İşte
Başbakan'a göre hem
Hakan Şükür hem de yeni
Fenerbahçe ile ilgili görüşleri.
Başbakan'la futbol muhabbeti
F.Bahçeli Başbakan Erdoğan,
Tuncay dışında elden çıkarılan
futbolcuların kayıp olmadığını düşünüyor. Hakan Şükür'e milletvekilliği
teklif ettiklerini doğrulayan Erdoğan, “
Sakarya, milletvekili
adayları açısından çok yoğun bir il. Bu yüzden olmadı” dedi.
Tayyip Erdoğan'ın iyi bir Fenerbahçeli olduğunu bilmeyen yok. Başbakan
takım maç kaybettiğinde yüzü asılan Fenerbahçelilerdendir.
Benim de Fenerli olduğumu bilir. Siyasi gezilerde zaman zaman futbol konuştuğumuz olmuştur.
Seçim kampanyası vesilesiyle
Karabük ve
Zonguldak istikametinde uçarken yanındaki iki gazeteciden birisi bendim.
Zonguldak'tan İstanbul'a dönüş yolunda
Fehmi Koru ve Akif Beki'nin de bulunduğu ön kabinde siyasi konular, sorular ve sohbet sonrası, benim, Başbakan'a yönelttiğim “Ne olacak bu Fenerbahçe'nin hali” sorumla futbol muhabbeti açıldı.
Başbakan takımından memnundu aslında, “Neden böyle diyorsun iyi gidiyoruz” diyordu. Sadece tek
transfer yaptığımızı, Roberto Carlos'un
yaşlı olmasından endişe duyduğumu hatırlatmam üzerine, “
Vederson var, hafife alma, geçen yıl Ankara'da çok iyi işler yaptı, Ali Bilgin de çok iyi futbolcu” yorumunu yaptı.
Başbakan'ın takımı ve transferlere yönelik etkili savunmasına karşılık sonunda baklayı ağzımdan çıkardım.
“Ben yaz günleri
spor sayfalarında Fenerbahçe'den söz edilmesine alışmışım, daha doğrusu Galatasaray'ın flaş takım olarak flaş transferle baş köşede oturması kanıma dokunuyor” dedim...
“Yapma yahu o kadar mı...” derken benim her geçen yıl artan Fenerlilik dozuma şaşırmıştı Tayyip Erdoğan...
Sonra tekrar ciddileşti sohbet.
Saydım, Rüştü'yü, Mehmet Yozgatlı'yı, Serkan'ı, Ümit'i, Tuncay'ı...
Takım ruhunun elden çıktığını, kulübenin zayıfladığını söyledim...
Tuncay meselesi dışında, Başbakan benimle aynı kanıda değildi, Ümit ve Rüştü'nün ayrılmasının takım için kayıp olmadığını düşünüyordu.
Sonra lafı hemen
Kayserisporlu Gökhan ve Mehmet'te getirdi. “Bak, bunlar çok iyi
futbolcular, ama Kayseri vermemekle kararlı” derken konuyu Fener'in forvet hattına, santrfor meselesine getirdi, Kezman'ı çok beğenmiyordu hücumcu
tipi olarak, burada yeni ve etkili bir oyuncuya ihtiyaç olduğu fikrindeydi.
Gökhan ve santrfor tartışması derken laf sonunda Hakan Şükür'e geldi...
Daha doğrusu ben getirdim... Hakan'a milletvekilliği teklifi götürüp götürmediklerini sordum.
“Evet” dedi, “Götürdük ama sonra aksilikler oldu. Hakan'ın aday olacağı Sakarya ili
milletvekili adayları ve talepleri açısından çok yoğun bir il, bu yüzden olmadı...”
Dayanamadım, “Yazık olmuş, Türk futbolunu Hakan Şükür'den kurtarabilirdiniz...” dedim...
Şakaydı tabii.
Ama Başbakan Hakan Şükür'ü elinden yakalamıştı bir kere.
Başbakan'ın “Hakan gibi bir santrfor yok, hala onun gibisi gelmedi” sözleriyle helikopter İstanbul'a pike yaparken sohbetin de sonuna gelinmiş oldu.
Türkiye'nin futbol yönetimi
Ulusoy Federasyonu futbolu yönetmekten çok, şahsi olarak ayakta kalmak üzerine kurulu bir siyasi mücadele veriyor.
Bu mücadeleyi veriş tarzı ibretle izlenmesi gereken bir tarz.
Genel kuruldan, yani
seçimlerden kaçmak için kulüplerle çeşitli ittifaklar kuruyor, Türk futbolundan çok kulüp çıkarlarını dikkate alan kararlar veriyor. Ve bu çıkarlar arasında dolaşırken herkesi tatmin etmeye çalışıyor.
Bunun sonuçları, 6 artı 1 kararı, 76 yaşındaki
Hilmi Ok'un
Merkez Hakem Kurulu Başkanı yapılması, Bülent Yavuz'un tekrar sahneye çıkması, açıkcası Türk futbolu açısından hüzün vericidir...
Futbol böyle yönetilmez, yöneticilik böyle yapılamaz...
Ama oluyor...
ALİ BAYRAMOĞLU - YENİ ŞAFAK