Kültür eski Bakanı Günay, Dışişleri ve istihbaratın yanlış politikalarının sonucu Musul konsolosluğu personelinin IŞİD tarafından rehin alındığını savundu. Günay, “MİT siyasi bir kuruma dönüştürüldü” tespitinde bulundu.
Kültür ve Turizm eski Bakanı Ertuğrul Günay, Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) militanlarının Musul'daki Türkiye Başkonsolosluğu'nu basarak çalışanlarını rehin almasını değerlendirdi. Günay, Dışişleri Bakanlığı ile istihbaratın yanlış politikalarının sonucu bu olayın yaşandığını söyledi.
‘REYHANLI’DA?YAŞAMIŞTIK’
Günay, Musul’daki istihbarat zafiyetine dikkat çekti. Devletin kurumlarının iktidarın çıkarları doğrultusunda aşırı ölçüde siyasileştiğini ifade eden Günay, bu durumdan devlet ve milletin büyük zarar gördüğünü kaydetti.
Günay, son yıllarda sadece bakanlık bürokrasilerinde önemli ölçüde de Dışişleri'ndeki bu olumsuz gelişmenin Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) gibi önemli bir devlet aygıtına da aşırı ölçüde uzandığını vurguladı. İstihbarat örgütlenmesinin siyasi iktidarın emir ve talimatları doğrultusunda operasyon yapmaya yönelik siyasi bir kurum haline getirildiğini kaydetti.
Yapısal bozulmanın MİT'te ciddi bir zafiyete yol açtığını vurgulayan Günay, "Zafiyetin kötü sonuçlarını daha önce Reyhanlı gibi bazı olaylarda yaşamıştık. Son bedelini de Musul’da ödedik” ifadelerini kullandı.
‘YANLIŞA?DESTEK?OLUNDU’
Irak’taki gelişmelerin Türkiye’nin Suriye’nin uzun süredir devam eden yanlış politikasıyla ilgili olduğunu belirten Günay şu değerlendirmeleri yaptı:
“Suriye’ye dışarıdan silahlı birtakım grupların taşınması ve ülkenin bir anlamda terör bataklığına dönmesi karşısında Türkiye’nin Suriye politikasını revize etmesi ve bu olumsuz gidişe hiçbir biçimde katkı yapmaması gerekirdi. Ancak bunun tam tersi oldu. Dünya Suriye’deki olumsuz gelişmeyi görüp geri çekilirken Türkiye yanlışa destek olmayı sürdürdü.”
HARİCİYE?VE?İSTİHBARAT
Bu durumun Suriye’deki El- Kaide uzantısı grupların Türkiye’nin ve başka bazı çevrelerin verdiği destekle Irak-Suriye bölgesinde bir coğrafyaya egemen olduğunu ifade eden Günay, Suriye’deki mezhep savaşının Irak’ı da içine alarak tehlikeli bir gerçeğe dönüştüğünü vurguladı.
IŞİD’in Musul’a ilerleyişi sırasında Türkiye’ye zarar vermeyeceği ihtimalini düşünerek konsolosluğu boşaltmadığını belirten Günay, “Yurttaşlarımızı IŞİD’e ve benzer gruplara karşı uyarmakta çok geç kalındığı için şu anda 80 kadar vatandaşımız terör gruplarının elinde rehin durumda kaldı. Bu yurttaşlarımızın IŞİD adlı terör gruplarının elinde rehin kalması Türkiye hariciyesinin ve istihbaratının uzun bir zamandan bu yana sürdürdüğü yanlış politikaların sonucudur” dedi.
‘Ülkemiz ve bölgenin istikrarını bozacak'
Rehin alınan vatandaşlarımızın kurtulmasını temenni ettiğini ifade eden Ertuğrul Günay şu tespitlerde bulundu:
"Ama bu gelişmeyi Türk Dışişleri ve Hükümeti bir başarı olarak kamuoyuna sunmamalıdır. Çünkü hükümet, özellikle hariciye ve istihbaratın yanlış yönlendirmeleriyle şu an Türkiye’nin güneyine Afganistan benzeri bir terör yapısıyla komşu yapılmıştır. Suriye’deki gruplara aşırı ölçüde destek olan bizim Dışişleri bölgenin yeni ve tehlikeli savaşların eşiğine hatta içine sürüklenmesine yol açmıştır. Bu Suriye-Irak arasına yerleşen bu tehlikeli komşuluk ülkemiz ve bölgenin istikrarını bozacak ve gelişmesini sekteye uğratacak bir olumsuzluğun işaretidir.”
İstifa etmeli
Yıllardan bu yana büyük bir öngörüsüzlükle bu tehlikenin bölgeye yerleşmesine göz yuman hatta neden olanları istifaya davet eden Günay, Türkiye’nin hem dünyada saygınlığını hem de bölgede güvenliğini yeniden inşa edecek politikalara dönmesi gerektiğini vurguladı.
Suriye politikası unutturuldu
Ertuğrul Günay, Türkiye’de Gezi olaylarından bu yana yaklaşık 1 yıldır kamuoyunun bazı olaylarla aşırı ölçüde meşgul edilip birçok önemli konunun gündeminden uzaklaştırıldığını anlattı.
Türkiye’nin özelde Suriye, genelde Ortadoğu politikasının son 1 yıl içinde çok büyük yanlışlara sürüklendiğine işaret etti. Türkiye’nin Gezi olayları, Mısır’daki darbenin protestoları ve 17 Aralık’ta ortaya dökülen yolsuzluk iddialarının darbe girişimi diye savuşturulmaya çalışılması gibi abartılarla içeride yoğun biçimde meşgul edildiğini belirtti.
Bugün