Doğrusu siyasetin mizahı da çok eğlenceli. Ankara'nın kasvetli havasını renkli espriler, siyasi fıkralar bir nebze rahatlattı.
İnternet sitelerinin açıldığı 367 geyikleri geride kaldı artık.
Şimdi fıkralar daha çok
CHP üzerine. Kendilerine 'Genç Siviller' diyen bir grubun hazırladığı
Anayasa paketinde yer alan önerileri dün Yeni Şafak'ta okuyunca, Türk toplumunun mizah yönünün ne denli zengin olduğunu bir kez daha fark ettim. En ciddi konulardan, can sıkıcı olaylardan bile bir eğlence malzemesi çıkarmakta üstümüze yok.
Genç Siviller grubunun şu taleplerine bakar mısınız: 'Saltanat geri gelsin, Sezer'in oğlu
cumhurbaşkanı olsun. 3 CHP oyu bir
AK Parti oyunu götürsün. CHP'ye verilen oylar 5, AK Parti'ye verilenlerse yarım sayılsın.
Anayasa Mahkemesi dağıtılsın,
Sabih Kanadoğlu baş kadı ilan edilsin. Halk cumhurbaşkanını değil, cumhurbaşkanı
halkı seçsin. CHP seçimleri kazanamazsa seçimler tekrarlansın, ta ki kazanana kadar'...
Liste uzayıp gidiyor. Amblemleri de ilginç,
spor ayakkabı... Postala alternatif. Gençler haksız değil, son 15 günde yaşadıklarımızı ancak mizahla izah etmek mümkün. Ciddi ve gerçek diye yaşadıklarımızın büyük bölümü bir kara mizah örneği.
'
Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir ancak CHP eliyle kullanılır' sözünü sokakta sıradan vatandaştan duydum. Sabah'ta
Salih Memecan'ın çizgileri köşe yazılarını solladı. Uzun süre hafızalardan silinmeyecek çizgi yorumlara
imza attı Memecan. İki parçadan oluşan son çizgisi de harika: İlkinde rahmetli
Bülent Ecevit var. Yıl 2001, Cumhurbaşkanı Sezer'in fırlattığı Anayasa kitapçığı Ecevit'in kafasında patlıyor. 2007'de ise
Başbakan Erdoğan tedbirini almış, masada kaskla oturuyor. Sezer bu kez Başbakan'ın kafasına 'Anayasa paketini' fırlatıyor. Cumhurbaşkanını halkın seçmesini öngören değişiklik paketinin tıpkı çizgideki gibi geri gönderilmesi
sürpriz olmayacak.
Birkaç gün önce kulislerde CHP'nin politikalarına ilişkin bir fıkra duydum, sizinle paylaşmak isterim. Malum, bugünlerde anamuhalefet partisi yöneticilerinden oluşan bir heyeti kapıların kapısını çalarken görmek mümkün. CHP seçimlerde bizim bir oyumuz üç oy sayılsın diye kabarık dosyayla müracaatta bulunmuş. Cevap gecikmemiş tabii... Olur mu öyle şey hiç denmiş: 'Sizin bir oyunuz ancak iki oy sayılır.' Ertesi günü gazetelerin birinci sayfaları 'CHP'ye büyük haksızlık' başlıklarıyla çıkmış.
Siyasî mizah deyince Osman
Yüksel Serdengeçti'yi hatırlamamak olur mu?
Milletvekili olarak
Meclis'e adım attığında içeriye
döner kapıdan girerken 'Ankara'da döneklik daha kapıda başlıyor' diyen milletvekili Serdengeçti. Bir gün Meclis kürsüsünde konuşurken bazı milletvekillerinin sert tepkisiyle karşılaşmış ve dayanamamış o
öfke içinde 'Bu Meclis'in yarısı şerefsizdir' diye cümle çıkıvermiş ağzından. Kürsüye yürüyen milletvekillerinin itirazları, sözünü geri al bağırışları altında Serdengeçti mikrofona yanaşmış ve şunları söylemiş: 'Tamam sözümü geri alıyorum, bu Meclis'in yarısı şerefsiz değildir'. Ve ortalık yatışmış.
Espriler, şakalar bir yana Türk siyaseti son 15 gün içinde çok dramatik olaylar yaşadı. Yeni yeni kurallar
icat edildi.
Genelkurmay bildirisi ve ardından gelen 367 darbesi sonucu Meclis bloke edildi, cumhurbaşkanını seçemedi. Partiler sağa sola savruldu. Anavatan ve DYP geleneksel muarızları durumundaki CHP'nin yanında saf tuttu. Bütün bu yaşadıklarımız artık tarih. 1961'deki Prof. Ali Fuat Başgil olayı gibi, Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanlığının nasıl engellendiği kuşaktan kuşağa anlatılacak. Bu arada espriler bu sürecin zenginliği oldu.
Mustafa
Ünal