Bir televizyon programında konuşan
Kurtulmuş, kongre ile ilgili soruları da
yanıtladı. Kurtulmuş, "Bu
teknik bir meseledir. Partide görevlendirdiğimiz
hukukçu arkadaşlarımız bu çalışmaları yürütüyorlar. Makul bir zamanda kongre yapılacak. Genel İdare Kurulu'muzda yer ve zaman için bir belirleme yapılacaktır" dedi.
Kurtulmuş'a, "11 Temmuz'daki kongrenin sloganının '
Kongre'den İktidara' olduğu ve yaşanılan gelişmelerin bu söylemi nasıl etkilediği" sorulduğunda Saadet lideri, "Kongreden İktidara hedefimiz bu doğrultuda daha da güçlenmiş ve şevkimiz artmıştır.
Saadet Partisi şu anda
iktidar alternatifi olan tek partidir. Onun için bütün bu sıkıntıları da çekiyoruz" sözleriyle yanıt verdi.
Necmettin
Erbakan ile yaptığı görüşmeye dair açıklamada bulunan Kurtulmuş, "Hepimizin hürmet ettiği birisidir, katkıları ortadadır. Geçen hafta
Cuma günü görüştük. Kendisiyle dün nasıl görüşüyorsam bugün de, yarın da görüşürüm. Benim açımdan bir nezaket ziyaretiydi" diye konuştu.
"12 EYLÜL'DE 'EVET' 13 EYLÜL'DE 'HAYIR' DİYEREK YENİ ANAYASA DİYECEĞİZ"
Anayasa'nın rötuşlara değil bizzat değişmeye ihtiyacı olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, şöyle konuştu: "3
Kasım 2008'den beri söylüyorum, yani genel başkanlığa geldiğimden bir hafta sonrasından beri; Türkiye'de bir reform yapılacaksa millete 'kendi tapunuz olan bu devletin Anayasa'sını kendiniz yapın' denmeli."
Saadet lideri, "12
Eylül'de
referandumda '
evet' diyeceğiz ama 13 Eylül'de 'hayır' diyerek, yeni bir Anayasa yapılması için çalışacağız. Milletin katılımıyla, milletin karar vereceği bir Anayasa şart. Demokratikleşme yolunda atılan bu adımı olumlu bulduğumuz için 'evet' diyoruz. Gidilecek 3 kilometre yol var bunun 10 adımı atılmak isteniyor bu olumlu bir gelişmedir. Ama AKP'ye 'evet' demiş olmayacağız" şeklinde konuştu.
"CHP'NİN 35. MADDE BAŞVURUSU SAMİMİ DEĞİL"
Saadet Partisi lideri
Numan Kurtulmuş, "CHP'nin önerdiği değişiklik ilk başta olumlu bir tutum olarak görüldü fakat CHP'nin değişiklik talebine bakıldığında partinin darbelerin önüne geçmek istemediği anlaşılıyor. CHP önerisiyle
12 Eylül gibi darbelerin bir daha olmaması için bir değişiklik talep ediyor ama 28
Şubat gibi postmodern darbeleri engelleyici bir değişiklik talep etmiyor" ifadelerini kullandı. CHP'nin çalışmalarını "samimiyetsiz" olarak niteleyen Kurtulmuş, şunları söyledi: "CHP, 27
Nisan muhtırasının yanında tavır almış bir partidir. Kılıçdaroğlu genel başkan olarak referandumda olan bir süreci
halktan korkarcasına nasıl Anayasa Mahkemesi'ne götürür? CHP nasıl
27 Nisan muhtırasının yanında durur? Siyasette rakibimi yenemiyorum o zaman gideyim bürokratik oligarşinin yanında durarak bunu çözeyim anlayışı yanlış bir
siyaset tavrıdır."
"DEMOKRAT BİR ÜLKEDE 'İÇ DÜŞMAN' TANIMI OLMAZ
Kurtulmuş, Türkiye'de var olan 'iç düşman' tanımlamasının kendi insanımıza yönelik bir yanlış bakış açısı olduğunu belirterek, "Biz paşalardan demokrat değil sadece asker olmalarını bekliyoruz. TSK, Türkiye'deki iç sorunlara müdahale için değil, Türkiye'yi güçlü bir şekilde savunmak için var olmalıdır. Demokrat bir
ülkenin iç düşmanı olmaz. İçerde suç işleyenler elbette cezalandırılmalı, içerde
işbirliği yapanların da yakasına yapışılmalı ama bir ülke etnik ve benzeri tanımlarla kendi insanını ayrışmalı olarak tanımlamamalıdır. Demokrat bir ülkede 'iç düşman' tanımlaması olamaz.
35. maddenin dizayn edilmesi bu nedenle şarttır" sözlerini sarf etti.
"YÜZDE 20 OY ALSAYDIK DA SEÇİM BARAJININ KALKMASINI SAVUNURDUK"
Türkiye'de askeri ve
sivil bürokrasinin karar alıcı ve
yönetici olduğunu söyleyen
Numan Kurtulmuş, "Türkiye'de
sistem öyle bir dizayn edilmiş ki asker ve sivil bürokrasi, siyasete dar bir alan bırakarak Türkiye'yi yönetiyor. Milletten kopuk bir siyaset tarzı dayatılıyor ve halk seçtiği milletvekillerini dahi tanımadan seçiyor. Bunun nedeni de partilerin demokratik bir şekilde kurulmasının önü tıkanıyor. Seçim kanununda değişiklikler yapılmalı" ifadelerini kullandı.
Partilerin demokrasiyi kendine göre algıladığına ve partilerin 'kendine demokrat' olmaktan uzaklaşması gerektiğine dikkat çeken Kurtulmuş, "Örnek olarak AKP, hem de Kenan Evren'in sözleriyle yüzde 10 barajını savunuyor. 8 yıllık iktidarlarında
seçim kanununu çoktan değiştirmeleri gerekiyordu.Saadet Partisi yüzde 20 oy alsaydı dahi seçim barajının kalkmasını savunurdu" dedi.
Numan Kurtulmuş,
AK Parti'nin Türkiye'yi demokratikleştirme anlayışı ile Saadet Partisi'nin bu konudaki anlayışı üzeride belirleyici bir fark olduğunu şu ifadelerle aktardı: "AKP, kurumların başına kendisinden yana olanı koyarak
demokratikleşme yaratmaya çalışıyor. Yani eski Ahmet'i bir kurumun başından alarak bizim Mehmet'i koyalım diyor. Örneğin YÖK'ün başındaki eski Ahmet'i görevden alıp bizim Mehmet'i buraya koyalım diyor. Oysa biz asla böyle bir demokratikleşme anlayışı taşımıyoruz. Bırakın, kurumlar milletin denetimine açık kalsın."
"DÖRTYOL VE İNEGÖL AÇIK BİR PROVOKASYONDUR"
Siyasetteki kamplaşma ve
terör olaylarının artmasının Türkiye'yi olağanüstü bir duruma götüreceğini savunan Kurtulmuş, son dönemde
Dörtyol ve
İnegöl'deki olayların da açık bir provokasyon olduğunu kaydetti. Daha önce yaptığı bir öneriyi yineleyen Kurtulmuş, "Ben daha önce tüm siyasi
parti liderleri ile birlikte Dörtyol'a, İnegöl'e gidelim dedim. Eğer hep birlikte gidersek bu ülkenin hiçbir yerinde bir daha provokasyon yapılamaz" diye konuştu.