Recai Kutan ismi
siyasette 'başarı, nezaket ve sadakat' kavramlarıyla birlikte anılıyor. 12 Eylül'den sonra Milli Görüş partilerinde Necmettin Er
bakan'ın ardından genel
başkanlık yaptı.
Geçtiğimiz günlerde yapılan
Saadet Partisi (SP) kongresinde, duygusal bir konuşmayla 'emaneti'
Numan Kurtulmuş'a teslim etti. Parti çalışmalarını sürdürse de iş yoğunluğu hafifleyen Kutan, yıllardır aldığı notları toparlıyor. Kutan'ın hatıraları arasında eski
CHP lideri İsmet İnönü'nün Süleyman Demirel'in kıvrak zekasına karşı kendisini
rakip olarak çıkarmak istemesi gibi ilginç ayrıntılar bulunuyor. CHP, Malatya'da İnönü'nün ardından ikinci sıra milletvekili
adaylığı
teklif etmiş. Kutan, "Çok ısrar ettiler. Sonunda, 'Benden, kendimi inkar etmemi istiyorsunuz, CHP'ye giremem' diye reddettim." diyor.
Hoca'yla bekçi kulübesinde tanıştık
Kutan'ın hayatı
Türkiye'nin siyaset macerasının serencamı gibi. 1930'da Malatya'da doğdu.
Sarıkamış harekatında donma tehlikesi geçirip ayakları deforme olan ilkokul 'başöğretmeni' İsmail Bey'in oğlu. Lisede müdürlük yapan
bayrak şairi Arif Nihat
Asya ve şair-yazar Vasfı Mahir Kocatürk'ün onun üzerinde kalıcı etkisi olmuş. Edebiyatçı olmak isteyen ve 'bayrak şairi'nin yönlendirmesiyle bir defter dolusu şiir yazan Kutan, babasının zorlamasıyla
İstanbul Teknik
Üniversitesi İnşaat Fakültesi'ne gider. Burada, hayatının bundan sonraki her aşamasını şekillendirecek isimle, Necmettin
Erbakan'la tanışır: "
Okulda
mescit olmadığı için, öğrenciler ahırdan bozma bir bekçi kulübesinde namaz kılıyordu. Birinci sınıfta bir gün namaz kılmaya gittiğimde bu kulübede Erbakan Hoca'yla tanıştım. O zaman son sınıftaydı, sonra oraya asistan oldu. Erbakan Hoca'yla bir daha ayrılmadık. Hep en yakını ve sırdaşı oldum."
Üniversite yıllarında, siyaset merkezli mücadelelerin içinde yer alır. İTÜ Talebe Birliği'ni kongrede eski
Sanayi Bakanı Mehmet Turgut ve Korkut Özal'la birlikte kazanıp, başına İdris Yamantürk'ü geçirirler. Ardından Milli Türk Talebe Birliği'ni (MTTB) CHP'nin elinden alırlar.
Üniversiteyi bitiren Kutan, 27 yaşında, DSİ
Diyarbakır bölge müdürü olarak atanır. 9 yıl kaldığı bu görevde Doğu ve Güney
doğu Anadolu'da yapılmış Keban dışındaki hemen tüm
baraj ve sulama projelerinin temelini atar ve barajlara isimlerini verir. Karababa adını verdiği barajın ismi daha sonra
Atatürk olarak değiştirilir.
Erbakan'la yol arkadaşlığı
ekonomik girişimden siyasete evrilir. Kutan, Gümüş Motor'un hikayesini anlatırken, o günlere dönüyor: "Hoca dedi ki, 'Artık Türkiye mutlaka kendi
motorunu yapmalıdır'. Gümüş Motor diye bir özel şirket kurdu. Şirkete biz de hisse koyduk. Gümüş Motor'la Türkiye'de ilk defa yüzde 100
yerli motor imal edildi. Fakat motor ithalatçısı çevreler bize savaş ilan etti. Öyle saldırılar oldu ki, Erbakan, 'Bazı kurumlardaki anlayışı değiştirmeden bunlarla mücadele edilmez' dedi. Bunun üzerine
Odalar Birliği'ne girdi, başkanlığa aday oldu.
Başbakan Demirel'in adayını yendi. Bu, Demirel'in hoşuna gitmedi, kanunsuz
seçim yapılmıştır diye seçimi iptal ettirdi. Ama her şey usulüne uygundu. Binaya polis gönderdi. Biz gençler binanın çevresini sarıp korumaya geçtik. Fakat Hoca, kan dökülür diye binadan çıktı. Bunun üzerine Erbakan dedi ki: 'Demek ki Odalar Birliği'ne de bir hükümet canı istediği zaman müdahale edip zorbalıkla istediğini yaptırabilir. O yüzden siyasete girmek lazım ki; istediğimiz gibi etkin olalım.' Böylece siyasi faaliyetler başladı."
Sonraki yıllarda Kutan, Milli Nizam Partisi ve Milli Selamet Partisi'nde Erbakan'ın en yakınındaki isimdir. 1977'deki MC
Hükümeti'nin imar ve iskan bakanı olur.
Refah Partisi (RP) iktidarında 1996'da enerji ve tabii kaynaklar bakanıdır. "Türkiye'nin kendi bacağına kurşun sıkması" diye tanımladığı 28
Şubat sürecinde Erbakan siyasi yasaklı olunca, 'emaneti' taşıyacak kişi odur. Önce kapatılan RP'nin yerine kurulan Fazilet Partisi'ne, onun kapatılmasından sonra da SP'de genel başkanlık koltuklarına oturur.
'Komünizme Karşı Mücadele' gazetesini çıkardı
İTÜ'de Türk
Kültür Ocağı'na giden Kutan, ocağın, Nurettin
Topçu'nun önderliğinde 'Anadolucular' ve Nihal Atsız'ın temsil ettiği 'Turancılar' olarak iki hizbe ayrılışını şöyle anlatıyor: "1948-50 yılları. Biz dernekte 4 sayfalık Komünizme Karşı Mücadele adında tabloid bir gazete çıkardık. 15 günde bir yayımlanıyordu. 12 bin adet basılıyor ve tamamı satılıyordu. Gazeteyi sokaklarda biz satardık. Topçu, Atsız, Ali Fuat Başgil, Arif Nihat Asya, Prof. Remzi
Oğuz Arık gibi isimler orada yazıyordu. Derginin yazı işlerine
Bediüzzaman Said Nursi'nin avukatı Bekir Berk bakıyordu."
Asya'nın müdürlükten alınmasına şahit oldu
Arif Nihat Asya, Milli Şef döneminin etkili ismi
Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli
Yücel'in arkadaşıymış. Ancak Yücel, arkadaşına öyle bir şey yapmış ki.. Kutan şöyle devam ediyor: "Bir gün Hasan Âli Yücel, Malatya'ya gelip okulu ziyaret etti. Öğrencilere konuşma yaptı. Fakat, 'geloorum, gidoorum' biçiminde konuşuyordu. Bizler de buna gülüştük, bize kızdı. Akşam yemekte, 'Ne biçim okul burası, tımarhaneye benziyor.' demiş. Asya da, 'O zaman bundan sonra sizinle tımarhane müdürü sıfatıyla konuşurum.' demiş. Bunun üzerine bakan, Asya'yı müdürlükten alıp aynı okula öğretmen yaptı."
Zaman