Devlet Bakanı ve Baş
bakan Yardımcısı Cemil Çiçek, ''Genelde
Türkiye'de
tutuklama kararı çıkınca, 'bu insanların sabit ikametgahı var, 80 yaşındaki kişi nereye gidecek ki' tarzında değerlendirmeler yapıldı. Bu, çok eksik bir değerlendirmedir. Muhtemel
delilleri, soruşturmayı daha delilli hale getirecek hususları ortadan kaldırabileceği endişesi tutuklama sebebidir'' dedi.
Bakan Çiçek, bir televizyonda kanalında canlı yayında soruları yanıtladı.
Çiçek, ''Harp Akademileri Komutanı Orgeneral Bilgin Balanlı'nın tutuklanmasıyla ilgili, 'kaçacak mıydı' gibi yorumlar var, sizce neden tutuklandı?'' sorusu üzerine, Türkiye'deki yargısal faaliyetlerin uzunca bir süre gündemde olmaya devam edeceğini söyledi.
Tutuklama nedenleriyle ilgili hukukçuların ve ilgisi olanların dışında vatandaşların konuyu tam olarak bilmediğini ifade eden Bakan Çiçek, şunları kaydetti:
''Tutuklama sebebi sadece kaçma endişesi değildir. Evet kişinin kaçabileceği ihtimali tutuklama sebeplerinden bir tanesidir. Bir tutuklamanın gerçekleşebilmesi için kuvvetli şüphenin olması lazım. 'Olabilir, ihtimal' üzerinden tutuklama kararları verilemez kanunen. Ceza Muhakemesi Kanunu 100. maddesi... Evvela kuvvetli bir şüphenin mevcudiyeti şart, tutuklanabilmesi bakımından. Bugüne kadarki tutuklamalarda en önemli sebep delillerin ortadan kaldırılması, karartılması endişesidir. Çünkü tutuklamaya sevk eden makam savcılık. Savcılık soruşturmayı bitirememiş anlamı çıkar. Belli ki savcı daha henüz soruşturmayı tümüyle tamamlayamamış, delilleri tümüyle toplayamamış.
Öyle olduğu içindir ki tutuklamaya sevk edilen kişinin delilleri karartacağı, delilleri ortadan kaldıracağı endişesi, tutuklamalardaki en belirleyici faktörlerin başında gelir. Kaçma ihtimali bundan sonraki gelen başka bir sebeptir. Genelde Türkiye'de bir kısım şöhret, makam sahibi insanlarla ilgili tutuklamaya sevk ve tutuklama kararı çıkınca hemen akla, 'bu insanların sabit ikametgahı var, 80 yaşındaki kişi nereye gidecek ki' tarzında değerlendirmeler yapıldı. Bu çok eksik bir değerlendirmedir. O kaçacağı için tutuklamaya sevk edilmiyor, deliller toplanmadığı için, muhtemel delilleri, soruşturmayı daha delilli hale getirecek hususları ortadan kaldırabileceği endişesi tutuklama sebebidir.''
-''TUTUKLAMA BİR MAHKUMİYET DEĞİLDİR''-
Bakan Çiçek, Türkiye'de tutuklamanın ''mahkumiyet'' olarak algılandığını belirterek, ''Tutuklama bir mahkumiyet değildir. Bizim insanımız genellikle kişi serbest bırakıldığında hemen bununla ilgili olumsuz yorumlar yapar, 'tutuklanmadı filan'. Bu dosyalar için söylemiyoruz her konuda maalesef Türkiye'e böyle bir anlayış da var. Tutuklama bir tedbirdir'' dedi.
Tahliye edilmiş olmanın da '
beraat' olarak değerlendirildiğini dile getiren Çiçek, ''(Adam yolunu buldu çıktı) denilir. Ne
tahliye beraattır, ne de tutuklama mahkumiyettir. Tabii arzu edilen soruşturmaların bir an evvel bitmesi ve kovuşturma
mahkeme kısmına geçilmesidir. O takdirde dosyanın içinde ne var ne yok herkes bunu öğrenir. Kovuşturma süresinin de çok uzamaması lazım'' değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye'de davaların çok uzun sürmesinden kaynaklanan serzenişler olduğunu belirten Bakan Çiçek, şöyle devam etti:
''Arzu edilen hem soruşturmanın hem de kovuşturmanın çok kısa sürede bitirilmesi, sonuçta beraat edilecek kişilerin bu manada ister tutukluluk sebebiyle ister başka türlü mağduriyetinin de kısa sürede ortadan kaldırılmasıdır. Davaların uzaması tek başına yargının çabasıyla kısaltılacak bir konu değil. Yargısal faaliyet aslında devletin tüm organlarının kendisiyle ilgili konuları süratle neticelendirmesine bağlı.
Son davalarla ilgili olarak şunu ifade edeyim, bu mahkemelere bakanlar başka davalara bakmıyor. Yani ilgili kurumlar da bu davalar bir an evvel neticelensin diye o mahkemelere başka yeni davalar vermedi. Ancak çok karmaşık davalar olduğu anlaşıldığından ve son zamanlarda da
gazetelerden okuduğum kadarıyla Türkiye'nin muhtelif yerlerinde işlenmiş bir kısım suçların o davayla fiili, hukuki irtibatı olduğundan bahisle birleştirme kararları veriyorlar, bu da süreci maalesef uzatıyor. Onun için bütün bunlar ne olursa olsun, toplumun ve hepimizin beklentisi usul hukuku çerçevesinde bu davaların süratle neticelenmesidir. Böyle olursa bir vesile tutuklanmış olup sonunda beraat edecekler varsa daha fazla hak mahrumiyetine maruz kalmadan akıbeti belli olur. Hüküm giyecekler varsa o da belli olur en azından bir
takım spekülasyonlar ortadan kalkmış olur.''
-''ALLAH'A ŞÜKÜR BİLMEDİĞİMİZ HİÇBİR KONU YOK''-
Çemil Çiçek, bir soru üzerine, hukuki konuların hukuken yorumlanması, değerlendirilmesi gerektiğini söyledi. Buna karşın hukuki konuların
siyaseten değerlendirildiğini dile getiren Çiçek, şöyle konuştu:
''Siyaseten değerlendirince de herkesin bir siyasi görüşü, bulunduğu nokta, olaylara bakışı var. Ona göre, bana göre, şuna göre farklı sonuçlara varılabilir onun için de bu spekülasyonların, şahsi değerlendirmelerin bir an evvel ortadan kalkması yargının olabildiğince süratli hale getirilerek, devletin yazışmaları vesaire varsa o konularda gereken
cevapları süratle vererek gerçeğin ortaya çıkması noktasında herkesin yardımcı olması lazım. Değilse biz her konuyu siyaseten
tartışma noktasında sabıkalı bir ülkeyiz.''
''Seçime giderken hükümetin işine yarayacak bir
operasyon gibi
propaganda var, buna ne diyorsunuz?'' sorusuna karşılık Çiçek, şunları kaydetti:
''Hukuki bir konuyu hukuki çerçevesinde değerlendirmek lazım. Siyasetin siyasi konuları tartışıyor olması gerekir. İçeriğini bilmiyorsunuz, içinde ne delil var, kuvvetli şüphe hakikaten var mıdır, yok mudur bunlar bilinmeden bu türlü değerlendirmeler yapmak bence doğru değil.
Türkiye'de yaptığımız temel yanlışlık şu, bundan hep şikayet ediyorum başka şikayet eden de var mı bilemiyorum, biz siyasetçiler olarak her konuda konuşuyoruz. Allah'a
şükür bilmediğimiz hiçbir konu yok. Bir siz konuşuyorsunuz, bir biz konuşuyoruz. Ben bu işi bilmem diyemiyoruz, ben bu işin dışındayım diyemiyoruz. Bir yargısal faaliyetin siyaset adamına sorulması ne kadar doğrudur?
Bu siyasetçiye sorulduğunda biz şunu diyemedik, ben demeye çalışıyorum, 'Bu benim işim değil ki, ben bilmiyorum ki.' Hakikaten bilmiyorum, gazete ne yazıyorsa o kadarını... Hatta şu günlerde doğru dürüst
okuma imkanımız da olmuyor. Bilmediğimiz bir konuda başlıyoruz fikir yürütmeye. Siyasetçiye en kolay ulaşıldığı için en rahat demeç de oralardan alınıyor. Mikrofonların dayanılmaz bir cazibesi var kabul etmek lazım. Hemen başlıyoruz ne biliyorsak yarım bilgiyle malumat vermeye. Bu da toplumda bu olayları olduğundan çok daha fazla farklı bir zeminde tartışılmasına neden oluyor.''
Çiçek, yanlış tartışmaların tahriklere dönüşebileceğini ve hiç arzu edilmeyen sonuçların yaşanabileceğini söyledi.
Siyasetçilerin ''mümkün olsa da kimse tutuklanmasa, hiç kimsenin özgürlükleri kısıtlanmasa, davalar çok uzun süre gündemde kalmasa da bir an önce bitse'' gibi temennilerde bulunmasının daha doğru bir yaklaşım olacağını dile getiren Çiçek, ''Biz parti olarak bu tür şeylerden medet uman ve bu türlü olaylar üzerinden siyaset yapan bir parti değiliz. Siyaseten gündemi, söyleyecek konuları farklıdır. Çünkü biz gittiğimiz yerde Türkiye için yapmak istediklerimizi,
seçim beyannamemizi anlatıyoruz. Bir sataşma,
suçlama olmadığı sürece de hiçbir konuda cevap vermek istemiyoruz'' dedi.