Nurettin
Canikli, Ak Parti döneminin ve önceki dönemlerin
özelleştirme hareketlerine yönelik şunları kaydetti:
“ Peşkeş mi çektik?”
“ Özelleştirme, 1986 yılında başladı. Biz
icat etmedik, özelleştirme bir
felsefe idi. Bizim iktidarımıza kadar, 179 adet
işletme satılmış. Sonunda toplam elde edilen para, 7.7 milyar dolar. Ak Parti döneminde ise 85 adet işletme satılmış. Toplam elde edilen para ise, 40.3 milyar dolar. Peşkeş çektiler denildi. Bizim yaptığımız peşkeş ise 179 adeti bu paraya satmanız nedir? Nasıl izah edersiniz? Özelleştirme ihaleleri canlı yapılıyor, ne zaman böyle yapılmıştı?
“ Eski ‘tatlı, yağma günlerini' unutun!”
1980 bütçesinin %20'si zarar eden kitlenin açıklarını kapatmak için
ülkenin büyük bedeller ödediğini ifade eden Canikli; “ Niye açık oluşuyor? Devletin sahip olduğu
fabrikalarda orası aslında bir çiftlikti. Kimin çiftliği idi? Siyasetçilerin çiftliği idi. Neden Kendi adamlarını işe alıyorlardı. Eleman alırken sınava tabii değildi. Hiçbir
kural yoktu. O yüzden zarar ediyorlardı. Sosyal tesisleri var. Yemekleri
ucuz. Devletin kesesinden yani milletin kesesinden karşılanıyor. Karşı çıkanlar, eski tatlı günleri özleyenler için söylüyorum. Bir daha buna müsaade edilmeyecek” açıklamasında bulundu.
“Devlet iktisadi hayattan çekilsin istedik biz. Yalnız devlet denetim görevini çok iyi yapacak. Durum böyle iken, Kılıçdaroğlu fabrika kuracağım diyor. 1978'den beri gelemiyorlar; ama olur da Kılıçdaroğlu iktidara gelir ise fabrika kuracakmış. Ne Rusya'da ne Çin'de fabrika yok. Düşünebiliyor musunuz? Ülke geriye gidecek. Böyle bir şey olabilir mi?
“ Ekonomiyi rakamlar ile anlatmayanlar masal anlatıyor!”
İktisatta rakamların, bir de masalların olduğunu ifade eden Canikli;
“ İktisadı insanlar rakamlar ile konuşur ise mesele yok. Bir de masallar ile konuşanlar var. Ekonomiyi rakamlar ile anlatamayanların tamamı masal anlatıyor. İktisatta her şey rakamlar ile ölçülür. Kulaktan dolma sözler yanlışa götürüyor.” diye konuştu.
“Gelelim borç meselesine. 500 milyar dolarlık borçtan bahsediliyor. Bu doğru değil.
Türkiye'nin, özel
sektör dahil iç ve dış borcu 479 milyar lira. Bir kere dolar değil, lira.
Dolar üzerinden söylemek gerekir ise 350 milyar dolara tekabül ediyor. Dolar ile TL'yi karıştırıyorlar herhalde. Ayrıca devlet ve
özel sektörü ayırmamız gerekiyor. Esas olan devletin iç ve dış borcudur. Dış borca gelelim. 2002'den 2010'un ikinci çeyreğine kadar %11 bir artış söz konusu. Yalnız bu brüt, onu ifade edeyim. Evet devletin borcu var ama alacakları da var. Bu yüzden net borcun
hesaplanması gerekiyor.
Vatandaşlarımız inanmakta zorlanacak; ama devletin sahip olduğu varlıkları düştükten sonra net dış borç: 2002'de 88,3 milyar dolar iken 2010'da 20 milyar dolara düşmüş. İnanılmaz şekilde azalma söz konusu. Sorun özel sektörün borçlarından kaynaklanıyor. Büyük çoğunluğu da iş adamları. Örneğin
yurt dışından
makine alacak, vadeli alıyor. Vadeli iş yapma dediğiniz zaman vatandaş demez mi size; ‘Ver parasını alayım o zaman, ben bu şekilde çalışıyorum' diye. Haklıdır.” dedi.
Devlet alt yapıyı, yolu, organize sanayi bölgesini oluşturacak, ucuz
kredi verecek ve dış dünyada
pazar oluşturacak.
Güneydoğu da fabrika var; ama orada yatırımı
terör engelliyor” diye konuştu.
“ İktidara geldiğimizde çökmüş bir sistem devraldık!”
Canikli; 2002 yılında, Çalışma Sosyal
Güvenlik Bakanı olan
Yaşar Okuyan'ın o dönemde,
emeklilere yönelik konuşmasından söz etti.
“ Biz emekliyi unutmadık. 2002 yılında Yaşar Okuyan'ın konuşması şöyle idi: ‘ SSK iflas etmiştir. Maaşları ödeyemez haldeyiz. Verilen çerez parasıdır. Yakında bunu bile ödeyemeyecek hale geleceğiz.' İktidarı devraldığımız da durum bu idi. Sistem çökmüştü. Bizim 8 yıllık iktidarlık dönemimizde hiç böyle bir şey gündeme geldi mi? İster emekli
maaşı olarak ister
Bağkur, ister SSK olarak baksınlar. 2002'de ellerine geçen para ile bugünü bir karşılaştırsınlar.
Temel ihtiyaçları karşılaştırsınlar. En az % 45 daha fazla alıyorlar, görecekler. TÜİK'in rakamlarına baktığımızda en düşük
devlet memuru maaşı (2002'de 392 lira) ile ne kadar mal ve
hizmet alabildiğine bakalım: En çok tartışılan
dana eti: 2002'de 45 kilo alabilirlerken 2010'da 51 kilo alabiliyor. Şimdi ise 1.300 lira maaş alıyor. Kimse bunlara bakmıyor. Maaşlar yeterli değil belki; ama dengesizliği zaman ile ortadan kaldıracağız” diye konuştu.
“ Kılıçdaroğlu'na kıyamete kadar
Nobel ödülü verilsin!”
Canikli, Kılıçdaroğlu'na sert açıklamalarda bulundu.
“ Sayın Kılıçdaroğlu gittiği her yerde söz veriyor. Yaklaşık olarak 18-20 milar liradan başlıyor. Bütün taleplere tamam diyor, hiç ‘hayır' demiyor. Şu ana kadar verdiği sözler 200 kat trilyon. Sonrasını bilemiyoruz; çünkü her gittiği yerde yine söz verecek. Sayın Kılıçdaroğlu'nun, SSK'da 7 yıl genel müdürlük dönemi var. Görevi aldığında SSK kar ediyordu, Kılıçdaroğlu'ndan sonra yani 1992'den itibaren zarar ediyor. Yani düşünüyorum ister istemez. Desteksiz atışları o dönemde de var mı idi? Sayın Kılıçdaroğlu 200 kat trilyon tahhütünde bulunuyor. Eğer kaynak problemini çözer ise kıyamete kadar
Nobel ödülü verilmesi lazım ya da ‘Desteksiz atış' ödülü verilmesi lazım. İnsanları ümitlendirip, yapılamayacak sözler vermemek lazım. Biz Kılıçdaroğlu'nun sözleri ile ilgili hesap kitap yaptık. Ben Kemal'im yaparım demek ile olmuyor. Hesaplarını çıkarsınlar ortaya!” dedi.
“ İki dil projesi, PKK ürünüdür!”
“ Biz çok net bir tavır ortaya koyduk. İnsanlarımız 1.
sınıf vatandaştır. Evrensel kurallara uygun taleplerinin yerine getirilmesi gerekiyordu. Ne yaptık? Türkiye Cumhuriyeti'nde farklı etnik yapılar söz konusu. Tabiî ki dillerini kullanmakta özgürler. Bu insanlık hakkıdır. Bu imkânın sağlanmasında bir yanlışlık yok. Yanlışlık; vatandaşımızın değil; ama birilerinin bunu siyasi amaç ile kullanmasıdır. Bugün BDP ile
terör örgütü arasında organik bir yapı ortaya çıkmıştır. Bunlar bunu değişik amaçlar ile kullanmak istiyorlar. Resmi dil Türkçe'dir. Öyle de kalacaktır. Vatan bölünemez, bir bütündür. İnsan hakları çerçevesinde bütün insanların hakkını veririz; ama
resmi dil olması mümkün değildir. Halkta bunu istemiyor zaten. Bu tür tartışmalar, bütün bu proje PKK'nın ürünüdür. Bu ırkçı yaklaşımdır, kafatasçı ve faşizan bir yaklaşımdır. PKK'nın Türkiye'yi bölmek için yaptığı eylemlerin başka bir ayağıdır.
AK Parti buna izin vermeyecektir.
Nurettin Canikli; İki dil tartışmaları ve Demokratik
Özerklik konularında da haberlerin medyadaki yerine yönelik şu açıklamalarda bulundu. “
Basın bu haberleri gereğinden fazla yansıtıyor.
Çarşaf çarşaf reklamının yapılması doğru değil.” “ 35 yıldır bu millet terör ile mücadele ediyor, sonuca ulaşmaları mümkün değil” diyerek sözlerini noktaladı.