? Seçim atmosferi tüm memleketi sarmışken ve parlamentomuzun yeni üyelerinin tespit arefesinde son dönemde meydana gelen kutuplaşmaların, siyasi hesaplaşmaların ötesinde; “seçmen ne ister”,”siyasete kimler hangi nedenlerle talip oluyor” gibi soruların yanıtlarını birebir gözlemleme imkanı buldum. Teori dışı saha uygulamasından edindiğim izlenimler olacak bugün aktardıklarım. 22 Temmuz 2007 seçimi, siyasetle yakından ilgili yüzlerce vatandaşımızı milletvekili aday adaylığı için harekete geçirdi. Hepsini bir bir dinliyor; bürokratından, akademisyenine, ticaret erbabına, profesyonel siyasetçisine kadar her biri ile konuşuyor, dertleşiyor, halleri ile halleniyoruz. Toplumun her kesiminden aday ile bir araya gelmek bir yandan ilginç bir sosyoloji tahlili yapmamıza sebep olurken diğer yandan Türkiye'de siyasetçi ve siyasetten beklentilerin profilini de ortaya çıkarıyor. Halkımıza milletvekili lafzının ne çağrıştırdığını anlamak için adayadaylarının projeleri önemli ipuçları veriyor. Bir çoğu iddialı projelerle geldiklerini söyleseler de bu projelerin çoğunluğu milletvekili makamı ve sorumlulukları ile uyum göstermiyor. Sorumluluk makamları ile onlara talip olanlar örtüşmeyince de sağlıklı bir siyasetçi profili çıkarmak git gide zorlaşıyor. Örneğin adayların çoğunluğu işsizlik sorunundan bahsediyor ve bunu çözmek istediğini söylüyor. İşsizlik sorunun farkında olmak ve bunu çözme eğiliminde olmak sorumluluk gerektirir. Ancak çözüm önerisi vaatler, bana güvenin nutukları şeklinde ortaya çıkınca bir sorumsuzluk projesine dönüşüyor. Ben çok güçlüyüm, param var, çevrem var tanıtımları; iddialı dosyalar, çevremin baskısı ile siyasete giriyorum diyenler... Tüm bu kaosun ortasında gerçekten siyasete katkı sağlayacak; milletvekili makamını sorumlulukları ile uyum içinde temsil edecek bir duruş sergileyene rastlamakne yazık ki çok zor. Diğer yandan ise, bu duruşu sergileyenlerin halk tabanında destek bulması mümkün değil. Çünkü seçmen kitlesini oluşturanhalkımız yapılabilir vaatleri değil, henüz ülkesinin gerçekleri ile ulaşılması mümkün olmayan hayali vaatleri duymak istiyor. Siyasetin itibarı yüksek, halkın siyasete ilgisi de. Ama halkın siyasetten beklentileri hep aynı. Halkın siyasetten beklentisi sadece kendi sorununun çözülmesi. Hastasının tedavisi, sadece kendi ürettiği mahsulün yüksek destekleme ile alınması, ve hatta çocuğu olmuyorsa mümkünse çocuk sahibiolmasına maddi destek olunmasına kadar özel hayata indirgemeci bir toplum siyaseti anlayışı var. En çok da göz nuru çocukların işe sokulması. En çoktalep de bu. Bu bireysel taleplerle tek tek ilgilenen vekiller, telefonlara çıkanlar temsili en iyi yapanlar; diğerleri ise tüm topluma ürettikleri katma değer büyük olsa bile işe yaramaz kabul ediliyorlar. Halkın kapasite değerlendirmesi, vekili ile kendisi arasında kurduğu diyaloğu esas alıyor. Eğitimi, akademik kariyeri, deneyimi yüksek olanlar ise halk nezdinde pek deitibar görmüyor. “Değerli birisidir de! Benim ne işime yarayacak, çocuk işsiz” diyen seçmene kariyerli adaylarımızın nasıl bir katkı sağlayacağını anlatmak güç. Adaylardan birisi olan siyaset bilimci bir arkadaşım şöylediyor, “Yazılarımdan, kitaplarımdan bahsedince diyorlar ki, 'tamam da Avrupa Birliği diyorsun onu diyorsun bunu diyorsun benim ne işime yarayacak'”. Oysa ki vatandaşlarımızın ülkenin bu sorunlarına köklü çözümler getirilememesinde bu kısır siyaset anlayışının hakim olmasının neden olduğunu anlatmamız gerekiyor. Siyasetin temel dinamiği “benim ne işime yarayacak” sorusu ile başladığında ki burada kastedilen kısa vadede bana karşılığı ne olacaktır, o zaman Türkiye'deki siyasi tartışmalar bir anda kısırlaşıyor. Bu sorunun yanı sıra karşımıza çıkan diğer bir sorun, bölgecilik. Anadolu dasiyasetin iller bazında temsili bir yana, illerin kendi içlerinde bile bölgecilik var. Halkımız hep kendi bölgesinden, mümkünse köyünden adayları mecliste görmek istiyor. Kadın adaylardan beklentiler ise son derece yüksek. Kadın adaylar aynı zamanda medyanın merceğinde. Partilerinde teşkilatçı olmaları, kariyer sahibi olmaları, bölgelerinde tanınırlık, siyasete katacakları konusundaki argümanları, kavgaya hazır olmaları gibi pek çok yüksek beklenti kadınlarda bir arada bulunması beklenen özellikler. Her şeyden önce talep edilen de; aday olduğu ilin değerlerini taşımak ve o ili temsil edebilmek. O ilin dişli erkekleri ile baş edebilmek de en önemlisi. Baş ederken de ne çok çıkışlı bir mücadeleci (halk tabiri ile cadoloz), ne de çok sessiz bir hanımefendi olacaksınız. Sizi ezemeyecekler ama bıktırıcı da olmayacaksınız. Yani tüm dengeleri siz kuracaksınız. Kendinizi fazlaca anlatmayacaksınız, ayinesi iştir kişinin olacak. Nitekim gelen kadın adaylardan birisinintavsiye aldığı abilerden biri “mütevazi ol” demiş. Oysa bu özelliklerin hepsinin bir arada arandığı ve gerçek denge örnekleri olarak önümüze çıkanhiçbir erkek aday yok. Erkek adaylar da beklentiler ve çıta bu kadar yükse kolmuyor. Ya göründüğüm gibi ol, yada olduğun gibi görün ilkesi her zaman daha iyi sonuç verici. Örneğin kılık kıyafetinde “acaba beni nasıl görmek istiyorlar” eğretiliği ile gelenlerin hepsi göze batıyor ve rahatsız edici oluyor. Bu noktada kıyafetlerini kendileri gibi seçenler takdir kazanmakta gecikmiyor. Kadınların erkeklere göre eğitim düzeyleri yine hep daha yüksek. Çoğunluğu yüksek lisanslı, iki-üç dil bilen, kendilerine güvenen, prezantabıl kadınlar. Profilin yükselmesi siyaset adına sevindirici elbette. Bu kadın profili ilerde ister istemez erkek profilini de yükseltecektir. Ama anlatılan projeler, yapmak istenilen şeyleri dinleyince yüksek profilin dahi bu ülkede bir handikapı çözememiş olduğunu görüyoruz. Ülkemizin kıymetli insanlarının meclisin fonksiyonları, milletvekilinin görevleri konusunda yeterince bilgilendirilemediğini fark ediyoruz. Yada yüksek profilli kadınlarımız dahi erkek egemen siyasette kullanılan günlük dili kullanarak proje sunma eğilimindeler. Siyasette kadınlar yüksek profile önemli katkı sağlayacaklar. Ancak bu yüksek profil, yüksek bilinç düzeyini de beraberinde getirmeli. Erkekleri taklit etmek, onların yaptığını yapmak kadının siyasete katkı yapmasının önündeki en büyük engeldir. Eğer kadınlar maskülen dili benimseyerek, bilinç düzeyi düşük bir siyaset yapmayı seçerlerse, bu yol kadınlara gerçekten mecliste bıyık taktırır diye düşünüyorum. AYŞE BÖHÜRLER -YENİ ŞAFAK
<< Önceki Haber Milletvekilliğinden ne bekleniyor? Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER