Kılıçdaroğlu'nu oyuna getirdiler !

Kılıçdaroğlu gerçeği öğrendikten sonra yakın çevresine “bu meseleyi kapatalım” dedi mi ?

Kılıçdaroğlu'nu oyuna getirdiler !

EN YAKININA "KAPATMALIYIZ" DEDİ Mİ? CHP Kurultayı yapıldı ama tartışması bitmedi. Bir yandan kurultaya yönelik parti içinden teknik itirazlar devam ederken, diğer yandan kurultayın verdiği mesaj yorumlanıyor. Herkesin üzerinde mutabık olduğu bir konu var; o da Kemal Kılıçdaroğlu'nun yaptığı kurultay konuşmasının kimseyi tatmin etmemiş olması. Meğer beklenti ne büyükmüş ? Kılıçdaroğlu, söylemedikleri sebebiyle eleştiriliyor. Kemal Bey'in 22 Mayıs'ta genelbaşkan olduğu kongredeki konuşmasının bile son kurultay konuşmasından daha dolu olduğu ifade ediliyor. Şahsen Kılıçdaroğlu'nun; Kürt meselesinden de, ‘iki dil'den de, dış politikadan da, başörtüsünden de bahsetmesini beklemiyordum. Öyle de oldu. Bu tespiti yaparken; Kılıçdaroğlu sahneye çıkmadan önce kendimi onun yerine, tribünlerdeki binlerce kişinin önüne koydum. Salonun nabzını tutmaya çalışmış bir insan olarak, bu topluluğa ve bu topluluk gibi televizyon başında bekleyenlere nasıl bir konuşma yapılabilir diye düşündüm. Kemal Bey'in bulunduğu konum ve zamanlama açısından yapabileceği başka hiçbir şey yoktu. Açıkçası Kılıçdaroğlu'nun yaptığı konuşmadan hiç hayal kırıklığı yaşamadım. Peki en azından Kılıçdaroğlu; 22 Mayıs'ta genelbaşkan seçildiği kongredeki konuşmasının bari gerisinde kalmasaydı denebilir. Sebebi çok basit. Çünkü Kemal Kılıçdaroğlu; 22 Mayıs'taki konuşmasını yaptığında daha genelbaşkan seçilmemişti. Ve o tarihte o kongre salonunda bulunan hiç kimsenin ayakları yere basmıyordu. Hatırlasanıza millete yandaş diyen 40 yıllık gazeteciler bile, kendilerinden geçmiş masaların üstünde alkış tutup zıplıyorlardı. Kılıçdaroğlu'nun 22 Mayıs'ta söylediği her şey kulağa hoş geliyordu. “İktidar koşusuna hazır mısınız” diye soruyordu Kemal bey, ardından “siz hazırsanız ben de hazırım” diyordu salona. Zafer sarhoşu olanlar ayıldıktan sonra, Kemal Bey'in başörtüsünden falan bahsettiğini fark ettiler. Özgürlük, demokrasi falan derken Kemal bey'in farklı açılım fikirleri olabileceğini düşünmeye başladılar. Ve birbiri ardına partililerden onun söylediklerine ters açıklamalar gelmeye başladı. Bir milletvekili çıkıp “genelbaşkanın kendi görüşü partiyi bağlamaz” diyebildi, grup başkan vekili genelbaşkan adına “29 Ekim resepsiyonuna katılmayacağız” dedi. Kısacası Kemal Bey; 22 Mayıs'tan sonra genelbaşkan olarak CHP gerçeğiyle yüzleşti. CHP; şişede durduğu gibi durmuyordu. Her türlü beklentinin partisi Kemal Bey'in kucağındaydı. Kılıçdaroğlu bir yandan Ergenekon'a mesaj vermek zorundaydı, diğer yandan demokrasi vurgusu yapmak zorundaydı. Bir yandan beyaz Türklere mesaj vermek zorundaydı, diğer yandan Kürtlere el uzatmak zorundaydı. Kılıçdaroğlu bir yandan toplumun bütün kesimlerini kucaklamak zorundaydı, diğer yandan İmralı'nın istekleri doğrultusunda yapılan siyasete de kapıları kapatmamak zorundaydı. Mayıs'tan Aralık'a kadar geçen 6-7 aylık sürede Kemal Kılıçdaroğlu bu şifreleri çözdü. Gerçekten iktidara yürüyecekse partide ipleri tamamen eline almayı planladığı son kurultayda bu kadar dengeyi gözeterek bir söylem geliştirmeliydi. Partinin eski oy aldığı ulusalcı-statükocu-Ergenekoncu tabanı kırıp dökmeden yeni tabanlara seslenmek zorundaydı. Bir yandan da Türkiye'de demokrasiyi tıkayan 367'nin mimarı Sabih Kanadoğlu'nun ayakta alkışlandığı bir salonda, hangi demokrasiden, hangi özgürlükten bahsedilebilirdi ki ? O da öyle yaptı. Kurultay havasına ve gazına kapılıp hassas konularda vaatlerde bulunmadı. Kendisini genelbaşkanlığa getiren yoldan gitti. Yolsuzluk yapanların korkulu rüyası olma imajına devam etti. Kemal Bey seçime kadar yolsuzlukların üzerine gideceğinin, halkın savunucusu rolünü oynamaya devam edeceğinin, işçiye, çiftçiye, ev kadınına, emekliye, üniversite öğrencisine, yoksula sesleneceğinin sinyalini verdi. Fakat merak ettiğim şu ki; yolsuzluk avcısı(!) Kemal Kılıçdaroğlu niçin kurultayda Kayseri dosyasını yeniden açmadı ? Niçin Kayseri iddialarıyla ilgili tek kelime etmedi ? Kritik süreçleri hep yolsuzluk dosyalarıyla geçen; Şaban Dişli, Dengir Fırat ve Melih Gökçek'e bu şekilde yüklenerek prim yapan halkçı Kemal, yoksa Kayseri'de baltayı taşa vurduğunu mu farketti ? Yoksa parti içinden birileri Kılıçdaroğlu'na “oyuna getirildin, olayın aslı senin anlattığın gibi değil” mi dedi ? Kılıçdaroğlu; Kayseri gerçeğini öğrendikten sonra yakın çevresine “bu meseleyi kapatalım” dedi mi ? Kurultayın asıl üzerinde durulması gereken noktası; Kemal Bey'in meclis kürsüsünde açtığı Kayseri dosyasını kendisi kapatmak zorunda kalmasıdır. Kemal Bey'in kurultayda ne konuşmadığından daha önemli olan; varlığını borçlu olduğu yolsuzluk dosyaları savaşında, bu kez karizmayı fena halde çizmiş olmasıdır. Kemal Kılıçdaroğlu iktidara karşı en önemli seçim argümanı olarak gördüğü “yolsuzluk” kelimesini ağzına alınca herkes artık iki kere durup düşünecek. ABDULLAH ABDULKADİROĞLU [email protected]
<< Önceki Haber Kılıçdaroğlu'nu oyuna getirdiler ! Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER