Kızımın düğün tarihi 22 Temmuz'du

Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün eşi Hayrünnisa Hanım, zorlu süreçte neler yaşadığını, neler hissettiğini ve hatta neleri ertelemek zorunda kaldığını anlattı.

Kızımın düğün tarihi 22 Temmuz'du

- Abdullah Bey ve Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunu eşleriyle paylaşıp paylaşmadığı çok konuşuldu. Önceden haberdar mıydınız siz bu durumdan? - Biz ailede her şeyimizi paylaşırız. Eşiyle insanın böyle bir şeyi paylaşmaması gibi bir durum olabilir mi? Abdullah Bey tabii ki paylaştı, bu çok insani bir şey. Zaten ya Tayyip Bey aday olacaktı ya da Abdullah Bey. Şu olacaktı, bu olacaktı gibi bir sürü şey yazıldı ama başından beri iki aday vardı zaten. - Bülent Arınç'ın aday olması da söz konusuydu... - Hayır, yoktu böyle bir şey. Hatta son gün 23 Nisan resepsiyonunda Tayyip Bey bunun işaretini bile vermişti. Abdullah Bey'e eğilip "Abdullah bugün az uyu, belki sen olursun," dedi. Ben "Tamam mesajı almışlardır", dedim ama buna rağmen herkes Abdullah Bey'in adaylığı açıklandığında çok şaşırdı, hayret ettim! Ama önemli olan kimin aday olduğu değil. Bizim partide kimsenin arasında bir rekabet yok, hepsi çok özverili insanlar, inanın. Kimse makam mevki peşinde değil. Ben siyasete farklı bir vizyon ve erdem getirdiklerini düşünüyorum gerçekten. 'HALKIN BU ÖFKESİ NİYE?' - Tayyip Erdoğan eşinize 'Kardeşim,' diye hitap etmişti adaylığını açıklarken. Oysa bunu Tayyip Bey'in 'Abdullah Gül'ü zor duruma düşürmek istemesi' olarak yorumlayanlar da var... - Aralarındaki, gerçekten iki kardeş ilişkisi gibi... Olur mu hiç öyle şey; biz ailece birbirimizi yıllardır tanıyor, görüşüyoruz. Aynı şey Emine Hanım'la benim için de söz konusu. Aramızda böyle bir rekabet olması mümkün değil. Şöyle bir örnek vereyim, o gün eşimin adaylığı açıklandığında beni ilk tebrik eden Bülent Bey'in (Arınç) eşi Münevver Hanım oldu. Ben o sırada arayacağını bildiğim halde dayanamadım, Emine Hanım'ı aramak istedim. Açtı sesi yankılanıyordu, "Nerdesiniz?" dedim. "Merdivenin başında," dedi. Daha telefon açmadan kalkıp gelmiş bize, kimseye de haber vermemiş. - Emine Hanım'la aranızdaki ilişkiyi nasıl tarif edersiniz? Hiçbir rekabet söz konusu olamaz mı aranızda, az da olsa? - Bakın bizim 20 yıla dayanan bir dostluğumuz var. Arkadaşlık, dahası kardeşlik bizimkisi çünkü ortak bir kaderi paylaşıyorsunuz. Hiçbir gün ne Emine Hanım'la ne de diğer eşlerle aramızda bir kırgınlık olmamıştır. Tam tersi birbirimize destek olur, birbirimizin daha iyi olması için çabalarız. Lütfen söyleyin, paylaşamadığımız ne olabilir ki zaten? Benim için eşim başbakan olmuş, bakan olmuş cumhurbaşkanı olmuş hiç fark etmez. Bunların hepsi ayrıntı. Biz bu dünyada sadece misafiriz. Bu süre zarfında ben hangi pozisyonda duruyorsam, üzerime düşeni en iyi şekilde yapmak isterim. Beni tanıyan herkes bilir, gerçekten mükemmeliyetçiyimdir. - Ne hissettiniz eşiniz size cumhurbaşkanı adayı olacağını söylediğinde? - İlk hissettiğim mesuliyet duygusuydu. Benim üzerime düşecek görevin ne kadar ağır olacağını düşündüm. - Peki başörtülü bir 'first lady' adayı olarak tepki alacağınızı düşünmediniz mi? - Doğrusu ben Türkiye'nin bunları aştığını düşünüyordum ama yanılmışım. Eşim bu süre zarfında üzerine düşeni öylesine iyi yaptı ve öylesine güzel dostluklar kurdu ki yurtdışındaki yetkili isimlerle... Türkiye bir rol model olmuştu Ortadoğu'da, o kadar iyi bir itibarımız var ki. Şu an da sadece bu itibarımıza gölge düştü diye üzülüyorum. Yoksa bunların hepsini aşacağız biliyorum. - "Başörtüm başımı örtüyor, beynimi değil," demişsiniz bir dergiye verdiğiniz demeçte. Size gelen eleştiriler, başınız örtülü olduğu için aldığınız tepkiler karşısında ne hissediyorsunuz? - Bana niye bu kadar yüklendiklerini merak ediyorum sadece, beni tanımıyorlar ki... Mitingleri izlerken de gördüm insanların yüzündeki öfkeyi. Peki niye? Ama öfkeli insanların geçmişine baktığınızda hep sevgisiz büyüdüklerini görürüz. O yüzden ben onlara kızamıyorum bile. Hayat o kadar güzel ve kısa ki, niye bunlarla kendimizi tüketelim? O yüzden bana kin güden insanın bile, onu suçlamadan önce neden böyle düşündüğünü araştırırım ben. Ben bugüne kadar binlerce yabancı konuk ağırlamışım, eşimle 40'ın üzerinde ülkeyi ziyaret etmişim, devlet başkanlarıyla, başbakanlarla, krallara ve onların eşleriyle birlikte olmuşum. Daha bugüne dek bir gün bile benim kişisel tercihim -başörtüsü bile demek istemiyorum artık- söz konusu edilmemiş. Onlarla nasıl arkadaşlıklar kurduğumuzu bir bilseniz... Ama onlar beni başörtümle tarif etmiyor. Beni ben olduğum, insan olduğum, Hayrünnisa olduğum için kabul ediyor. 'EVDE BENİ TANIYAMAZSINIZ' - Eşinizin adaylıktan çekilmesinden sorumlu tutuyor musunuz kendinizi? Ya da "Benim yüzümden oldu," diye kendinizi suçluyor musunuz? - Hayır çünkü ben olaylara öyle bakmıyorum. Bence başörtüsü burada bir bahaneydi. Türkiye bazı şeyleri şu anda öğreniyor. Ama bu da belki bir hayıra vesile olacak- ki oldu bile- Türkiye daha demokratikleşecek ve daha iyiye gidecek. Cumhurbaşkanını halkın seçmesi çok güzel bir adım bence. Benim ismimin anlamı da 'hayırlı kadın'... İnşallah bu da daha hayırlı bir şeye vesile olacak... Ah vah etmemek, her şeyin iyi tarafını görmek lazım. - Danıştay Başkanı Sumru Çörtoğlu "Atatürk ilke ve inkilaplarına aykırı her şey irticadır," dedi. Siz bir tehlike misiniz? - İnsanların empati yapmayı öğrenmesi lazım. Ben her şeyde karşımdaki insanın yerine koyuyorum kendimi. Şimdi bugüne dek yaptıklarımız ortada. Neden korkuyorlar, zorla herkesin başının kapatılacağından mı? Benim en yakın arkadaşlarımın, ailemizden insanların başı açıkken böyle bir şeyi nasıl isteyebilirim? Kendim için böyle bir şey istemem en başta. Sorun Abdullah Bey'e, o da söyleyecektir; bana zorla hiçbir şey yaptıramazsınız. Ben özgürlüğümün kısıtlanmasına asla izin vermem. Hakkımı da her konuda sonuna kadar ararım. Böyle bir ülkede başta ben yaşamak istemem. İnsanlar bizi evde oturan, baskı altında kadınlar gibi algılıyor. Ben evde oturan bir kadın hiç olmadım. Arabamı kullanırım (artık kullanamıyorum), özgürce istediğim yere gider gelirim, evimin, çocuklarımın her türlü işini hallederim... Bana nasıl kimse zorla başımı açtıramazsa, ben de kimsenin zorla başını örtmesine razı gelmem. Tayyip Bey belediye başkanı olduğunda da "Otobüsler haremlik selamlık olacak," denmişti. Var mı böyle bir şey? - Peki size başınızı açtırabilecek bir şey olabilir mi bu hayatta? Ne olursa başınızı açmayı düşünebilirsiniz? - Yok, Allah korusun... Ancak şuurumu kaybetmiş, hasta olabilirim. Ben size "Her yerde, işte, sokakta mayoyla dolaşacaksın," desem ne hissedersiniz? Benim için de aynı şey. Hem bu bireysel bir tercih. Baş örtmek öyle kolay bir şey değil, fedakârlık ister. Kimse süs için kapanmaz onu söyleyeyim... Ama benim için bunlar tamamen detay, ben önce karşımdakinin insanlığına, içindeki cevheri keşfetmeye bakarım. - Evde de böyle başınız kapalı mı? - Olur mu hiç, bizim de herkes gibi bir aile hayatımız var. Evde beni görseniz tanıyamazsınız. Ama yabancı biri geldiğinde kapatıyorum başımı. Diyorum ya, bu bir inanç meselesi. Ancak ben körü körüne bir şey yapmak istemem. Çocuklarıma da söylerim, her şeyi öğrenerek ve bilerek yapmak isterim. - Arkadaş çevrenizde herkes başörtülü mü? - Kesinlikle, açık olan da vardır kapalı olan da. Aynı şekilde ailemizde de öyle. Ben önce karşımdakinin insanlığına, dürüst olup olmadığına bakarım. Ne giydiğine, saçının ne renk olduğuna bakmam ki. Ben insanın beynine ve kalbine bakarım, bir de gözlerine. Gözler hiç yalan söylemez gerçekten. 'Konutun mönüsünü değiştirdim' - Gittiğiniz yurtdışı gezilerinde en çok nelere dikkat edersiniz, neler ilginizi çeker? - En çok o ülkenin gelenekleri ilgimi çeker. Gitmeden önce gideceğim ülkenin coğrafi ve kültürel özellikleri nelerdir, insanları nasıl yaşar bunları mutlaka araştırırım. Gittiğim ülkenin çarşılarını, pazarlarını dolaşır, ne yer ne içerler mutlaka görmek bilmek isterim. - Başbakanlık konutunun mutfağı da sizin sayenizde bayağı zenginleşmiş duyduğum kadarıyla. Mönüyü değiştirmişsiniz... - Eski mönüye bir şey demeyeyim ama şimdi Türkiye'nin hemen her yöresinden yemekler yapılıyor. Ege, Antep, Adana ve tabii ağırlıklı olarak Kayseri mutfağından yemekler var. Herkes çok beğeniyor, zaman zaman misafirlerden duyuyorum, "Ah bugün bir mantı olsa da yesek," diye. Şimdiye kadar da 3 binin üzerinde yabancı konuk ağırladık, onlara mönü hazırlamak gerçekten kolay değil. Ben gezdiğim ülkelerde nasıl yöresel yemekleri tatmak istiyorsam, onlar da tatsın istiyorum. Ama neyse ki hepsi çok memnun kalıyor. Her yıl büyükelçi eşlerini ağırlıyoruz, hatta en son büyükelçi eşlerini ağırladığımızda mantının yapılışını, iğne oyasını, ebrunun kumaşa nasıl uygulandığını gösterdik, çok mutlu oldular. Çok ilginç geliyor, bayılıyorlar böyle şeylere... - Siz yeni insanlar tanımayı ve yeni şeyler keşfetmeyi çok seviyorsunuz sanırım... - Kesinlikle ama eskileri de unutmam. Çocukluk arkadaşlarımla hâlâ görüşüyorum mesela. Ama dediğiniz gibi öğrenmeye, tanımaya çok meraklıyım. Paylaşmayı, sormayı, araştırmayı çok severim. Her işin bir ehli vardır çünkü... Pazar Sabah
<< Önceki Haber Kızımın düğün tarihi 22 Temmuz'du Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER