İçinde bulunduğumuz kutuplaşma ortamında, bu mitingler bir endişe kaynağıdır.
Sayın Bahçeli ve Sayın
Baykal, maalesef, hükümetin
açılım hamlesini, insaf sınırlarını ve demokratik nezaketi aşan bir saldırının vesilesi yaptılar. Daha üç gün önce, Baykal; "Açılıma devam etmek, bilinmelidir ki artık gaflet, dalalet olmaktan -Mustafa Kemal'in Nutuk'unda söylediği gibi- çıkmakta ve bir hıyanete dönüşmek üzeredir. Nasıl
kuvvet komutanları savcının önüne çıkıp
hesap veriyorsa, inşallah başbakanların da savcıların önüne çıkıp hesap vereceği günlerin özlemi içindeyiz." dedi. Sayın Baykal, bu ülkede
Başbakan Menderes'in "hesap verip" cuntacılar tarafından idam edildiğini, ama cuntacıların ilk defa hesap verdiğinin farkında olduğuna göre Başbakan Erdoğan'a acaba hangi mesajı veriyor? Yoksa Sayın Baykal'ın bir bildiği mi var? Bahçeli ise, "PKK'nın 25 yıldır yapamadığını AKP yaptı." diyor.
CHP ve MHP liderleri aylardır hükümeti, "bölücü,
hain, işbirlikçi" diye suçluyor. Ve bu arada, çözüm adına tek bir
teklif getirmiyorlar. Belli medyanın desteğiyle bu yaklaşım, toplumsal gerilimi ve tansiyonu giderek yükseltiyor. Böyle bir ortamda MHP'nin, kendi politikaları açısından doğru gördüğü mitinglerin, tehlikeli tırmanışı artıracağı değerlendirmeleri, yabana atılmamalıdır.
Ergenekon davasının ikinci iddianamesinde de vurgulandı;
Cumhuriyet mitingleri, meşru iktidarı
yasa dışı yollarla devirme planlarının bir parçasıdır. Bugün de,
AK Parti iktidarını,
seçim yoluyla değiştirmeyeceğini iyice anlayan aynı çevreler,
açılımı bahane ederek bildik yollara başvuruyorlar. Hedefleri, peş peşe gelecek provokasyonlarla bir
kaos ortamı hazırlayıp, hükümeti,
sıkıyönetim idaresine zorlamaktır...
Bir hatırlatma yapayım. Bu çevrelerin önde gelen simalarından biri, 28
Şubat'ın kudretli generallerinden Doğu Silahçıoğlu'dur. 3 Şubat 2008'de Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan "Çıkış yolu" başlıklı yazısında, "Siyasal İslâm'la mücadelede yapılması gereken yalnızca bir şey kalmıştır!.. O da; 'AKP' iktidarının yönetimden uzaklaştırılmasıdır!" demişti.
Silahçıoğlu, AK Parti iktidarını devirmek için gerçekleşebilecek iki yöntem öneriyordu: "1. Hukuksal yöntem. Laiklik karşıtı eylemlerin odağı haline gelen 'AKP' hakkında '
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı' tarafından '
Anayasa Mahkemesi'nde dava açmak ve 'AKP'nin kapatılmasını sağlamak." (Bu yazıdan 44 gün sonra dava açıldı. Ve aynen Silahçıoğlu'nun dediği gibi 30 Temmuz 2008'de,
Anayasa Mahkemesi kararıyla AK Parti,
laiklik karşıtı eylemlerin odağı ilan edildi. Kapatma cezası, para cezasına çevrildi.)
"2. Toplumsal yöntem: 27
Mayıs 1960 öncesi CHP Genel Başkanı İnönü'nün; 'Şartlar tamam olduğu zaman, milletler için ihtilal meşru bir haktır!..' sözünü unutmayalım. (Biz de iki gün önce
TBMM Genel Kurulu'nda CHP
İstanbul Milletvekili Esfender Korkmaz'ın; "halkın, müdahalenin zaruri hale geldiğine karar vermesi durumunda,
darbenin olacağı..." savunmasını hatırlatalım. Bu CHP'lilerin çözüm adına şuur altlarında ya
Dersim var, ya da darbe...) Halkın geniş katılımıyla bir 'ulusal cephe' oluşturulmalı ve AKP hükümeti en kısa sürede iktidardan uzaklaştırılmalıdır!.. '
Atatürk Cumhuriyeti'ni savunan 'ulusal cephe'nin tüm yandaşları meydanları doldurmalı; milyonlar nereye gerekiyorsa oraya yığılmalıdır."
Cumhuriyet mitingleri ile bu da yapıldı. Fakat bugün,
Ergenekon davası gözleri açtı ve "ulusalcılar"ın da, aynı mitingleri yapacak mecalleri kalmadı.
İşte bunların ışığında, "Cumhuriyet mitingleri, bu defa MHP'ye mi
ihale ediliyor?" sorusu kaçınılmaz oluyor. Benim tahminim, MHP'nin
pazar günkü mitingine en büyük desteği CHP örgütleri ve ulusalcı kesimler verecektir.
İçinden geçtiğimiz sıkıntılı günlerde, MHP yöneticilerini ciddi bir sınav bekliyor....
HÜSEYİN GÜLERCE-ZAMAN