Kimi siyasiler için
sandık 'var olmakla yok olmak' parantezinde yorumlanabilir belki. Başarısızlığın bedelini koltuğuyla ödeyecek liderlerin sayısı hiç de az değil çünkü. Onlar açısından
ölüm-kalım
seçimi değerlendirmesi yanlış olmaz... Ama onların kaderi başka Türkiye'nin kaderi başka... Karıştırmamak lazım.
Peki 22 Temmuz'un önceki seçimlerden büyük farkı var mı? Bu ülkede hemen her seçime özel önem atfedilmiş. Her seçimin kendine özgü şartları ve özellikleri var. Darbe sonrasının seçimleri 1961 ve 1983 seçimleri unutulmaz sözgelimi. Özellikle de 1961... 27
Mayıs askerî
darbesinin oluşturduğu ağır havanın dağılmadığı ortamda gerçekleşen seçimlerde AP
adaylarının, meydan konuşmalarından ötürü sıkça karakolda sabahladığını biliyoruz. Bütün hesapların '
CHP iktidarı' üzerine kurulduğunu da...
CHP'nin yolunu açmak için
rakip partilerin ayağına bukağılar vuruldu, lakin sol yine hüsrana uğramaktan kurtulamadı. 1983 de pek farklı değil. Sadece üç partinin seçime girmesine izin verildi, iktidar ise Turgut Sunalp'in liderliğindeki MDP üzerine inşa edildi. Sandıktan, devrin kudretli ismi Kenan Evren'in 'sakın ha oy vermeyin' dediği Turgut Özal'ın
ANAP'ı zaferle çıkarken majestelerinin ilgisine mazhar MDP ise sonuncu oldu.
Amacım tarihe gitmek değil, bugünü yazmak. 22 Temmuz da, tıpkı 61 ve 83 gibi üzerinde en ince mühendislik hesaplarının yapıldığı seçim olarak tarihe geçecek, o yüzden kısaca hatırlatma gereği duydum.
Dün ismi sürekli merkez sağın lider adayları arasında sayılan
İlhan Kesici, CHP kapısından içeri girerken ilginç bir söz söyledi. Kesici, yeni partisine kabulü sırasında 6 ok ambleminin önünde kameralara gülümserken, 'Normal zamanda parti değiştirmek doğru değil; ama bugün normal zaman değil.' dedi. Seçimlere de olağanüstü anlam ve önem atfetti. Sağdan sola doğru keskin geçişin mahcubiyetini bir nebze hafifletmek için mi söyledi yoksa bir yerleri selamlamak için mi? Kesici'nin halkı korkutarak iktidar arayan CHP'ye çabuk uyum sağladığı anlaşılıyor.
Kesici sıradan biri değil. Eski Cumhurbaşkanı Süleyman
Demirel ailesinin damadı. Ayrıca aktif
siyasetin içinde bir isim, ANAP ve DYP'de siyaset yaptı. Sadece ANAP'tan bir kez milletvekili seçilebildi.
Bursa dışında girdiği bütün seçimleri kaybetti. Buna favori olduğu
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı dahil. Aslında Kesici'nin Anavatan ve DYP'nin birleşeceği
çatı Demokrat Parti'den aday olması bekleniyordu. Şaşırttı. Belli ki orada risk gördü. Tabanda ciddi sıkıntıların yaşandığı DP'nin yüzde 10'luk
baraj tehlikesi var. Kesici'nin CHP'ye adım atarken yegâne hedefi milletvekili olmak. Demokrat Parti barajı aşamazsa eğer liderlik yarışına soyunacağına şüphem yok.
22 Temmuz'u olağanüstü şartların doğurduğu malum.
Meclis muhalefet partilerinin boykotu sonucu
cumhurbaşkanını seçemedi.
Çankaya sürecinde internet sitesinde gece yarısı yayınlanan
Genelkurmay bildirisi siyaseti ve demokrasiyi ağır biçimde yaraladı. Tandoğan'la başlayan mitingler silsilesi siyasette sert kutuplaşma rüzgârları estirdi. Bu atmosfer seçime de taşınacak. 3 Kasım'da da siyaset sağ ve sol diye iki cepheye ayrılmıştı. 5 yıl öncesine kadar saflar daha belirgin ve keskin.
Bazı siyasi kadroların kasvetli havalarda kullandığı 'Biz gelmezsek, zinde güçler gelir' argümanının bugünlerde tekrarlandığının farkındasınızdır. Kendilerini siyasetin merkezinde, rakiplerini ise uçlarda tanımlayan partilerin sıkça diline doladığı söylemdir bu. Seçime yaklaştıkça doğrudan olmasa da kıyısından köşesinden bu can sıkıcı üslubu kimi partilerin strateji olarak benimseyeceği anlaşılıyor. Kesici'nin 'Normal zamanda değiliz' sözünün arkasında yatan da bu gibi geliyor bana. Olağan söylemlerin dışına çıkan partiler bugüne kadar sandıktan umduğunu alamamış, 22 Temmuz'da da farklı olmayacağını sanıyorum. Siyaset, korku tüneline itiliyor...
MUSTAFA ÜNAL- ZAMAN