Toplantı öncesinde, partisinin 28 Kasımdaki Olağan Büyük Kongresi'nde genel başkanlığa seçilen
Kurtulmuş'a, kongrede divan başkanı
Teoman Rıza Güneri tarafından genel
başkanlık ''mazbatası'' verildi.
Kurtulmuş, burada yaptığı konuşmada,
HAS Parti'nin 50'ye yakın ilde örgütlenmesini tamamladığını, 15 günlük kısa bir sürede büyük kongresini yaparak,
seçimlere girmeye hak kazandığını söyledi.
Toplantıya GİK üyelerinin yanı sıra Kurucular Kurulu, Danışma Kurulu ve İl Başkanlarının katıldığını belirten Kurtulmuş, bu toplantının, seçimler öncesinde geniş katılımlı son toplantı olduğunu ifade etti. Toplantının bir anlamda seçim startı anlamına da geldiğini belirten Kurtulmuş,
Şubat ayına kadar tüm
Türkiye'yi gezerek, HAS Parti'yi anlatacaklarını bildirdi.
Ay sonuna kadar Türkiye'nin tüm il ve ilçelerinde örgütleneceklerini belirten Kurtulmuş, il başkanlarından
iktidar olmak için illerinde yoğun çalışmalarını istedi.
''ZAMAN AŞIMI ADALETİN EN TEMEL AKSADIĞI NOKTALARDAN BİRİSİDİR''
Kurtulmuş, üzerinde durulması gereken önemli konulardan birinin de ''hukuktaki
zaman aşımı skandalı'' olduğunu söyledi.
22 Temmuz 1980'de Türkiye'nin en büyük sendikalardan birinin genel başkanının suikasta
kurban gittiğini hatırlatan Kurtulmuş, Kemal Türkler'in sıradan bir kişi olmadığını ifade etti. Kurtulmuş, olayın üzerinde 30 yıl geçtiğine dikkat çekerek, şöyle devam etti:
''Ne yazık ki,
mahkeme bu davayı zaman aşımından dolayı rafa kaldırıyor, çöp tenekesine atıyor. Adı sanı bilinmeyen binlerce
faili meçhul dosyasını konuşamıyoruz bile. Bu, adı bilinen, herkesin bildiği dosya yıllarca Türkiye'de siyasi polemiklere konu olmuş bir dosya. Ama göz göre göre, herkesin gözü önünde maalesef Kemal Türkler'in dosyası zaman aşımına uğramıştır. Zaman aşımı
adaletin en temel aksadığı noktalardan birisidir. Bu gecikmeyle gelinen bir karar nasıl adaletli diyebilirsiniz? Bu dosyanın ortadan kaldırılmasına insanlık müsaade etmez, edemez.
İnanın ki, burada bütün Türkiye suçludur, hepimiz suçluyuz. Faili meçhullerin üzerine 30 yıldır gitmeyen bütün siyasi iktidarlar da bu dosyanın kapanmasında pay sahibidirler. Baştan beri söylediğimiz bir söz var. Uzun mahkeme süreçleri, uzun tutukluluk süreçleri ya da raflara kaldırılmış olan bir dosyanın üzerinde asla adalet tesis edilemez. 'Adalet Mülkün
Temelidir' lafı da 'mahkeme salonları süslensin' diye söylenmiş bir söz değildir. Adalet bir ülkede yoksa o ülkede hiçbir şey yok demektir.
Bu beni şahsen fevkalade derinden üzmüş bir olaydır. Türkiye böyle bir davayı göz göre göre kapatmış ve bunu da demokratik bir
sistem içerisinde kapatmayı başarmıştır.
Adaleti mülkün temeli haline getirebilmek için, Türkiye başta
Anayasa reformu olmak üzere bir dizi yasal ve anayasal değişiklik reformlarını çok hızlı bir şekilde gerçekleştirmek zorundadır. İnşallah bunlarla ilgili çalışmalarımızı tamamlayarak Türkiye kamuoyuyla paylaşacağız.''
FÜZE KALKANI PROJESİ
Kurtulmuş,
füze kalkanı konusunun Türkiye'nin gündeminde çıkartılmak istendiğini belirterek, ''Füze kalkanı meselesinin üstü kapatılmak isteniyor, süreç haklılığımızı ortaya çıkartacaktır'' dedi. Meclis'te, füze kalkanı projesinin ''özel oturum''da görüşülmesini de öneren Kurtulmuş, hükümete de bu projenin referanduma götürülmesi çağrısını yineledi. Kurtulmuş, Türkiye'de NATO şemsiyesi ile kurulacak projenin, Türkiye'nin komşularıyla ''sıfır sorun'' politikasının da iflası anlamına geldiğini öne sürdü.
WIKILEAKS BELGELERİ
Kurtulmuş, Wikileaks'in yayımladığı belgelere ilişkin de konunun Türkiye'de magazinleştirildiğini söyledi.
Wikileaks belgelerinin, Türkiye'nin iç politik malzemesi yapılmaması çağrısında bulunan Kurtulmuş, ''Bu konu bağırarak çağırarak üstü kapanacak bir konu değildir'' dedi. Belgelerin doğru olup olmadığının bilinmediğini de belirten Kurtulmuş, ABD
Dışişleri Bakanı
Hillary Clinton'un söylediği sözlerin olayın ciddiyetini ortaya koyduğunu ifade etti.
''Neoemperyalizm saldırılarından kurtuluşun yolu, milleti siyasete
egemen yapmak ve milletten başka hiç kimsenin sözüne itibar etmemektir'' diyen Kurtulmuş, şunları söyledi:
''Bağımsızlık mücadelesi veren Ömer Muhtar'ın yaptığı da buydu. Halkını, milletini yegane egemen kılmak ve halkı siyasette demokratik ortamlarda tek temsilci, tek sahip haline getirmektir.
Bugün Wikileaks'ten bahsediyoruz, yarın bir başka skandaldan bahsedeceğiz. Sorun şuraya gelip dayanıyor; halkı biz yönetimlerimizin esas unsuru olarak alıyor muyuz, almıyor muyuz? Gerisi laftır, gerisi neoemperyalizm tezlerin kucağına düşmektir.
İnternet üzerinde yapılan birtakım faaliyetler çok ciddi bir
kontrol içine girecek. 11 Eylül'den sonra dünya jandarmalığına siyasi ve askeri anlamda soyunan büyük güçler, şimdi Wikileaks skandalından sonra siber jandarmalığa da soyunacak. Dünyadaki bilgi paylamışını çok ciddi şekilde kontrol edecek yeni düzenlemeler, yeni birtakım yasaları gündeme getireceklerdir.''