İşte Davutoğlu'nun 2011 hedefleri

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu , 2010 yılını değerlendirdi.

İşte Davutoğlu'nun 2011 hedefleri

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, bundan sonraki hedeflerinin Türkiye'yi dünyanın akil ülkesi yapmak olduğunu belirterek, "Sözü dinlenen, ilkeleri olan, vicdanının sesi olan, değerlerini savunan bir akil ülke... 2011'in hedefi bu olacak" diye konuştu. Türk dış politikasının 2010 yılında 4 alanda çeşitli hedefler belirlediğini ve bu çerçevede birinci hedef doğrultusunda Türkiye'nin 'görünülürlüğünün' artırılmasını amaçladıklarını belirten Davutoğlu, bu açıdan 2010 yılının çok başarılı geçtiğini örneklerle anlattı. Bakan Davutoğlu, ikinci temel hedef olarak Soğuk Savaş döneminden kalan stratejik bağlantıları da güçlendirmek istediklerini ve bu çerçevede NATO, AB ve Avrupa Konseyi gibi kurumlarda Türkiye'nin etkisini artırdıklarını bildirdi. Üçüncü hedef çerçevesinde komşu ülkeler ve bölgelerdeki çalışmalar ve etkinlik alanını genişlettiklerini aktaran Davutoğlu, yeni yılda bu çalışmaları daha da artıracaklarını bildirdi. Bakan Davutoğlu, dördüncü hedeflerinin de yeni bölgelere açılmak olduğunu ve bu çerçevede Afrika, Uzak Doğu, Latin Amerika gibi bölgelere uzandıklarını anımsatarak, 2010 yılının bu dört açıdan da çok verimli bir yıl olduğunu bildirdi. "AKİL ÜLKE TÜRKİYE" 2011 yılında dünyanın belki de en büyük zirvesine ev sahipliği yapacaklarını ve En Az Gelişmiş Ülkeleri Mayıs ayında İstanbul'da bir araya getireceklerini hatırlatan Davutoğlu, bu zirve ile "dünyanın en büyük politik dengesizliklerine karşı insanoğlunun vicdanı olma görevinin bir nevi Türkiye üzerinde olacağını" kaydetti. Davutoğlu, Türkiye'nin Doğu ile Batı'yı en iyi şekilde harmanlayabilen ülkelerden biri olduğunu belirterek, "Bizim bu dengeler içinde hepsini özümseyen, çatışma alanları içinde çözüm üreten, yön gösteren, bir anlamda insanlığın akil ülkesi, akil adamı olabilecek her türlü imkana sahibiz. Bizim bundan sonraki hedefimiz Türkiye'yi dünyanın akil ülkesi yapmak. Sözü dinlenen, ilkeleri olan, vicdanının sesi olan, değerlerini savunan bir akil ülke... 2011'in hedefi bu olacak" diye konuştu. TAHRAN DEKLARASYONU İran ile Tahran deklarasyonunun yapılmasına giden süreçte Türkiye'nin doğru ve ilkeli bir politika takip ettiğini, durumdan vazife çıkaran ya da işgüzarlık yapan bir ülke olmadığını belirten Davutoğlu, Türkiye'nin bu konuda apolitik davranmasının mümkün olmadığını şu sözlerle anlattı: "Biz buna tabi ki müdahil olacağız, şimdiye kadar olduk bundan sonra da olacağız. Çünkü müdahil olmadığımız her krizin bedelini halkımız ya terörün artmasıyla ya da ekonomik krizlerle ödedi. Komşumuz İran ile ilgili olaylara ilgisiz kalamayız, nükleer dosyaya hiç ilgisiz kalamayız." Bakan Davutoğlu, Türkiye'nin bölgede hiçbir ülkede nükleer silah istemediğini hatırlatarak, nükleer enerjiye de herkesten çok ekonomisi hızla büyüyen Türkiye'nin ihtiyacı olduğunu kaydetti. Nükleer enerjinin Türk ekonomisi için önemini anlatan Davutoğlu, daha önce de sarfettiği "Çin standardında üretim, AB standardında demokrasi" hedefini tekrarladı. Davutoğlu, bunun için de enerji kaynaklarını çeşitlendirmek istediklerini ve bu enerjinin barışçıl amaçlarla kullanılmasına sınır gelmesini arzu etmediklerini söyleyerek, "Böyle bir konjonktürde de Türkiye'nin yanı başında olan olaylara ilgisiz kalması mümkün değildi" dedi. Tahran deklarasyonunun İran'ın devrimden beri Batı ile ihtilaflarında imzaladığı iki belgeden biri olduğuna dikkati çeken Davutoğlu, "bu belgenin Türkiye ile Brezilya değil de, mesela BM'nin daimi ülkelerinden birinin aracılığı ile yapılsaydı, dünyada daha büyük yankı uyandırmış olacağını" bildirdi. İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad ve üst düzey diğer İranlı yetkililerin son günlerde Türkiye'de olduğunu hatırlatan Davutoğlu, Ocak ayı sonunda İstanbul'da yapılacak nükleer görüşmelerin dahi Tahran anlaşmasına giden süreçte Türkiye'nin etkisinin ne olduğunu gösterdiğini belirtti. İran ile ilgili nükleer diplomasiyi doğru bir şekilde takip ettiklerini vurgulayan Davutoğlu, "Bizim bu konuda alnımız ak. Türkiye'nin İran politikasının ne kadar etkili olduğunu dünya alem biliyor. O sebeple top tekrar dolaşıp bize geliyor, gelecek, çünkü biz bu bölgede olan herşeyin bedelini ödüyorsak, söz söyleme hakkına da sahibiz. Bu konuda kimse bizim seyirci olmamızı beklemesin" diye konuştu. MAVİ MARMARA SALDIRISI Mavi Marmara saldırısı ve ardından İsrail ile ilişkilerle ilgili soru üzerine Davutoğlu, Filistin konusunda Türkiye'de toplumsal bir hassasiyet bulunduğunu hatırlatarak, bu konuda ihmal ettikleri ya da eksik bıraktıkları bir şey olmadığını kaydetti. Kriz çıkmadan ve çıktıktan sonra neler yapıldığının kayıtlarda olduğunu ve bilindiğini söyleyen Davutoğlu, kriz başladıktan sonraki yaklaşık 72 saatlik bir dönemde pek çok isimsiz kahramanın bu krizin içinden Türkiye'nin onurunu büyük çabalarla koruduğunu kaydetti. Bakan Davutoğlu, eğer o gece bütün yolcular yerine sadece Türk vatandaşları serbest bırakılsın diye talepte bulunsalardı, o gemide vatandaşı bulunan bütün ülkelerin İsrail ile tek tek müzakere yapmak zorunda kalacağına işaret ederek, ancak insanlık onuru için oraya giden herkesin etnik ayrım gözetmeden Türkiye'ye gelmesi için çalıştıklarını bildirdi. Davutoğlu, "Vicdani muhasebe yaptığımda herhangi bir şeyi eksik bıraktığımızı düşünmüyorum" diye konuştu. Saldırının ardından Türkiye'nin İsrail'den toplam 7 talebi olduğunu, bunların 5'inin gerçekleştiğini, geriye özür ve tazminat taleplerinin kaldığını hatırlatan Davutoğlu, bu iki talebin de sonuna kadar takipçisi olacaklarını belirtti. Davutoğlu, "Türkiye'nin talepleri belli ve açıktır. 31 Mayıs'ta ne kadar net ve kararlıysak bugün de o kadar net ve kararlıyız. İsrail Türkiye ile ilişkilerini normalleştirmek istiyorsa, bunu göz önünde bulundurmak zorunda" dedi. Bakan Davutoğlu, "İsrail'in Ortadoğu'daki barışa zarar veren projelerinden vazgeçmesi ve Türkiye'nin barışçı anlayışına yakın bir tavır alması durumunda, bunun onların da yararına olacağını" söyleyerek, İsrail'in bir ulus devlet olarak normalleşmesi gerektiğini ve herhangi bir başka ulus devlet ne kadar hesap verebilir ise İsrail'in de öyle olması gerektiğini bildirdi. Davutoğlu bir başka soru üzerine de Irak'ta da önemli bir krizin aşıldığını söyleyerek, hükümet kurulur kurulmaz Irak Başbakanı Nuri El Maliki'yi aradıklarını ve kendisinin Ocak ayında da Irak'a gideceğini hatırlattı. TÜRKİYE-ABD İLİŞKİLERİ Sözde Ermeni soykırımı tasarısının Nisan ayında yine ABD'de gündeme gelip gelmeyeceğinin sorulmasına karşılık Davutoğlu, Türkiye'nin Ermenistan ile ilişkilerinin normalleşmesini ve bunun sürdürülebilir olmasını istediğini, bunun için de Karabağ gibi donmuş krizlerin çözümlenmesi gerektiğini kaydetti. Davutoğlu ayrıca Türkler ve Ermenilerin dünyanın neresinde olursa olsunlar, sorunlarını rahatlıkla konuşabildiği, ama hiçbir zaman da Türkiye üzerinde siyasi bir şantaj ortamı olarak kullanılmadığı bir ortam istediklerini söyleyerek, ABD Kongresi'nde konuyla alakalı ve bilgili olmayan, konunun geçmişinden habersiz kişilerin oyları ile Türkiye üzerinde baskı oluşturulmaya çalışıldığını ifade etti. Davutoğlu, bu konunun artık bir şantaj unsuru olarak, Demokles'in kılıcı gibi Türkiye-ABD ilişkilerinin üzerinde sallanmaması gerektiğini de söyleyerek, 2011 Nisan ayında bu konuyla alakalı olarak Türkiye-ABD ilişkilerinde bir türbülans beklemediğini, aksine ABD ile daha yakın bir işbirliği hedeflediklerini bildirdi.
<< Önceki Haber İşte Davutoğlu'nun 2011 hedefleri Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER