Partiden yapılan yardımların kesilmesiyle kapanmak zorunda kalan ama yeniden canlandırılması için çabaların sürdüğü kanal, kamuoyunda '
CHP'nin televizyonu' olarak biliniyor.
Bir siyasi partinin televizyon sahibi olması hukuken
yasak ve
kapatma sebebi sayılıyor. Bu nedenle parti yöneticileri, duruma izahat getirmekte güçlük çekiyor. Dün de Genel Başkan
Kemal Kılıçdaroğlu, benzer bir sıkıntı yaşadı. Genel Merkez'de partinin işsiz gençlere istihdam amacıyla hazırladığı 'Gence Artı' projesini tanıtan Kılıçdaroğlu,
Halk TV ile ilgili sorularla karşılaştı. CHP lideri, kanalı devralmak isteyen birçok kişiyle görüştüklerini bildirdi. Buna rağmen televizyonun kendileriyle ilgisi olmadığını, müracaatta bulunanlara da "Bizimle ilgisi yok, kanal yöneticileriyle görüşün." dediklerini anlattı. Oda TV operasyonuyla gözaltına alınan gazeteci
Soner Yalçın'ın televizyona talip olduğu yönündeki iddiaların hatırlatılması üzerine, "Halk TV'yle bir bağlantımız yok. Hizmet satın alıyoruz, bedelini de ödüyoruz. Halk TV'yi devralmak isteyen çok kişi geldi, çok kişiyle görüştük, bizimle ilgisinin olmadığını söyledik. Eğer arzu ederlerse ortakları var, yöneticileri var, giderler, otururlar, konuşurlar. Devir mi edilir, satın mı alınır, onların bileceği şey." diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, Soner Yalçın ve eski
Adalet Bakanı Seyfi Oktay'la yaptığı
telefon görüşmesinin
savcılık dosyasına girmesine yönelik soruya ise şöyle
cevap verdi: "Bir liderin telefonları dinleniyorsa, ev telefonları dinleniyorsa, sokaktaki yurttaş cep telefonuyla konuşmaktan korkuyorsa bunlar özellikle mi yazılmıyor? Sayın
Seyfi Oktay ile telefonla görüşmüşüm. Görüştüm tabii. Herkesle görüşürüm. Bunların banda alınması, alınmaması
demokrasi mi? Acaba birileri kalkıp bunu eleştirme cesaretini niye göstermiyor medyada? Bizi eleştirme cesaretini gösterdiklerinin onda biri kadar niye iktidarı eleştirmiyorlar? Çekiniyorlar, korkuyorlar."