Kitapta yer alan iddiaya göre Abdullah
Öcalan'ın kayınpederi Ali
Yıldırım,
MİT binasında bulunan damadını, 'Bizim Kesire'nin nişanlısı' diye tanıtmış. 1979 yılında da Öcalan'ı Suriye'ye MİT'in kaçırdığı öne sürülüyor.
Ergenekon soruşturmasına ilişkin,
gündem oluşturan yazılarıyla tanınan gazeteci kökenli
AK Parti Gaziantep Milletvekili Şamil
Tayyar, yine ses getirecek bir kitaba
imza attı. Bu hafta piyasaya çıkacak olan '
Kürt Ergenekonu-Derin
PKK'nın Gizli Kodları' adlı kitapta,
Abdullah Öcalan-Milli
İstihbarat Teşkilatı (MİT) bağlantısıyla ilgili yeni çarpıcı iddialar yer alıyor. Abdullah Öcalan'ın eşi Kesire Öcalan'ın babası
Ali Yıldırım'ın, bir tanıdığına o sırada MİT binasında bulunan Öcalan'ı 'Bizim Kesire'nin nişanlısı' diye tanıttığı anlatılıyor.
Kitapta, Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül'ün başbakanlığı döneminde PKK'yı dağdan indirmeyi hedefleyen planından da ilk kez bahsediliyor. Buna göre, 250 yöneticisi komşu ülkelere dağıtılacak, diğer PKK'lılar affedilecekti. Ancak İmralı'da tecrit uygulandığı komplosu üzerine PKK kanlı
eylemlerine başlayınca, plan akamete uğratıldı. Cumhurbaşkanı Gül, burukluğunu, "
Kürt meselesi çözülmeden büyük devlet olamayız. Kim ne derse bu olay siyasi bir olaydır, siyasi çözüm gerekir." sözleriyle özetledi.
Şamil Tayyar, kitabında PKK ve kurucusu Abdullah Öcalan'ın, sahneye çıkışından bugüne geçen 40 yıllık süreçte geçirdikleri aşamaları özetliyor. Örgütün Türkiye'nin önünü kesmeyi amaçlayan dış güçler ve içteki derin yapılarla işbirliğine girdiği iddiası, dönüm noktası hadiseler ışığında anlatılıyor. Öcalan'ın annesinin Türk olduğu bilgisinin de yer aldığı kitaptaki ayrıntılar şöyle:
SURİYE'YE MİT KAÇIRDI
"1978'de ortaya çıkan
örgüt, bugün Kürt sorunundan uzaklaşan, varlığını korumayı önceleyen, 36 ülkede örgütlenmiş, çok sayıda gizli servisin mutfağında yemek pişiren çokuluslu şirket hüviyetindedir. Tohumları, derin devletin
kontrolü altında atıldı. PKK'yı kurmadan önce MİT içindeki bazı unsurlarla içli dışlı olan Öcalan, aynı çevrelerin desteğiyle 1979'da Suriye'ye kaçtı. 12
Eylül askerî darbesiyle (MİT'ten) özerkliğini ilan etti."
MUMCU, BELGE ARIYORDU
"1972'de, Öcalan gözaltına alınmıştı. 3 ay hafif
hapis cezasıyla kurtuldu. İddia, MİT'in devreye girdiğidir. İlişkiyi tespit etmek üzereyken öldürüldüğü iddia edilen gazeteci-yazar Uğur
Mumcu'nun PKK-devlet ilişkisine dair aradığı
belgelerden biri budur. MİT'in gizli arşivinde Öcalan'la ilgili çok özel bilgiler mevcuttur. Öcalan'ı Suriye'ye kaçıran irade, eski bir PKK'lıya göre, 'Abdullah artık dışarı çık, seni koruyamıyoruz' diye kulağına fısıldamıştı.
PİLOT NECATİ Mİ KARŞILADI?
Ergenekon operasyonu kapsamında
sanık Hikmet Çiçek'ten ele geçirilen 3 Haziran 2000 tarihli ve '
Provokasyon Mektubu' başlığını taşıyan belgeye göre, Abdullah Öcalan'ın avukatı ile görüşen
Özel Kuvvetler Komutanlığı'ndaki bir görevli, PKK'nın kuruluşunda Öcalan'a Pilot
Necati aracılığıyla 10 milyon lira verildiğini, Öcalan Türkiye'ye getirilirken uçakta gözünü açınca kendisine 'memlekete hoş geldin' diyen görevlinin Pilot Necati olduğunu söyledi.
MİTÇİ'NİN DAMADI APO
Abdullah Öcalan'ın 1978 yılında evlendiği Kesire Yıldırım, Tuncelili v
e devlete yakınlığı ile bilinen CHP'li Ali Yıldırım'ın kızıdır. Doğum yapmak için Bekaa'dan alınarak
Diyarbakır Dicle Üniversitesi Hastanesi'ne getirildiği iddiası var. Kesire Yıldırım'la
Elazığ'da aynı ortaokulda okuyan ve şimdi Elazığ Bayındırlık İl Müdürlüğü'nde
sendika temsilcisi olarak çalışan Süleyman Bilcanoğlu, Öcalan'ın MİT bağlantısıyla ilgili çok önemli bir anekdot aktardı, arkadaşı Şevket Özcan'ın Öcalan'ı MİT binasında gördüğünü söyledi. Olay şöyle gelişti: "1980 öncesi
terör eylemleri artınca Ali Yıldırım, Ankara'ya taşınarak MİT'teki çalışmalarını burada sürdürdü. Tanıdığı Şevket Özcan Ankara'ya gittiğinde Yıldırım'ı MİT binasında buldu.
Sohbet sırasında içeriye Abdullah Öcalan girdi. Yıldırım, 'Bizim Kesire'nin nişanlısı' dedi. Şevket Özcan, 'Apocular' olarak tanındığında fotoğrafını görünce, arkadaşlarına, "Yahu ben bu adamı MİT'te gördüm." diye anlattı.
Gül'ün PKK'yı dağdan indirme planı engellendi
Gizli servislerin ve Ergenekon'un kontrol altına aldığı PKK içindeki farklı gruplar, barış projelerini sürekli sekteye uğrattı. Abdullah Gül, 2002'de başbakanlık koltuğuna oturduğunda, terörün geçici olarak dondurulduğunu ve kritik zamanlarda hortlatılacağını biliyordu. Dönemin
Genelkurmay Başkanı
Orgeneral Hilmi Özkök ve
MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun'dan PKK'yı dağdan indirecek kapsamlı bir çalışma istedi. İkisi de, "PKK şu anda pek eylem yapmıyor ama yenildiği, silindiği anlamına gelmesin. Silahlı adamları hâlâ dağlardadır. İndirilmeleri gerekir. Gecikirsek sonuç almakta zorlanabiliriz, mevcut şartlar çok uygundur." görüşünü iletti. İmralı'da Öcalan'la görüşerek bir af planı üzerinde kısmi mutabakata da varmışlardı.
Başbakan Gül, "Haklısınız. Dağa çıkanları kazanabileceğimiz yeni bir çalışma yapalım. Adalet Bakanı'nı (
Cemil Çiçek) da çağıralım. Üçlü çalışın." dedi. 2003'teki Topluma Kazandırma Yasası böyle doğdu.
İncinmesinler diye şehit aileleriyle de görüşen Gül, 'devlet mutabakatı'yla şöyle bir plan hazırladı: "PKK'nın dağda 250 civarında yöneticisi var. Bunları
Irak,
İran ve Suriye'de dağıtarak eritelim. Kalanların tamamını affedelim." Ancak Gül'ün bu operasyonu akamete uğradı. İmralı'da Öcalan'a yönelik tecrit komplosu devreye sokuldu, bunun üzerine PKK kanlı eylemlerine başladı. AK Parti içindeki 'milliyetçi' duygular kabartıldı. Görüşlerine başvurduğum Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, başbakanlığının ilk günlerindeki PKK'yı dağdan indirmeye yönelik bu planı doğruladı, eksik çıkarılan yasayla bu fırsatın kaçırıldığını söyledi.