Ziyaretlerde bulunmak için
Çayeli ilçesine gelen Yılmaz, burada gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Yılmaz, yaklaşık 1 ay önce AB Parlamentosu'nun,
AK Parti'nin kapatılmasıyla ilgili iç siyasi krizi dışarıdan değerlendirmekte zorluk çektiklerini, bu konuda bilgi almak için kendisini davet ettiklerini söyledi. Yılmaz, kendisinin de bu daveti kabul ederek Strazburg'a gittiğini, bir toplantıda
Türkiye'deki iç siyasi gelişmeler hakkındaki düşüncelerini dile getirdiğini kaydetti.
Konuşmasında üniversitelerdeki
türban yasağının kaldırılmasına ilişkin anayasa değişikliğinin
Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilmesi ve AK Parti'nin kapatılması istemiyle açılan
dava üzerinde durduğunu aktaran Yılmaz, ''Üzerinde önemli durduğum husus, her iki davanın Türkiye'nin kendi iç yargısı aşamasında olduğudur'' dedi.
Türkiye'nin
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin yargı yetkisini de kabul ettiğini, davalının aleyhine karar verilmesi halinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne gitme hakkının bulunduğunu hatırlatan Yılmaz, şunları söyledi:
''Henüz bu süreç tamamlanmadan Avrupalı bazı siyasilerin Türkiye'deki davayla ilgili görüş ileri sürmeleri, 'dava şöyle sonuçlanırsa ilişkiler zarar görür,
müzakereler kesintiye uğrar' demeleri kendi ilkelerine ters düşmektedir. Avrupa yetkililerinin beyanlarını yadırgadığımızı ve kendi değerleri ile çeliştiğini dile getirdim. Dava sonuçlanıncaya kadar beklenmesi gerektiğini söyledim.''
Yılmaz, Türkiye'de parti kapatmanın tümüyle hukuktan çıkartılmasının yanlış olduğunu düşündüğünü belirterek, ''Türkiye'de böyle bir
düzenleme yapılması için
vakit erken. Ülkemizde 1960'dan bu yana kapatılan partiler bölücülük ve
laiklik ilkesinin çiğnenmesi nedenleriyle kapatılmış. Bu iki
tehlike Türkiye için henüz ortadan kalkmadığı için bu müeyyidenin mutlaka korunması lazımdır'' dedi.
SİLAHLI KUVVETLERİN ÜLKEYİ YÖNETMEK ARZUSU YOKTUR
Devletin temel görevlerinin
ülke bütünlüğünün v
e devletin temel niteliklerinin korunması olduğunu belirten Yılmaz, ''
Başbakan olduğum dönemde Silahlı Kuvvetlerle
tartışma yaşadım. Bana karşı açıklama yapıldı, ben de onlara karşı beyanda bulundum'' dedi. Yılmaz, şunları söyledi:
''Ama bugün geldiğimiz noktada benim tespitime göre Silahlı Kuvvetler'in ülkeyi yönetmek gibi bir arzusu, niyeti yoktur. Ancak Silahlı Kuvvetler'in hiç bir zaman vazgeçemeyeceği iki görevi vardır. Biri ülkenin bütünlüğünün, diğeri ülkenin laik yapısının korunmasıdır. Ülkenin din devletine, mollalar devletine dönüşmesini engelleme konusunda ordu hassastır. Eğer Türkiye'de siyasi
iktidarlar topluma bu konuda güvence verirlerse, ordu hiç bir zaman siyasete karışmaz. Ama bu konuda soru işaretleri yaratılırsa sadece ordu değil,
yüksek yargı organları, üniversiteler bundan rahatsızlık duyarlar.
Bu rahatsızlığı gidermesi gereken siyasi iktidarlardır. Maalesef bu konuda siyasi iktidar, yani AK Parti hükümeti bu görevini yerine getirmemiştir. Bunların yanında, sadece üniversitelerde türban meselesi konusunda anayasa değişikliği yaptılar. Halbuki bu konunun uzlaşı ile çözülmesi gerekiyordu. Dolayısıyla bugün yaşanan krizin temelinde iktidarın sözünü tutmaması, toplumda uzlaşma yerine uzlaşmazlığı körükleyen tutum takınması vardır.''
Yılmaz, Strazburg'da yaptığı konuşmadaki sözlerinin Türkiye'ye çarpıtılarak yansıtıldığını savunarak, ''Türkiye'de iktidara yaranmak hevesinde olan bazı yayın organları sözlerimi tersinden okumuşlar. Sanki Türkiye'de askeri darbeyi savunuyorum gibi hava oluşturdular. Bunlar tamamen asılsızdır. Ben
demokrasinin varlığını en fazla inanan siyasetçilerden birisiyim'' diye konuştu.
Geçmişte de bunun kavgasını verdiğini ifade eden Yılmaz, ancak demokrasiyi korumanın da devletin görevi olduğunu, demokrasinin yaşamasını istemeyen, demokrasi ile amaçlarına daha kolay ulaşabileceklerini düşünen insanlara karşı devletin demokrasiyi korumada tüm kurumlarıyla bu görevi yerine getirme konumunda bulunduğunu kaydetti.
Türkiye'de gelişen sürecin AK Parti'nin kapatılmasına kadar gitmemesini umduğunu dile getiren Yılmaz, ''Ama AK Parti de şunu görmelidir. Türkiye'de böyle bir devlet refleksi vardır. Demokrasiyi yaşatmak için çok kuvvetli bir toplumsal irade söz konusudur'' dedi.
Tek yanlı olarak Türkiye'de devlet şeklini değiştirmenin, içini boşaltmanın mümkün olmadığını ifade eden
Mesut Yılmaz, AK Parti'nin seçimden beri izlediği yol nedeniyle merkez partisi olmaktan uzaklaştığını, yeniden merkeze gelmesinin de güç olduğunu ileri sürdü.
YENİ PARTİ KURMA ÇALIŞMALARI
Yılmaz, Türkiye'de büyük bir siyasi boşluk olduğunu, AK Parti'den umduğunu bulamayan veya AK Parti'nin yanlış yola gittiğini gören kitlelerin yeni bir
siyasi hareketi arzuladıkları yönündeki görüşünü dile getirdi.
Eskiden olduğu gibi sağ-sol ayrımını ortadan kaldıran, uzlaşmaya dayalı bir siyasi hareketin oluşması için üstüne düşen görevi yaptığını ve yapmaya da devam edeceğini belirten Yılmaz, ''Ama ayrıntıların basınla fazla paylaşılması doğru olmaz. Belli bir aşamaya gelinceye kadar gizliliğinin korunması lazım. Şu anda o aşamadayız'' diye konuştu.
Yılmaz, milletin önüne yeni bir siyasi hareket konulması halinde alternatifsizlik sorunundan kurtulacağını ve siyasi görüşlerini daha rahat dile getirebileceklerini ifade ederek, ''Bütün mücadelemiz demokrasi içindedir.
Kemal Derviş ile temasımız olmadı. Zaten siyasete dönmeyi düşünmüyor. Ama birçok kişi ile görüşüyorum, belirli mutabakatları sağladık. Bundan sonra gerekli adımları atacağız'' dedi.
Geçmişteki
Anavatan Partisi tecrübesinden faydalanarak daha gerçekçi bir parti yapılanmasına gidilmesi gerektiğini, bugün Türkiye'de hiç kimsenin dinine, geleneklerine ters düşemeyeceğini anlatan Yılmaz, ''Bugünkü ortamda bir liderin kişiliğinde değil, Japonya'daki gibi değişik eğilimleri temsil eden insanların uzlaşmasına dayalı yeni bir parti yapısını oluşturmak lazım. Yani parti içinde ayrı ayrı gruplar olsun, bu ayrı grupların temsilcileri, liderleri olsun, bu liderler uzlaşmaya dayalı bir parti yapısını oluştursunlar'' diye konuştu.
Böylece bu partideki devamlılık partinin yapısından kaynaklanan bir karakter kazanabileceğine işaret eden Yılmaz, ''Türkiye'de bunu sağlayabilecek kişilerle temaslarımızı yürütüyoruz. Sanıyorum eylül ayına kadar kamuoyuna açıklayacak duruma geleceğiz. Başarılı oluruz, olamayız ama ben Türkiye'nin ihtiyacının bu olduğunu düşünüyorum'' dedi.
AA