CHP'de genel başkan
Kemal Kılıçdaroğlu'nu ‘itibarsızlaştırma'
operasyonu tüm hızıyla sürüyor. Bu operasyon bazı CHP'lilerce yürütülüyor. Kılıçdaroğlu'nu genel
başkanlık koltuğundan indirmek isteyenler, “Seninle artık işimiz bitti” mesajı vermeye çalışıyor. Sahaya ise yeni isimler sürülüyor. 2011 Genel Seçimleri'nde millet
vekili listesini “tek başlarına hazırlamak isteyenler” Kılıçdaroğlu'nu genel başkanlıktan indirme planlarını “ideolojik kılıf” altına gizlemeye çalışıyor.
Dün CHP'de yaşanan skandal, kimin hangi planlar içinde olduğunu açıkça gösteriyor.
Kılıçdaroğlu'nu ‘ilk günden beri hazmedemeyenler' 29
Ekim Resepsiyonu'nu gerekçe göstererek, CHP Genel Başkanı'nı açıkça tehdit ediyor. CHP
Yalova Milletvekili Muharrem İnce, ortada bir ‘parti kararı' yokken, Genel Sekreter
Önder Sav'dan aldığı talimat doğrultusunda ortaya çıkıyor ve “Resepsiyona katılmayacağız” diyor. Ankara'da oturduğu halde, Sav'ın isteği üzerine "yolunu dahi bilmediği" Manisa'dan
aday gösterilen ve milletvekili seçilen (bu da CHP'nin ayıbı)
Şahin Mengü, talimatla hareket ederek Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül'ün gönderdiği davetiyeyi ‘geri yolluyor.'
Şahin Mengü ile
Muharrem İnce'nin dün ortaya koyduğu tavır, CHP'nin nasıl bir ‘
akıl tutulması' içinde olduğunu göstermesi açısından da önem taşıyor. Gül'ün davetiyesini geri gönderen, resepsiyona katılmayacağını açıklayan iki vekil, o halde neden daha üç gün önce Gül salona girerken TBMM'de ayağa kalktı? Üç gün içinde ne değişti de Gül'ün resepsiyonuna gidilmemesi gerektiğini ‘düşündüler.' Abdullah Gül, üç gün içinde mi değişti? Gül'ün cumhuriyetin değerleriyle problemi olduğu yeni mi fark edildi?
Bu düşüncenin sebebi, sakın
Önder Sav'ın odasında ÇARŞAMBA GÜNÜ YAPILAN GİZLİ TOPLANTI olmasın… Sav,
Çarşamba günü
Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı sonrası, Kemal
Anadol, Hakkı
Suha Okay ve Muharrem İnce'yi odasına çağırarak ne yapmaları gerektiğini açık açık anlattı. ‘Görev bölüşümü'nü yaptıktan sonra, her zamanki gibi ‘geri çekildi.' Kılıçdaroğlu'nu itibarsızlaştırma operasyonu için ‘siyaseten üstü olan' Genel Başkan Yardımcısı
Hakkı Suha Okay'a da talimat yağdırdı. İlk görev ise Mengü'ye verildi. Davetiyeyi geri yollayacağını açıklayan Mengü'den hemen sonra bu kez devreye Muharrem İnce girdi. İnce, Kılıçdaroğlu'nun gazetecilerle yapacağı toplantı öncesi basın mensuplarına “Resepsiyona katılmıyoruz” dedi.
Bu tavır, Kılıçdaroğlu'nun toplantısını ‘sabote' etmeye yönelikti. Çünkü; Kılıçdaroğlu, Radisson Otel'de düzenlenen toplantıda,
gündem değiştirecek açıklamalar yapacak ve ‘
iktidar hedefi'nin yol haritasını açıklayacaktı. Ancak öyle olmadı. Sav'ın talimatıyla konuşan İnce, Kılıçdaroğlu'na, daha doğrusu CHP'ye ‘büyük bir çelme' taktı.
Peki ne uğruna?
Tabii ki; ‘önemsemiyorum' dediği
koltuk uğruna… Çünkü; Muharrem İnce, Hakkı Suha Okay,
Kemal Anadol ve ÖNDER SAV, Kılıçdaroğlu'nun ‘milletvekilliği listelerini ön
seçimle belirleyeceğim' açıklamasının hemen ardından büyük bir panik yaşamaya başladı. Bu isimlerin tamamı, kesinlikle ve kesinlikle bir ‘
ön seçim' istemiyor. ‘Ön seçim' yapıldığı taktirde, listelerden çıkamayacaklarını düşünüyorlar. ‘'Yaklaşan tehlike''yi görenler, Kılıçdaroğlu'na ‘
fren yaptırmak' için “ideolojik
kavga veriyorlar” görüntüsüne girmeye çalışıyor. Koltuk sevdası, CHP'yi büyük bir krize sürüklüyor. Bir daha milletvekili olamayacakları korkusunu yaşayan Sav ve ekibi, “
Cumhuriyet'in ve CHP'nin sahibi pozları''na giriyor. Kılıçdaroğlu ve arkadaşlarının “İkinci Cumhuriyetçi” olduğu yalanı el altından piyasaya sürülüyor. Sav ise, “CHP'nin hafızası - büyük hukuk adamı'' olarak takdim ediliyor.
Peki hiç sormazlar mı? Kılıçdaroğlu sizin iddia ettiğiniz üzere, ‘‘İkinci Cumhuriyetçi” ise, ‘CHP'nin hafızası' Önder Sav, bunu bilmiyor muydu? Bunu hiç biriniz mi fark etmediniz? Yoksa, her zaman yaptığınız gibi ‘'Canım koltuğa oturalım da gerisi fark etmez” mi dediniz?
Bir kere şunu söylemek gerekiyor: Kılıçdaroğlu, Sav ve çevresinin iddia ettiği gibi, İkinci Cumhuriyetçi değil… Kılıçdaroğlu, Cumhuriyet'in değerlerine bağlı bir isim. Bunu konuşmaya dahi gerek yok. Sav ve arkadaşları, ‘
türban' üzerinden bir
tartışma oluşturup Kılıçdaroğlu'nu ‘teslim almak' istiyor. Muharrem İnce ve Şahin Mengü de bu operasyonda rol üstleniyor. Parti tabanının desteğinin alınabilmesi için de “Bakın biz cumhuriyet değerlerini savunuyoruz” deniliyor.
Eğer Sav ve arkadaşları cumhuriyet değerlerini savunuyorsa, bunun yolu o değerleri yaşatmak için iktidar olmayı gerektirir. İktidar olabilmenin temel yollarından biri de “parti içi
demokrasi” ve “ön seçim''dir. Sav ve arkadaşları, neden ‘ön seçim'den kaçıyor. Önder Sav, Abant'ta neden “Ön seçim olmaz'' diyor? Bunun anlamı, CHP'yi, delegesine dahi güvenmeyen bir grubun yönettiğidir.
Eğer Sav ile arkadaşları, kendilerine çok güveniyor ve “CHP'nin sahibi biziz” diyorsa, neden kurultaya gitme cesaretinden yoksunlar? CHP önümüzdeki günlerde büyük bir krizle karşı karşıya kalacak.
Yargıtay'ın başlattığı
soruşturma tamamlandığında, CHP belki de ‘
kapatma davası'na muhatap olacak. 23
Mayıs'taki kurultayda, ‘Yeni tüzük'ü erteletmek için Siyasi Partiler Yasası'na aykırı bir değişiklik yaptırtan Önder Sav, ‘hiçbir şey yokmuş' gibi davranarak, CHP'yi bir felakete sürüklüyor. Genel Sekreterlik makamını kaybetmemek adına, Yargıtay'ın soruşturmasını Kılıçdaroğlu'ndan saklayan Sav, hukuki açıdan sıkıştığını hissedince, yeni planlar devreye sokuyor. Çünkü; belki de kısa bir süre sonra, CHP'nin, ‘'kurultayını dahi yapamayan'' bir parti olduğu açığa çıkacak.
Bugüne kadar –Deniz
Baykal'ın da katkılarıyla- CHP tabanını susturan,
baskı altına alan, konuşturtmayan Sav, artık siyaseten yolun sonuna geldiğini görüyor.
Kurultayda yaptırttığı hatanın, affedilemez ve kabul edilemez olduğunu biliyor. Bu yüzden, hem koltuğunu kaybetmemek, hem de Kılıçdaroğlu'nu rahat yönetebilmek adına, aba altından
sopa gösteriyor. Muharrem İnce gibi milletvekilleri, TV'de Kılıçdaroğlu'nu tehdit ediyor.
Mesele aslında çok açık:
CHP'de yaşanan bir ‘'ideolojik kavga değildir.” Sav, ‘ön seçim'de kararlı olan Kılıçdaroğlu'nu ‘zaptu rapt' altına almaya çalışıyor. Bunu da ‘cumhuriyetçilik' kılıfıyla örtmeye çabalıyor. Yargıtay'ın soruşturmasını gizleyen ve partisinin başını belaya soktuğunu fark eden CHP Genel Sekreteri, “kavga ortamı'' oluşturarak, olan – biteni saklamaya çalışıyor. Kılıçdaroğlu'nun genel başkan adaylığına ilk günden beri
itiraz eden, Baykal'a “Kemal'den genel başkan mı olur?” dedikten sonra kendisinin genel başkan olmak istediğini deklare eden Önder Sav, hayaline kavuşmak için ‘vaktin geldiği'ni düşünüyor. Sav'ın planına göre, önce Kemal Kılıçdaroğlu koltuktan indirilecek. Yerine ise Hakkı Suha Okay ya da Muharrem İnce getirilecek. (
Haluk Koç da bu plana dahildi, devre dışı bırakıldı) Bir sonraki aşamada ise, koşullara bakılacak. Koşullar uygunsa, Sav Cumhurbaşkanı adayı olacak. Yok eğer koşullar uygun değilse, Önder Sav, CHP Genel Başkanlığı ile yetinecek.
Ancak tüm bunların olabilmesi için, Kılıçdaroğlu faktörünün ortadan kaldırılması, itibarsızlaştırılması, hakkında şaibe yaratılması gerekiyor. Hakkında “
Kukla Genel Başkan” görüntüsü oluşturulmaya çalışılan Kılıçdaroğlu, Gürsel Tekin'i yardımcısı yaparak, bu tezgahın bir ayağını boşa çıkardı.
Ancak kavga henüz bitmedi…
22 Mayıs günü koltuklarını yeniden kazanabilmek için Kılıçdaroğlu'na ‘ihtiyacı' olanlar artık eskisi gibi düşünmüyor. İhtirasları, “Biz de yaparız, parti yönetmek nedir ki?” duygu ve düşüncesiyle birleşince korkutucu bir hal alıyor. Önder Sav, artık 10. ve 14. kata sığmıyor. Genel Sekreterlik makamı ona yetmiyor. Partinin tamamını istiyor. Kurultaydan kaçan ve korkan bir genel sekreter olarak kendi oluşturduğu dünyada yaşamak ona yetiyor. Üzerinden hiçbir zaman atamayacağı ‘Baykal Kompleksi' yüzünden kalabalık gruplar için hazırlanan odayı bile kendisi için kapattırıyor. Baykal 12. katta otururken, Sav 14. kattaki
misafir odasını ‘kapatarak' orada bir de ‘dergah' kuruyor. İl başkanlarına o odada el öptürüyor. Hediyeler o odada kabul ediliyor. CHP'nin köküne o odada kibrit suyu dökülüyor.
Sav'ın kişisel ihtirasları, Baykal'ın vurdumduymazlığı, genel sekreterine kol kanat germesi, koruması,
vefa adına hatalarını görmezden gelmesi, CHP'yi bugün işte bu tabloya mahkum ediyor.
Kılıçdaroğlu'nun kabuğunu kırma eğilimine girmesi ve partiye damgasını vuracak olması, Sav ve kerameti kendinden menkul sözde ekibini rahatsız ediyor. İl Başkanları'na odasına çağırıp ip gibi önüne dizen, elini öptüren, ‘İmzalayın bakalım şunu, kurultay istemiyoruz yazısına
imza atın' diyen Sav, CHP'ye en büyük kötülüğü yapıyor. Kılıçdaroğlu'nun haberi olmadan peş peşe ‘gizli toplantılar' düzenliyor.
Şimdi ise yeni bir oyun tezgahlanıyor. ‘Resepsiyona gitmeyeceğiz' denilerek, Kılıçdaroğlu itibarsızlaştırılmaya, ‘kukla genel başkan' imajı güçlendirilmeye çalışılıyor. Kılıçdaroğlu, bu yüzden o resepsiyona “tek başına dahi olsa” gitmeli.
Gitmediği taktirde, hem kendisi hem de CHP, tüm iddiasını yitirecektir.
Gerçek Gündem
Önder Sav bazı gaflarıyla da tepki toplamıştı: