Meclis bütçe görüşmeleri ‘yolsuzluk polemikleri'ne sahne oldu.
CHP Genel Başkanı
Kemal Kılıçdaroğlu'nun
Kayseri'de ciddi yolsuzluklar olduğu iddiasına
Başbakan Erdoğan, “Yine çaktın!” diye
cevap verdi. Konuyu bir de Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı
Mehmet Özhaseki'den dinledik.
Türkiye'nin en gözde şehirlerinden Kayseri'nin Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki, bugünlerde yolsuzluk iddiaları ile karşı karşıya. 17 yıldır partili partisiz toplumun bütün kesimlerinin
destek ve güvenini kazandığını söyleyen Özhaseki, neden birden
hedef hâline geldi? CHP Genel Merkezi'ne giderek Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu ile neden görüşmek istiyor? Babası siyasete girmesine neden karşı çıktı? Özhaseki,
Aksiyon'un sorularını cevapladı.
-Yolsuzluk iddialarıyla karşı karşıyasınız. İşin görünmeyen yüzünde kim var?
Görünen tarafta bir çocuğun
taksi duraklarından rüşvet alması var. Emniyet ve
savcılıktaki ifadeler, Mason üstadına suikast girişimi ile anlıyoruz ki görünmeyen tarafta kesinlikle
Ergenekon var. Çünkü sahte
senet düzenleniyor,
şantaj yapılıyor, belediye kurşunlanıyor ve arkasında da töhmet altında bırakılan bir belediye başkanı ve ekibi var.
-Kim suçluyor sizi?
Sadece bir kişi. Suçu
Yargıtay tarafından onanmış. Üç ifadesi var onun da. Birisinde
suçlama var. İkinci sorguda savcı, ‘Değişik isimler ve olaylar var, bunları karıştırmışsın' deyince sıkışıp
itiraf ediyor. ‘Bana dediler ki sen bu isimleri karıştırırsan kurtarırsın. O yüzden karıştırdım.' diyor. Yine savcılık ifadesi var,
avukatı yanında. ‘Kayseri Belediye Başkanlığı suç duyurusunda bulunduğunda kaçtım, Tekirdağ'da üç gün birlikte kaldığım insanlar bana bu ifadeyi ezberlettiler.' diyor.
-Sizce kim bunlar?
Onlar da çıktı ortaya işte, Ergenekon'dan yatıyorlar şimdi.
-Neden olay şimdi gündeme getirildi?
Tesadüf değil. Kayseri Belediyesi örnek olmuş, herkesin gelip bu başarıyı nasıl elde ettiniz diye sorduğu bir belediye. 17 yıl belediye başkanlığı yaptım, bir gün ceza almadım. Seçimler gelince böyle bir
komplo kuruluyor. Diğer taraftan bu
dosyayı hazırlayan kişi hakkında bir sürü
dava var, milletvekilliğini kurtarmaya çalışıyor. Bir ucunda Ergenekon'u aklama çabası var.
-Nasıl aklanmaya çalışılıyor?
Kılıçdaroğlu'nun ilk açıklamasına bakarsanız; ‘Sizin mal varlığınızı araştıranlar Silivri'de diyordunuz, belediye başkanınızla uğraşanlar da Silivri'de.' dedi. Yani siz öyle bir zalim insansınız ki kim
küçük bir şey söylese Silivri'ye tıkıyorsunuz onları. Burada da masum bir vatandaş var, gitmiş rüşvet çarkını anlatmış, onu da alıp tıkmışsınız demeye getirdi. Ergenekoncuları aklamanın bir çabası var burada. Bütün bunlar tabii bilgilere, belgelere dayanıp
adliye tarafından ortaya çıkarıldığında söylenenlerin hepsinin yalan olduğu tek tek anlaşıldı.
-Başka iddialar da gündeme gelir mi?
Bir web sayfasından çirkin, akla hayale gelmedik bel altı saldırılar başladı. Artık buna döktüler işi. İşte Büyükşehir Belediyesi kömür dağıtıyormuş da orada ahlaksızlık yapılıyormuş. Yanlış yapmış olsak terleriz, Allah'tan hatamız kusurumuz yok.
-Kılıçdaroğlu bu olayı neden sahiplendi?
CHP aslında bir şey yapmıyor, ilk gün Meclis'te konuştular, ancak sonradan genel başkan tarafından sahiplenilmedi. Kayseri'den CHP Genel Merkezi ile irtibata geçilip herhâlde dosyayı gösterdiler. Kemal Kılıçdaroğlu da içinde bir şey olmadığını anladı.
-Siz televizyonlarda tartışalım dediniz? Kılıçdaroğlu'na teklifiniz ne?
Beni CHP Genel Merkezi'ne davet edin, genel başkana anlatayım dedim. Cevap gelmedi. Eğer isteniyorsa çağırsın, televizyonlarda tartışalım. Efendim dosya sallarken muhatap kabul etti, şimdi neden etmiyor? İsterse CHP'nin televizyonuna çağırsınlar. Her yere gitmeye hazırım. Kemal Bey'e ‘arkasında leş bırakarak giden adam' diyorlar ya! Buyursun ben de leş olmaya hazırım, öyle bir şey varsa. Ama çıt çıkmadı.
-Ortaya sizin imzanız olan bir senet çıktı.
Yolsuzluk iddialarında çok gündeme getirilmeyen, bize karşı kullanılmayan bir senet var. İlk günlerde biz biliyorduk ama senedin aslını kimse bulamadığı için üzerinde durulmuyordu.
-Ne senedi bu?
Dolandırıcılık yaptığı iddia edilen şahsı savcılığa şikâyet ettikten sonra, savcılık da
emniyete bildirdi. Emniyet o şahsı (
Hacı Ali Hamurcu) aramaya başladı. Türkiye'de aranırken bir avukat çıktı ortaya (Yusuf
Erikel), ‘Bu işin peşini bırakın, yoksa kötü olur' dedi. Genel sekreterimizle konuşuyor. ‘Elimizde 10 trilyonluk senediniz var, seçimler geliyor, ortalık karışacak, ben de AK Parti'ye yakın birisiyim, gelin bu işi kapatalım' diyor.
-Siz ne yaptınız?
Ne yapabiliriz ki? Elimizden ne gelir? Hemen emniyete müracaat ettik, savcılığa suç duyurusunda bulunduk. Hemen işlem yapıp
teknik takibe aldılar. 10 trilyonluk olduğu iddia edilen senet pazarlıkla 300 milyona, 200 milyona düştü.
-Pazarlık yapmanızı kim istedi?
Emniyet konuşturun bunu diyor, biz de onların takibinde görüşüyoruz.
-Senedi gördünüz mü siz?
Senet ortada geziyor, fotokopileri var ama orijinali ortaya çıkmadı. En son bu dava kapandıktan sonra bizim şikâyet ettiğimiz kişi (Ali Hamurcu) bağlı olduğu örgütten nasıl bir emir aldıysa İstanbul'a gidiyor. Mason üstadını vurmak için hareket ederken kapıda yakalanıyor. 6-8 ay önce oldu bu olay. Orada diyor ki ‘Ben itirafçı olmak istiyorum. Bu senedi (Engenekon'da ismi geçen) bazı askerlerle birlikte düzenledik' diyor. Aslı şu avukatın evindedir diye itiraf ediyor. Baskınlarda senet ortaya çıktı. Biz de
Cumhuriyet Savcılığı'na yeniden müracaat edip senedin bize ait olmadığının ispat edilmesini istedik. İmza örnekleri alındı. Benden, genel sekreterden ve belediyedeki değişik evraklardan imza örnekleri alıp kriminal laboratuarlarına gönderdiler. Bu imza kesinlikle başkanın değil, onun el ürünü değil, diye ortaya çıktı. Başka bariz bir
delil daha var; senedin üzerine 13 numaralı
mühür vurulmuş. O şahsın çalıştığı birimin mühürü. Benim mührüm bir numara.
-Senetlere vurulur mu?
Hayır, vurulmaz ama vurmuşlar, şaşkınlık. Ellerine yüzlerine bulaştırmışlar. Kendileri yazmış, kendileri doldurmuş, kendileri sahte imza atmışlar. Senet ortaya çıkınca avukatları ile
dolandırıcılık yapan şahıs arasında
kavga başladı. Birbirlerini sen bizi sattın diye suçluyorlar.
-Neden?
Bu senetten dolayı çetecilik, organize suçlar, sahte evrak
düzenleme hepsi üst üste bindiğinden çok ciddi bir suç ortaya çıktı. O yüzden her taraf tutuştu, ortalığı karıştırıyorlar.
-Kayseri'de nasıl tepkiler aldınız?
Herkes beni destekliyor ama yüzde üçlük, beşlik bir kesim var ki ne yapsan inandıramazsın. Kayseri'de raylı
sistem yaptım, dolmuşları kaldırdım, bisikletleri koydum, çok şık, zarif.
Paris gibi çalışıyoruz. İki
ödül aldı sistem.
Anket yaptık, yüzde 95 iyi dedi ama yüzde 5 kötü, rezil, ölünceye kadar binmeyeceğim, diyor. Onların gözünde suçlu ilan edilmişimdir ama genelde baktığımızda partili partisiz, çoğunluk ‘başkan suçsuz,
iftiraya uğramıştır' diyor.
-Ailede nasıl karşılandı bu yayınlar?
Duygusalım, ama çok etkilenmem. Duymadığım iftira kalmadı ama çocuklar ve eşim üzülsün istemiyorum. Onlar da gülüyorlar. Evde konuşmuyoruz. Ama arada bir çocuğumuzun, ‘Baba bir şey var mı, üzülüyor musun?' diye bir sorusu bile beni yaralıyor.
-Politikaya girerken aileden itiraz gelmiş. Babanız neden karşıydı?
O derdi ki “İyi adamı yaşatmazlar. Siyasette iyi adamı astılar baksana!” Onun gözünde iyi adam millete gün gösteren Menderes'ti. İyi bir demokrattı. Bu millete iyi işler yaptığın zaman kesin kötü adamlarla savaşırsın, ne yapacaksın siyaseti, derdi. Babamızın korkularının bir kısmı çıktı, iyi ki bunları görmedi, çok üzülürdü.
İDRİS GÜRSOY - AKSİYON