Gül'den Birand'a 'lokomotif' cevabı

Burası bir insan hakları okulu, ben de bu okuldan geçtim.

Gül'den Birand'a 'lokomotif' cevabı

Abdullah Gül, 2003'te başbakan olarak geldiği Avrupa Konseyi'nde konuşmasına bu sözlerle başlamıştı. 1991'den itibaren Avrupa Konseyi'nde parlamenter olarak 10 yıl görev yapan Cumhurbaşkanı Gül, bugün devletin başı olarak konuşacak. Ankara'dan Strasbourg'a uçarken Avrupa Konseyi'nin anlam ve önemine işaret ediyor Cumhurbaşkanı: "Demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü... Bütün varlık nedeni bu. Avrupa'da demokratik standartları oluşturmak için kurulmuş bir kurum. AB bunun içinden çıkan bir kurum." Bu arada Hasan Cemal "Yani Avrupa'nın vicdanı" yorumu yapınca, Gül başıyla onaylıyor. Laf arasında, yeni anayasanın Konsey'in denetiminde olacağına ilişkin bir imada bulunuyor: "Doğu Bloku çöktüğünde Venedik Konseyi kuruldu. Aday ülkelerin anayasaları tek tek incelendi, kimi anayasalar değiştirildi." Söz anayasadan açılınca TCK'nın 301'inci maddesi gündeme geliyor. Cumhurbaşkanı müzakereler başlarken Türkiye'nin kriterleri "yeteri kadar" karşıladığının vurgulandığının altını çiziyor. Alınacak çok yol bulunduğunu, noksanlıkların bilindiğini söylüyor. Herkesin bu gerçeğin farkında olduğunu belirten Cumhurbaşkanı, eksikliklerin giderilmesi için yoğun bir çalışma sürdürüldüğünü anlatıyor. Yani 301'in çok sürüncemede kalmadan değişebileceğine işaret ediyor. Bu arada, eskiden Strasbourg'a geldiğinde Türkiye'nin yasaklarla gündeme geldiğini, bugün ise yasakların kalktığını, geçmişle kıyaslanamayacak bir noktada olduğunu belirtiyor. Cumhurbaşkanı'nın burada önem verdiği kelime trend. "Trend iyi yönde" diyor ve devam ediyor: "Ekonomide, hukukun üstünlüğünde, demokraside... Türkiye ileri doğru gidiyor. Türkiye'nin gittiği istikamet herkesin dikkatle izlediği bir olay. Önemli olan trend. Yavaş, hızlı bunlar tartışılabilir." Gençken İslam Kalkınma Bankası'nda çalıştığını anlatan Gül, bu sırada Doğu alemini yakından gördüğünü, güçlü ve zayıf yönlerini inceleme fırsatı bulduğunu hatırlatıyor. Afrika'dan Endonezya'ya kadar bir coğrafyayı tanıma fırsatı bulduğunu belirten Cumhurbaşkanı, ardından Avrupa Konseyi'ndeki görevi sırasında da Batı alemini tanıdığını söylüyor. Peki, arada fark var mı? Elbette, çünkü Batı'da açık tartışma var. Doğu'da açık toplum olmadığını belirten Gül, Batı'da açık toplum sayesinde hararetli tartışmalar yapıldığını, Türkiye'nin bugünkü gücünün de açık toplumdan geldiğini vurguluyor. Cumhurbaşkanı, geçen dönem aktif siyasetteyken Avrupa'ya verilen sözlerin tutulduğunu belirtip kendisinin bundan sonraki görevinin liderlik yapıp reform sürecine cesaret vermek olduğunu ifade ediyor. Şu anda Meclis'teki yavaş tempoyu yazın yaşanan yoğun seçim temposuna bağlayan Cumhurbaşkanı Gül, "Siz bile tatil yapamadınız" diye takılıyor. AB ile ilgili heyecanın geçen dönemin sonunda azalmasını Avrupa'dan da kaynaklanan olumsuzluklara bağlayan Cumhurbaşkanı, artık daha fazla yoğunlaşma zamanı geldiğini vurguluyor. Hükümetin AB yol haritasının hazır olduğunu söylüyor Gül, "Ben Dışişleri Bakanı iken bütün kurumların katılımıyla her şey hazırlandı." Mehmet Ali Birand, "Ama siz lokomotiftiniz" deyince Gül, "Olur mu öyle şey. Sayın başbakan her işin başındaydı. Ben de onun talimatıyla çalışıyordum" diye yanıt veriyor... Cumhurbaşkanı ilk yurtiçi gezisini Doğu Anadolu'ya yapmıştı. Genelkurmay Başkanı'nın konuşmasını hatırlatıyoruz kendisine ve düşüncelerini soruyoruz: "Güvenlik hepimizin meselesi. Güvenlik meselesini sadece asker konuşacak başkası konuşmayacak değildir. Güneydoğu gezisinde askerle en uç siperde beraber oldum. Orada yaptığım konuşmalarda 'Çözüme yardımcı olmak mı gerekir, yük olmak mı gerekir' diye sordum. Türkiye'nin önemli meselelerinin konuşulması lazım. Konuşmazsanız kronikleşiyor. Benim konumumdaki birinin bunları konuşacak cesareti göstermesi lazım." DTP'nin "PKK'yı kınayamayız, yoksa biz de sizleşiriz" şeklindeki açıklamaları hatırlatılınca Gül şu yorumu yapıyor: "Terörün ve şiddetin eğer açıkça karşısında durulmazsa sorunun çözümüne katkıda bulunulmaz, yük olunmaya başlanır. Terör ve şiddetin dışındaki meseleleri açıkça konuşabiliriz. Bizzat şiddetin içinde olmak gerekmiyor, onun desteklenmesi de tasvip edilemez. Türkiye'de yeni bir dönem başlıyor. En uç fikirlerin bile açıkça konuşulacağını sanıyorum. Yeni bir dönemi bozmamak, gölgelememek gerekir. Siyasetçisi, yazarı herkesin teröre açıkça karşı çıkması ve bunu sadece askerin işi saymaması lazım. Herkesin terör ve şiddetle arasına mesafe koyması gerekir. Temsili en yüksek bir Meclis'le karşı karşıyayız. Bunu büyük bir fırsat olarak görmeliyiz." Anayasa konusunda iyi girişimler yapıldığını söyleyen Cumhurbaşkanı, "Ortada bir taslak yok ki zaten. Bazıları bir çalışma yapmış, bazıları yapıyor. Neticede bunların bir masaya konulması lazım. Meclis yeni ve temsil kabiliyeti yüksek meclis" değerlendirmesinde bulunuyor. Anayasanın kapalı kapılar ardında hazırlandığı iddialarına da, "Şimdi serbest tartışma ortamı var. Sivil toplum kuruluşları, siyasi partiler, muhalefet herkes fikrini söylüyor. Bunların hiçbiri 'Anayasa dokunmayın' demiyor. Onu söyleseler başkaydı. Herkes fikrini söylesin, şimdi bütün fikirler ortaya dökülüyor. Ben ortaya çıkacak eserin sağduyuyu yansıtacağına inanıyorum" sözleriyle yanıt veriyor. SABAH
<< Önceki Haber Gül'den Birand'a 'lokomotif' cevabı Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER