Manisa mitingine katılanların yüzde 62'sinin 3
Kasım seçimlerinde
CHP'ye oy vermiş olmasının anlaşılması -DSP, SHP ve diğer
küçük grupları da eklemek gerekir-, 14
Nisan Tandoğan'dan başlayıp 20
Mayıs Samsun'da sona eren mitinglerin sosyo-
ekonomik rengini açığa çıkardı.
Emekli askerler, CHP ve kendilerine özgü yeni ekonomi-politik
savunma hatları oluştururken "Atatürkçülük"ü araçsallaştıran ADD'ler, her şeyin gösteriye dönüştüğü "küresel zaman"da Mustafa Kemal'i ve Kemalizm'i de bir gösteri nesnesi olarak kullanıyorlar. Bu biraz da kaçınılmaz görünüyor. Eğer araçsallaştırdığınız ideolojiye
taraftar bulmak istiyorsanız, yarı çıplak beyaz bir kızın ay-yıldızlı bayrağı dekolte
kıyafet olarak kullanmasının da önüne geçemezsiniz. Bayrağı dekolte kıyafete çeviren bu
genç kız, binlercesiyle birlikte aynı ses tonuyla size "İşine gelirse!" diyor.
Anlaşılan bundan sonra, Kemalizm,
modernleşme ve
laiklik böyle bir gösteri, salt görüntü ve form üzerine oturtuluyor. Batı'da ve bütün dünyada her şey eski çağların faşinglerini hatırlatır biçimde gösteri nesnesi haline geliyor; devasa
kent meydanları, yüz binleri içine alan stadyumlar, konser salonları,
festival alanları ile en başta bedeni şehvetle teşhir eden medya, her şeyin, en otoriter ve totaliter ideolojilerin bile içini boşaltıyor, küresel bir meta ve teşhir nesnesi haline getiriyor. Biraz garip gelecek ama, pop veya
rock formunda okunan ilahilere toplu halde eşlik eden başörtülü kızların "din" algıları da bundan çok farklı değil.
İşin gösteri (show) kısmı bir yana, söz konusu mitinglerin, modern Batı'nın geldiği ve küresel düzeyde referans çerçevesini oluşturan politik, ekonomik ve kültürel durumla en ufak bir akrabalık bağı içinde olmadıklarını kaydetmek lazım. Uzaktan ve televizyon ekranlarından bu mitinglere katılanları gözleyen bir Batılının, kendi hayat tarzını adım adım
taklit eden yüz binlerin "laiklik heyecanı" karşısında mutluluk hissi içine girmesi muhtemeldir. Hatta bu "son derece modern resim" içindeki figürlerin, nasıl oluyor da AB'ye karşı, özgürlüklerin kısıtlanmasından ve demokrasinin askerî
vesayet altında kalmasını isteyenlerden teşekkül ettiğine hayret edebilir. Görüntü uygun. Ama ortada "dışı seni içi beni yakar" cinsinden paradoksal bir durum var. Yani dışı 21. yüzyıla, kafasının içi 19. yüzyıla ait. Batı'ya "laik-çağdaş görüntü" üzerinden
mesaj vermek isteyenlerin şark kurnazlığı bu!..
Mitinge katılanların büyük bir bölümü beyaz, iyi giyimli, Türkçeyi "
Avrupa Yakası" tadında kullanıyorlar. Bayağı kentli ve medeni/
sivil bir görüntü/resim veriyorlar; fakat tek tek kendilerine
mikrofon tutulanlardan hemen anlaşılan şu ki, müthiş bir
öfke biriktirmişler ve elbette sahip oldukları ellerinden gidecek diye belli ki çok "korkutulmuş"lar. Emekli askerler; CHP; ADD'ler: sahil şeridi ehli keyf yurttaşlar; sivil devlet kuruluşları (sdk); ve sahip oldukları her şeylerini performanslarına, yani emeklerine değil, referanslarına yani sistemin onlara bahşettiği imtiyazlara ve avantajlara borçlu olan bilumum bürokrat çocukları ve eşleri meydanlarda.
Bir durum tespiti olarak, şu hususun altını çizmek gerekir: Mitinglere düzenli olarak katılanların "orta
sınıflar"a dayandığını söylemek yanlış bir gözleme dayanmaktadır. Türkiye'de orta sınıfın ana gövdesi esnaftır ve bu ana sınıf seçmenin yüzde 60'ını teşkil etmektedir. Bu yüzde 60 seçmenin ancak yüzde 5'i CHP'ye oy veriyor. Oysa gösterilere katılanların yüzde 62'si CHP'ye oy verdiğini söylüyor. Bu da, göstericilerin başka bir katmana ve ideolojik-politik evrene ait olduklarını gösteriyor. Sınıfsal özellikleri, "üst-alt katman'dan üst-orta ve üst-üst katman"a doğru tırmanmaktadır. Başka bir ifadeyle milli gelirin yüzde 46'sına el koyan kesimlerin
bürokrasi,
hizmet sektörü ve rantiyeci kesimleridir. Çarşambaya devam edeceğiz.
Ali Bulaç - Zaman